<b>Robinson Ailesi</b>’ne Davetlisiniz!
Yazar: Ayşegül KesirliGünümüz popüler animasyon camiasında, vizyona giren hemen hemen her animasyon filmin yeni bir teknikle süslenmesini zorunlu kılan bir teknoloji yarışı sürüp gidiyor sanki. 1930'lu yıllara uzanan geçmişiyle böyle bir dünyada var olmaya çalışan Walt Disney'in imajı, bana göre bu rekabet ortamında kendisine pek de yardımcı olmuyordu. Benim gözümde Walt Disney, yeni animasyon teknikleriyle arası pek de sıkı fıkı olmayan, olgun ve yaşlı bir adam imajına sahipti.
Disney'in, çoğu insanın kafasında oluşan bu 'yaşlı' imajını ortadan kaldırmasının en basit yolu, son yılların en genç görünümlü, en teknolojik animasyon şirketi Pixar'ı satın almasıydı belki de. Bu hafta vizyona giren Robinson Ailesi de, imaj tazelemeye niyetlenen Disney'in, geçmişi geride bırakarak, kuvvetli bir teknolojik alt yapıyla yepyeni bir geleceğe soyunduğunu belli eden kalkınma projelerinden biri olsa gerek. Zira film, aynı Disney şirketi gibi geçmişle gelecek arasında mekik dokuyan bir dahinin 'teknolojik' yolculuğunu konu ediniyor.
Robinson Ailesi, izleyenleri son dönem animasyon filmlerinin çoğunda olduğu gibi kurnaz esprileriyle değil, enteresan karakterleri ve hareketli sahneleriyle kendisine bağlayan bir film. Afişinden de anlaşılacağı gibi birbirinden ilginç çok sayıda karakteri aynı öykünün etrafında toplamaya çalışan Robinson Ailesi, bu şekilde sürükleyicilik kazanıyor. Her biri kendisine ait uzun metraj bir filme konu olabilecek kadar merak uyandırıcı bu karakterler, filmin güldürü açığını kapatan zekice tasarlanmış birer espri niteliğindeler.
Öte yandan bir mekanda çok fazla takılıp kalmadan, hemen başka bir mekana atlayan filmin, oldukça enerjik bir yapısı var. Kameranın bir mekanda takılıp kaldığı anlarda bile kadraj içinde hemen bir hareket yaratılıyor ve böylece filmin enerjisi hiç tükenmiyor. Bu enerjinin yardımıyla hemen hemen her karesinde size incelemek isteyeceğiniz yeni ayrıntılar sunan filmde, dikkatinizin dağılıp, aklınızın başka yerlere kayması da pek mümkün değil.
Bununla birlikte Robinson Ailesi, zengin görselliğiyle kuvvetli bir hayal gücünün ürünü olduğunu ilk sahnesinden itibaren hissettiren bir film. Etrafımızı saran kıyamet senaryolarıyla giderek daha da izbeleşen, karanlıklaşan gelecek tasvirlerinin tersine, şekerlemeye benzeyen rengarenk gökdelenlerle süslenmiş oyun alanını andıran bir gelecek sunuyor bizlere. Abartılı renklere boyanmış, gereğinden fazla aydınlık ve düzenli gözüken bu ilginç gelecek tasviriyle Tim Burton'ın Edward Makaseller filminde yansıttığı mahalle ortamına çok yakın bir görüntü oluşturuyor.
Gösterilen gelecek dünyanın bu aşırı aydınlık tasviri, filmin beklediğimizden çok daha kışkırtıcı ve eleştirel bir anlatıma kavuşmasını sağlamış aslında. Film abartılı tasvirleriyle gelecek günlerde dünyanın giderek teknolojinin kontrolüne teslim edilişini gizliden gizliye başarıyla protesto etmiş bana kalırsa. Aslına bakarsanız, gelecekte yaşayan Robinson Ailesi'nin az önce bahsettiğimiz komedi unsuru niteliğindeki absürt üyeleri de, bu eleştirel tabloyu son derece besliyorlar. Zira filme olan bağlılığınızı bir kenara bırakıp, gösterilen aile tablosuna uzaktan baktığınızda, karşınızda gördüğünüz bütün karakterler teknolojinin ele geçirdiği, düzen tutkunu bir gelecekte yaşayan aklını yitirmiş kişileri andırıyorlar. Yüzeyde anlattığı hikayenin düzenini bozmadan, görsel anlatımı sayesinde dile getirdiği öyküyü satır aralarında eleştirebilen özgün bir dile sahip Robinson Ailesi. Bu nedenle de takdir edilmeyi hak ediyor.
Aslında filmin birçok farklı yan öykü ile beslenirken zaman zaman hikayesinin odağını kaybettiğini söyleyebiliriz. Fakat görsel zenginliği ve özgün anlatımı sayesinde bu eksikliklerini ustalıkla gizleyebiliyor ve izleyicinin dikkatini her zaman kendisine çekmeyi biliyor. Walt Disney'in yenilemeye çalıştığı imajına büyük katkıda bulunacağı her halinden belli olan Robinson Ailesi'nin, "ne olursa olsun geçmişi bir kenara bırak ve geleceğe odaklan" konulu mesajı ise büyük küçük demeden her yaştan izleyicinin yüzünü güldürüp, herkese ümit aşılayacak cinsten.
Aslında bakarsanız, filmin en tatmin edici tarafı, içerisinde her izleyicinin kendi bakış açısına, kendi sinema anlayışına göre bir şeyler bulabileceği kadar çok malzeme barındırması ve izleyici ile kişisel bir ilişki kurmayı başarabilmesi. Örneğin benim filme bu kadar sevecen yaklaşmamın en önemli sebebi bana çocukluğuma damgasını vuran Erich Kaestner'in Küçük Hafiyeler kitabını hatırlatması. Filmdeki çatık kaşlı, uzun bıyıklı kötü karakterin, tıpkı Kaestner'in kitabındaki kötü adam gibi "melon şapkalı adam" olarak isimlendirilmesi benim yüzümü güldürmeye yetti de arttı bile.
Robinson Ailesi, zaman zaman Disney'in neredeyse gövde gösterisi yaptığı bir filme dönüşse de, farklı beklentilerle sinemaya giden her yaştan izleyiciyi memnun edebilecek kadar çok yönlü bir film bana kalırsa.