Vampir Diriltme Çabaları
Yazar: Ali ErcivanGothika ve Ölümcül Kargo gibi filmlerin senaryolarında imzası bulunan Sebastian Gutierrez adlı yönetmenin elinden çıkan Diriliş: Vampir Avcısı adlı film, vampir mitini kendine malzeme eden küçük ve iddiasız bir yapım.
Emma Thompson ile Alan Rickman'ın dedektifleri oynadığı 1998 yapımı Judas Kiss adlı filmi, Gutierrez'in sinemada yönetmenliği denediği diğer örnek olarak referans verebiliriz belki.
Diriliş'in öyküsü, bir haberi takip ederken kendini aristokrat vampirlerin akşam yemeği olarak bulan ve öldükten sonra yeniden vampir olarak dirilen bir bayan gazetecinin intikam çabası üzerine. Kendisini o hale getiren vampir grubunun peşine düşen gazeteciyi Lucy Liu canlandırıyor. Liu'nun performansı temiz ama seyircide bir duygu uyandırmak için fazla donuk ve mesafeli. Kendisi tek tek sorumluları ortadan kaldırırken her şey hesapladığı gibi gitmiyor elbette. Bu sırada, kızı da aynı kültün kurbanı olan bir polis dedektifiyle yolları kesişiyor.
Özellikle Liu ava çıktıktan sonra fazla hızlı gelişen ve klişeleri aşamayan senaryonun zaaflarını tabii ki biçim numaralarıyla kapatmaya çalışıyor yönetmenimiz. Neyse ki (ve her nasılsa) yanında çok başarılı bir görüntü yönetmeni var. İhtiras Rüzgarları ve Cesuryürek ile 2 kez Oscar ödülü kazanmış olan, yakın zamanda Son Samuray, Elizabethtown gibi filmlerdeki işlerini izlediğimiz usta isim John Toll'un böyle bir projeyi neden kabul ettiğini anlamak mümkün değil ama Gutierrez'i bir nebze olsun kurtardığı kesin. Yine orijinal herhangi bir şey sunamasa bile, Diriliş görsel açıdan kalburüstü bir film.
Vampir filmlerini seven bir izleyici için Diriliş'in meziyetlerinden birisi de, ele aldığı mite bir masal malzemesi gibi yaklaşmaması. Ultra dayanıklı, uçan zıplayan, fantastik film kahramanları değil buradaki vampirler. Gutierrez'i detaylarda gerçekçi bir vampir filmi yapma çabasından dolayı tebrik edebiliriz en azından. İnsanlık tarihi boyunca güçle birlikte çeşitli vahşi sapkınlıkları da benimseyen aristokratlar olduğunu biliyoruz... Vampir mitinin kökeninin aslında buralarda olduğunu da. Diriliş, bu vurguyu kaçırmıyor. Vampir edebiyatının ve sinemasının has bir takipçisi için bu açıdan tatmin edici olması muhtemel, en azından.
Amerika'dan bu gibi vasatın etrafında dolaşan çok fazla film çıkıyor. Son derece zayıf senaryolarını birkaç klip-vari numarayla izleyiciye yutturmaya çalışan niteliksiz genç yönetmenlerin Hollywood'a ne gibi bir katkı sağlayıp da hala finansman bulabiliyor olduklarını anlamakta güçlük çekiyorum. Diriliş de fazla dikkat çekmeden unutulup gidecek bir film. Yaratıcısı için bir sınama olarak görülebilir belki ama Gutierrez'in performansı onu ömür boyunca bu tür filmler yapmaktan kurtaramayacak cinsten.