Çok ilginç bir otobiyografik bir hikâye ile karşı karşıyayız. İster inan İster inanma diyor resmen yönetmen bize ancak bu bir gerçek hikâye. İnanmak inanmamak seyirciye kalmış, ben zaman zaman filmde pes doğrusu dediğimi hatırlıyorum. İrving diye bir yazar kendini ekonomik burhandan kurtarmak için müthiş bir plan hazırlıyor. Zamanın ünlü Multimilyarderi (aynı zamandan akli dengesi yerinde olmayan) Hughes hakkında otobiyografik bir kitap yazacağını ilan ediyor, ancak hâlbuki bu sadece bir yazarın yarattığı düzmece ve yalan. Ancak, Irving herkesi olaya bir inandırıyor herkesi öyle bir oyalıyor ki anlatamam, sadece Irving eşi ve en yakın kankası ve yardımcısı (Molina) konuyu biliyor. Film tamamen bunun üzerine kurulu. İlk başlarda çok sıkıcı ve monoton olmasına rağmen film özellikle Gere müthiş oyunculuğu ve buna katılan biraz saf arkadaşı ve yardımcısı Molina'nın esprileri sayesinde doruk noktasına ulaşıyor. Hele filmin ikinci yarısı gerçekten müthiş. Filmde bu ikili haricinde bana göre Irving'in yabancı eşini oynayan Marcia Gay Harden o kısacık rolüne rağmen Oscar'lık bir performans gösteriyor. Ben filmi oldukça beğendiğimi söylemeliyim, ilk yarım saat hariç. Film uzun olmasına rağmen, filmin temposundan o uzunluğu hissetmiyorsunuz bile. Ancak, yine de gerçek hikaye ile ilgili insan sormadan edemiyor bu kadar badire atlatan ve bu kadar yalanı söyleyebilen İrving nasıl olur da bu kadar ucuz bir şekilde kendini ele verir diye. Filmi seyredince ne demek istediğimi anlarsınız. Seyretmeyenlere tavsiye ederim.