Hesabım
    Frankenstein
    Ortalama puan
    4,0
    57 Puanlama
    Frankenstein hakkında görüşlerin ?

    12 Kullanıcı yorumları

    5
    2 Eleştiri
    4
    9 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    16 Ekim 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, Mary Shelley'ın aynı isimli romanından (1818) uyarlayarak Garrett Fort ile Francis Edward Faragoh'un yazdıkları ve yönetmen koltuğunda da James Whale'in oturduğu "Frankenstein"; bilim kurgu tarzda bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz; yıllardır benzeri hikayelere esin kaynağı oluşturmakta olan "Frankenstein" romanının sesli sinema döneminin, ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi adaptasyonu olarak çekilmiş olan "nadide özellikteki" bu filme biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Bavyera Alplerinin bir köyünde, hayatını kaybetmiş birinin cenazesi toprağa defnedilir ve merhumun yakınları ağlayıp dövünürlerken; Henry Frankenstein (Colin Clive) ile kambur asistanı Fritz (Dwight Frye), töreni uzaktan izlemekle yetinmektedirler...

    Zira defin işlemi tamamlanır tamamlanmaz aynı ikili; kürekleri kaptıkları gibi mezarı kazarak, tabutu gömüldüğü yerden çıkartacaklardır...

    Elbette bununla da yetinmeyen Henry Frankenstein; her ne kadar boynunun kırılmış olması sebebiyle, "beyni işe yaramayacak" olan yeni asılmış bir suçlunun cesedine de el koyacaktır...

    Artık şimdi...

    Henry Frankenstein'ın sadece, zarar görmemiş bir insan beynine gereksinimi bulunmaktadır...

    Eğer o da sağlanabilirse, kendini tanrının yerine koyacak olan Henry tarafından; değişik insanların uzuvlarından bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulan yeni bir insanın yaratılma süreci başlatılacaktır...

    ***

    İşte tam da bu bağlamda...

    Aranan beynin bulunabileceği en uygun adres; Henry'nin de hocası olan Profesör Waldman'ın (Edward Van Sloan) farklı kavanozlarda korunan, biri normal diğeri de anormal derece de bozuk olan iki beyin üzerinde ders verdiği Goldstadt Tıp Üniversitesi'dir...

    Ders biter bitmez boşalan üniversite amfisine dalan Fritz; normal beynin bulunduğu kavanozu kaptığı gibi efendisine götürmeye kalksa da, duyduğu bir ses üzerine elindeki kavanozu yere düşürerek beynin kullanılmaz hale gelmesine yol açar...

    Böyle olunca da Fritz; insanlıktan uzak zorbalık, şiddet ve cinayet dolu bir yaşama sahip olan bir suçlunun, anormal yapıdaki beynini almak zorunda kalacaktır...

    ***

    Uzaklardaki bir mekanda...

    Henry'nin nişanlısı Elizabeth (Mae Clarke), her ikisinin de yakın dostlarından olan Victor Moritz'i (John Boles) yardımına çağırmıştır...

    Çünkü kendisinden, herhangi bir haber alınamayan dört aylık bir süreden sonra...

    Meraklı gözlerden uzak olmak amacıyla inzivaya çekilerek Goldstadt kasabasının yakınındaki terk edilmiş bir saat kulesinde, asistanı Fritz ile birlikte yaşayarak önemli deneyler yaptığını belirten Henry'den; pek de anlamlandıramadığı bir mektup gelmiştir...

    Bizzat kendisi dahil kimsecikleri laboratuvarının yanına dahi yaklaştırmayı kabul etmeyen Henry'nin, gizlilik içinde yürüttüğü çalışmalarını; Dr. Waldman ile konuşacağını ifade eden Victor, Elizabeth'e de endişelenmemesini söyler...

    Ancak ziyadesiyle tasalanmış olan Elizabeth'de, Victor'ın Dr. Waldman'a yapacağı bu ziyarete katılmak arzusundadır...

    ***

    Dr. Waldman'a göre Henry; son derece zeki ama bir o kadar da düzensiz bir genç adamdır ve onun bu hali, profesöre sorun oluşturmuştur...

    Şöyle ki:

    Başlangıçta kimyasal galvanizm ve elektrobiyoloji konularıyla ilgilenen Henry'nin araştırmaları, hem de üniversitedeki teorilerin çok da ilerisindeyken; birden fikir değiştiren Henry, çılgınca bir tutkuyla kendini yeni bir yaşam yaratmaya adayarak üniversiteden ayrılmıştır...

    "Nasıl?" diye sorduğunda Elizabeth'in aldığı yanıt:

    Üniversitede kesilip biçilen insan kadavralarının niteliklerinin, Henry için yeterli olmamasıdır...

