Senaryosunu, Mary Shelley'ın aynı isimli romanından (1818) uyarlayarak Garrett Fort ile Francis Edward Faragoh'un yazdıkları ve yönetmen koltuğunda da James Whale'in oturduğu "Frankenstein"; bilim kurgu tarzda bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz; yıllardır benzeri hikayelere esin kaynağı oluşturmakta olan "Frankenstein" romanının sesli sinema döneminin, ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi adaptasyonu olarak çekilmiş olan "nadide özellikteki" bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Bavyera Alplerinin bir köyünde, hayatını kaybetmiş birinin cenazesi toprağa defnedilir ve merhumun yakınları ağlayıp dövünürlerken; Henry Frankenstein (Colin Clive) ile kambur asistanı Fritz (Dwight Frye), töreni uzaktan izlemekle yetinmektedirler...
Zira defin işlemi tamamlanır tamamlanmaz aynı ikili; kürekleri kaptıkları gibi mezarı kazarak, tabutu gömüldüğü yerden çıkartacaklardır...
Elbette bununla da yetinmeyen Henry Frankenstein; her ne kadar boynunun kırılmış olması sebebiyle, "beyni işe yaramayacak" olan yeni asılmış bir suçlunun cesedine de el koyacaktır...
Artık şimdi...
Henry Frankenstein'ın sadece, zarar görmemiş bir insan beynine gereksinimi bulunmaktadır...
Eğer o da sağlanabilirse, kendini tanrının yerine koyacak olan Henry tarafından; değişik insanların uzuvlarından bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulan yeni bir insanın yaratılma süreci başlatılacaktır...
***
İşte tam da bu bağlamda...
Aranan beynin bulunabileceği en uygun adres; Henry'nin de hocası olan Profesör Waldman'ın (Edward Van Sloan) farklı kavanozlarda korunan, biri normal diğeri de anormal derece de bozuk olan iki beyin üzerinde ders verdiği Goldstadt Tıp Üniversitesi'dir...
Ders biter bitmez boşalan üniversite amfisine dalan Fritz; normal beynin bulunduğu kavanozu kaptığı gibi efendisine götürmeye kalksa da, duyduğu bir ses üzerine elindeki kavanozu yere düşürerek beynin kullanılmaz hale gelmesine yol açar...
Böyle olunca da Fritz; insanlıktan uzak zorbalık, şiddet ve cinayet dolu bir yaşama sahip olan bir suçlunun, anormal yapıdaki beynini almak zorunda kalacaktır...
***
Uzaklardaki bir mekanda...
Henry'nin nişanlısı Elizabeth (Mae Clarke), her ikisinin de yakın dostlarından olan Victor Moritz'i (John Boles) yardımına çağırmıştır...
Çünkü kendisinden, herhangi bir haber alınamayan dört aylık bir süreden sonra...
Meraklı gözlerden uzak olmak amacıyla inzivaya çekilerek Goldstadt kasabasının yakınındaki terk edilmiş bir saat kulesinde, asistanı Fritz ile birlikte yaşayarak önemli deneyler yaptığını belirten Henry'den; pek de anlamlandıramadığı bir mektup gelmiştir...
Bizzat kendisi dahil kimsecikleri laboratuvarının yanına dahi yaklaştırmayı kabul etmeyen Henry'nin, gizlilik içinde yürüttüğü çalışmalarını; Dr. Waldman ile konuşacağını ifade eden Victor, Elizabeth'e de endişelenmemesini söyler...
Ancak ziyadesiyle tasalanmış olan Elizabeth'de, Victor'ın Dr. Waldman'a yapacağı bu ziyarete katılmak arzusundadır...
***
Dr. Waldman'a göre Henry; son derece zeki ama bir o kadar da düzensiz bir genç adamdır ve onun bu hali, profesöre sorun oluşturmuştur...
Şöyle ki:
Başlangıçta kimyasal galvanizm ve elektrobiyoloji konularıyla ilgilenen Henry'nin araştırmaları, hem de üniversitedeki teorilerin çok da ilerisindeyken; birden fikir değiştiren Henry, çılgınca bir tutkuyla kendini yeni bir yaşam yaratmaya adayarak üniversiteden ayrılmıştır...
"Nasıl?" diye sorduğunda Elizabeth'in aldığı yanıt:
Üniversitede kesilip biçilen insan kadavralarının niteliklerinin, Henry için yeterli olmamasıdır...
O nedenle de Henry, üniversiteden ayrılarak serbest çalışmaya başlamıştır...
Duydukları karşısında, kaygıları daha da artan Elizabeth; profesör ve Victor'ı da yanına alarak, bir emrivaki ile Henry'nin laboratuvarına gitme kararı alır...
***
Aynı esnada Henry...
Yağmurun bardaktan boşanırcasına bir hızda yağdığı gecenin, fırtına ve şimşeklerinin üreteceği elektrik enerjisinin projesinde işe yarayacağını düşünürken; Elizabeth, Dr Waldman ve Victor, laboratuvarın kapısına dayanmışlardır...
***
Elbette ilk aşamada...
Henry'nin talimatıyla Fritz onları içeriye almasa da, Elizabeth'in ısrarına dayanamayan Henry sonunda kapıyı açar...
Açmasına karşın gerisin geriye geldikleri yere gitmelerini isteyen Henry; Victor'un kendisini deli olmakla itham etmesi üzerine, onları da yukarıdaki deney odasına götürür...
Ve...
Sessiz kalacakları bir köşeye oturtarak, deneyinin sonuçlarını izlemelerini sağlar...
Gerçekten de Henry, bir Canavarı (Boris Karloff) dünyaya getirmeyi başarmıştır...
Dakika 26...
1931 yılının teknolojisiyle kurgulanarak çekilen ve vizyona girdiği yıl, üstelik de sadece Amerika da değil dünyanın pek çok ülkesinde; oldukça fazla sahnesi sansüre takılarak kırpılan bu "sinema klasiğinin" geride kalanında sinemaseverleri, 44 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Bizce; ne yapıp da edip, bir fırsatını bulup bu filmi muhakkak seyretmelisiniz...
Keyifli seyirler,