Filmin çekimleri ve konusu oldukça güzeldi.Bunlara zaten bir eleştiri yapılmamalı.Ama İstanbul’u sevmeyen biri bu filmden fazla da zevk almaz...Filmde çeşitli müzik türlerine yer verilmiş ama gençlerin yaptığı Rock tarzı müzikler daha çok ön planda tutulmuş.Yani İstanbul’un müzik tarzının yavaş yavaş değiştiğine yer verilmiş.Tabii bu benim görüşüm.Yine de izlemekte yarar var...
adama sormuşlar istanbu nedir? diye git istatanbul hatırasını izle demiş. adama sormuşlar türkiye nedir? diye git istanbul hatırasını demiş. ben size daha nediyeyim gidin bulun istanbul hatırasını izleyin
istanbul ancak bu kadar güzel anlatılırdı.... kurgu ve ses harika,görüntüler harika,sıkıldıkca izliyorum müthiş bi film çekmiş fatih akın ayrıca sokakta müzik yapan siyasiyabend elemanlarına hayran oldum inanılmaz güzel müzikler yapıyolarmış ve cok da orjinal tiplerdi belgeselin en ilgi çekici kısmını oluşturuyorlardı bu adamları canlı dinlemem lazım...
İstanbul... Bir yolculuğa çıkmak onda, Fatih Akın eşliğinde... İstanbul bir metropoldür, her milletten insanın barındığı bir kenttir deyip durmak... Taşı toprağı bu şehirde aramak belki, umutsuzca... Peki ya İstanbul ve müzik ise söz konusu olan? Bir de bu gözle bakmak bu şehre, bir İstanbul sevdalısının gözleriyle... Kendi İstanbul'unla yüzleşmek... Sanırım Fatih Akın'ın da amacı bu idi; izleyiciyi kendi içinde, kendi"istanbul'u"na çıkarmak. Herkesin kendi İstanbul şarkısını bulmasını istedi belki... Bu yüzden İstanbul'da yapılan tüm "İstanbul müzikleri"ni gün yüzüne çıkardı. "Cecom"u ile Baba Zula'sından, "Ab_ı Hayat"ı ile Mercan Dede'sine... "Ehmedo"su ile Aynur'undan, "İstanbul Hatırası" ile Sezen Aksu'suna.... Repçisinden rockçısına, alaturkacısından neycisine ne ırk ayırt ederek, ne tarz, ne yorum... Bu arayış farklı mesajlar da barındırmalıydı, elbet , fakat o çok farklı bir yolla yaptı bunu. Bu muhteşem şehri, "içinden yükselen" müziklerle anlatma yoluna gitti. Benim için ise yapılması gereken şey, bu muhteşem belgesel filmi bir kez daha izleyerek, duyarlı bir İstanbulsever(onu dışardan, gürültüsünden uzak, Ankara'dan 'gıdıklayarak' seven) ve bir sinemasever olarak, siz sinemaseverlerle düşüncelerimi paylaşmak olacaktı. İşte bu sevgi, belki tanımlayamadığım, içimde isterikçe büyüyen İstanbul sevdasından kaynaklı... Müzik notalara yazıldı... Her bir İstanbul yorumcusu aldı eline mikrafonunu, sazını, sözünü, basını, çıkardı bizleri kendi dünyalarında, birer yolculuğa... Benim aklımda kocaman fakat içi boş bir "baloncuk" oluştu... Ne mi diyordu bu? Bu ülke kazandı. Ne zaman dünyaca saygı kazanmış, bu ülke ve müziği adına bir takım şeyler yapan fakat hep görmezden geldiğimiz değerlerimize sahip çıkmayı öğrenebilirsek (hiç kuşkusuz ,toprağı bol olsun, çok sevdiğim ve hatırlayacağım Arif Mardin've daha niceleri...), bence bu ülke kazandı. İllaki bu ülkede birilerinin değerinin bilinmesi için birileri mi ölmeliydi, arkasından vah! vah! Tanrı'nın sevgili kuluydu demek için. İşte Fatih Akın bunu çok güçlü bir şekilde gösterdi. Neyi mi ?? Belki biraz sitemli konuşmam gerekti, ülkemi sevdiğimden kaynaklı... Akın'ın da söylediği gibi; savaştansa, siyasetin kirli emellerindeyse bunların hepsi susmalı, bizce müzik kazanmalıydı... Bu "balon" anca bu şekilde dolacaktı, müzik kazandıkça....
fatih akına gerçekten hayranım bu adam bir dahi, bütün filmlerini beğendim, ama bu filmi bir müzik ziyafeti, hem belgesel, hem de istanbulun bu şehrin müziği...
aslında iyi bir çalışma ama altı biraz daha doldurulabilirdi sanki..müziklere ayırdığı zamanlar iyi paylaştırılmamış..türk müziğinin tüm çeşitlerini yansıtamamış
İstanbul'u anlatmak için müzik güzel bir seçim. Bunu da sinemayla yapmak daha bir güzel sinemada izlemeyi çok istmiştim ama olmadı. ntv de perşembe akşamı yayınlanacak. İzlemeyenlere duyurulur.
Filmi çok beğendim.Filmin tek eksiği Karadeniz müziğine yer verilmemesi(Karadeniz'li değilim).Onun dışında bir yönetmen adayı olarak"Bu filmi ben çekseydim şu kişilere de yer verirdim"diyebileceğim isimler var.Bunlar Burhan Öçal,Fazıl Say,Volkan Konak ve Fuat Saka.Ayrıca Duman'ın yerine Pentagram'a,Selim Sesler'in yerine Hüsnü Şenlendirici'ye ve Orhan Gencebay'ın yerine Zülfü Livaneli'ye yer verirdim.Ama Fatih Akın'a da saygı duyuyorum.Filmde gördüğüm"Welcome to Asia" ve"No hiphop yes Müslüm" duvar yazısı ise güzel anektotlardı.
Her yere yaninda kucuk bir el kamerasi ile giden Fatih Akin yine bos durmamis ve guzel bir yapita imza atmis.. istanbulu tanitim acisindan yurt disinda is yapabilecek bir calisma... ama benim asil elestirmek istedigim:: BabaZuLa ve Replikas gibi birbirine yakin tarzlarda alternatif muzik yapan iki grubun beraber yer almasi.. ve Laco Tayfa gibi progresif-sentez muzik yapan bir toplulugun yoklugu... turk muzigiyle jazz-blues-funk tinilarini harmanlayan bir grup da lazimdi ama maalesef bu kismi eksik kalmis... herseye ragmen gidilebilitesi:) yuksek bir film....
Mükemmel.... Biraz müzikle, istanbulla, hayatla alakanız varsa kaçırmayın. Türkiyenin eksik bir tarafı bence bu film. Zira bir belgesel, hele de müzikle alakalı bir belgesel ki izledikce bunun gibi daha birçok film çekilmesi gerektiğini düşündüm. Çünkü çok zengin bir kültür eşiğindeyiz, dört yanımız kültür, müzik, sanat... Teşekkürler Fatih Akın ve Alexander Hacke.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.