    O nedenle de Henry, üniversiteden ayrılarak serbest çalışmaya başlamıştır...

    Duydukları karşısında, kaygıları daha da artan Elizabeth; profesör ve Victor'ı da yanına alarak, bir emrivaki ile Henry'nin laboratuvarına gitme kararı alır...

    ***

    Aynı esnada Henry...

    Yağmurun bardaktan boşanırcasına bir hızda yağdığı gecenin, fırtına ve şimşeklerinin üreteceği elektrik enerjisinin projesinde işe yarayacağını düşünürken; Elizabeth, Dr Waldman ve Victor, laboratuvarın kapısına dayanmışlardır...

    ***

    Elbette ilk aşamada...

    Henry'nin talimatıyla Fritz onları içeriye almasa da, Elizabeth'in ısrarına dayanamayan Henry sonunda kapıyı açar...

    Açmasına karşın gerisin geriye geldikleri yere gitmelerini isteyen Henry; Victor'un kendisini deli olmakla itham etmesi üzerine, onları da yukarıdaki deney odasına götürür...

    Ve...

    Sessiz kalacakları bir köşeye oturtarak, deneyinin sonuçlarını izlemelerini sağlar...

    Gerçekten de Henry, bir Canavarı (Boris Karloff) dünyaya getirmeyi başarmıştır...

    Dakika 26...

    1931 yılının teknolojisiyle kurgulanarak çekilen ve vizyona girdiği yıl, üstelik de sadece Amerika da değil dünyanın pek çok ülkesinde; oldukça fazla sahnesi sansüre takılarak kırpılan bu "sinema klasiğinin" geride kalanında sinemaseverleri, 44 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Bizce; ne yapıp da edip, bir fırsatını bulup bu filmi muhakkak seyretmelisiniz...

    Keyifli seyirler,
    ozzy-badd
    ozzy-badd

    Takipçi 831 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    29 Ocak 2010 tarihinde eklendi
    çekimleri yılına göre olağaüstü...gotik ve karanlık bir havası var filmin ve filmde gerildiğim sahne çok ben 2010 yılında hala geriliorsam 1931 yılında insanların halini görmek isterdim:D...filmi çokbeğendşm ve 9 verdim...
    kisskiss-bangbang
    kisskiss-bangbang

    17 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    13 Kasım 2009 tarihinde eklendi
    ilk izlediğimde 2 defa üst üste seyrettim.çekimi,oyunculukları çok başarılı.özellikle colin clive in oyunculuğu.bir çok unutulmaz an sığdırılmış bu kısacık filme.kameranın titreyerek canavarın yüzüne iki kez yaklaştığı an korkutucuydu.frankenstein in deli gibi mezar kazması,canavarın ışığa dokunamayıp oturtulunca ellerini boş boş uzatmaya devam etmesi ve tabi ki colin clive in müthiş bir kendinden geçişle yaşıyor! diye sayıklaması unutulmaz.
    kuzularynsessizli-i
    kuzularynsessizli-i

    Takipçi 804 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    26 Eylül 2009 tarihinde eklendi
    Finali çok ekileyiciydi özellikle...Mutlaka bulup izleyin ve arşivinize katın mükemmel bir film...71 dakikalık süresine rağmen doyurucu olmayı başarıyor...
    muratdinc1967
    muratdinc1967

    24 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    21 Aralık 2008 tarihinde eklendi
    Sırf Dr. Henry Frankensteinin yardımcısının yanlış beyni çalmasından dolayı bu hallere düşmüştür yaratık..:) Filme dönersek yıl 1931 ben açıkçası filmden çok gerildim...Özellikle kendimi o yıllarda hayal etmeye çalıştım..Korku sinemasının en iyi örnelerinden...
    alisan-sahin
    alisan-sahin

    Takipçi 84 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    20 Şubat 2007 tarihinde eklendi
    Frankenstein ya da Modern Prometheus, Mary shelley nin 1818 de yazdığı en ünlü romanıdır.
    Romanın kahramanı Dr.Frankenstein hastalıklara son verebilmek için insanı yeniden yaratmayı, böylelikle de ölümsüzlüğe ulaşmayı istemektedir. Deneyleri sonucunda Frankenstein diye bildiğimiz ucubeyi yaratır ama ondan memnun kalmaz ve kaçar. yaratık ise kendisini yaratanı tanıyordur ve neden insanların ondan korkup kaçtıklarını bilmiyordur, babasını (Dr.Frankenstein) bulup, ondan hesap sormak ister. yüreği müşfik, mizacı yumuşak da olsa görenlerde korku uyandırdığı için toplumdan tecrit edilir. yalnızlığı arttıkça acımasızlaşır ve kendisini yaratandan korkunç bir şekilde öc almaya girişir.yaratıcısı Dr. Frankenstein, bilimsel kibrinin, Tanrı'nın yerine geçmeye arzusunun, kadının rolüne soyunmak ve canlı bir varlık "doğurmak" istemesinin bedelini ödeyecektir. Ucube ve yaratıcısının Mont Blanc'ın gölgesinde karşı karşıya gelmeleri ve kutbun ıssız ve vahşi arazilerinde birbirini kovalamaları, bir karabasanın sarsıcı etkisi içinde anlatılır. evet çoktan klasik mertebesine ulaşmış bu kitaptan uyarlanan harika bir filmdir frankestain ve birçok takliti yapılmıştır tabiki en iyi olanı en eski olanıdır. usta oyuncu robert de nironun oynadığı frankestain bile bu filmin altında ezilmiştir . bu yaratık tüm zamanların en unutulmaz karakterleri arasına girmiştir .(çizgi filmlerde bile görürüz)
    mawi-777
    mawi-777

    Takipçi 144 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    19 Şubat 2007 tarihinde eklendi
    Frankenstein ve 30larda yapılana bilim kurgulara bakınca saygıyla egiliyorum öyleki hala daha iyisi yapılamadı. O dönemin insanlarını Bilim adamlarından uzaklastırmıstır zannımca verdiği korkuyla. Hala sverek izleniyor. Kült İşte:)
    rashomon
    rashomon

    Takipçi 21 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    9 Ağustos 2006 tarihinde eklendi
    Birtakım yeni sinemasal tekniklerin kullanılması sonucunda, bu yıllarda Amerikan sineması korku türüne ağırlık vermiştir. İşte bu dönemin en iyi filmlerinden birisidir Frankenstein.Günümüz korku filmleriyle karşılaştırıldığında, basit bulunsa (hiç de basit değil) bile gerçekten etkileyici bir filmdir. Korku öğesini birtakım görüntüler aracılığıyla vermeye çalışır film. Bunda da son derece başarılı olur. Günümüzde ise sanki daha kolaya kaçılıyor, işitsel öğelerle (basıyorlar ses efektini) korkutmaya çalışıyorlar. Kontrolden çıkan canavarın çevreye dehşet saçması, sonrasındaki korku filmlerinde o kadar çok kullanılmıştır ki? Ayrıca seri korku filmlerine de esin kaynağı olmuş bir film.Filmin yıldızı (daha sonraki korku filmlerinin de aranan oyuncusu olacak) Boris Karloff filmde çok başarılı bir oyunculuk çıkarıyorlar. Yine filmde Colin Clive iyi bir oyunculuk çıkarıyor.??Hepimiz tanrı kaldık, kimse mutluyum demesin??
    lukasm
    lukasm

    Takipçi 101 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    13 Temmuz 2006 tarihinde eklendi
    Frankensteın denınce zihnimde canlanan yaratık figürü, o zamanlara dek hiç tanınmayan Boris Karloff un sergiledegi üstün oyunculukla özdeşleşir.Aslında bu rol için düşünülen Bela Lugosi karakterin hiç diyologu olmadıgından bu rolü kabul etmememiş(iyide yapmış hani).Filmin kimi sahnelerinin sert ve rahatsız ettiginden sansüre ugramış("in god's name, now i know what it's like to be god" repligi )fakat ilerki yenilemelere bunlar eklendi.Karşımızda dönemine üstün teknik ve oyunculuklarıyla sıgmayan,sinema tarihinin en tanıdık ikonlarından biri olan ilk sesli Frankenstein filmi.
    edenknight
    edenknight

    Takipçi 155 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    4 Şubat 2005 tarihinde eklendi
    Şu an için ilkel dursa da özellikle ışık,makyaj ve görüntü yönetmenliği ile önemli bir film,Boris Karloff`un performansı ise alışılmadık derecede iyi,Tim Burton`un ilham kaynaklarından biri olduğuu da hatırlatırım.Saygılar.
    -Lord-
    -Lord-

    Takipçi 394 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    17 Eylül 2004 tarihinde eklendi
    zamanında ortalığı bayağı sarsmış ki 70 yıl geçmesine rağmen bir kült olarak kalmayı başarmış.. çok başarılı bir uyarlama, ama günümüzde yok olmaya yüz tutmuş bir film...
    ilkerekleme
    ilkerekleme

    Takipçi 413 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    10 Temmuz 2004 tarihinde eklendi
    belki şimdiki korku filmleriyle karşılaştırıldığında hiç nişeye benzemeyen bi film olabilir ama çekildiği yıllarda olsa bile bi kült olduğu vede yinede izlenmeye değer bi film olduğu gerçektir....ayrıca boris karloffunda oynamış olduğu bu karakteride başarıyla canlandırdığı bi gerçektir...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top