Hesabım
    Kalküta’nın Çocukları
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Kalküta’nın Çocukları

    Düşük Frekanstan Gerçekler

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Bizleri biraz korkutan bir tür nedense belgesel. Belki kurmaca hikayelerin arasından cımbızla seçilebilecek gerçekleri bir belgeselde bütün çıplaklığıyla seyretmek rahatsız ediyor bizleri, sıkıyor. Veya kurmaca bir öyküde karşı karşıya kaldığımız acı dolu hayatlardan birebir yaşanmamış bir hikaye deyip kaçabiliyoruz, vicdanımızı rahat tutuyoruz. Ancak bir belgesel için bunları söylemek o kadar da mümkün değil. Bu yüzden biraz sıkıyor bizi belgeseller, tedirginliklerimizi can sıkıntısı adı altında saklıyoruz hemen.

    Profesyonel fotoğrafçı Zana Briski'nin son çalışması Kalküta'nın Çocukları(2004) da bol ödüllü bir belgesel. Briski'nin iki yıl boyunca yaşadığı genelev mahallesine ve Kalküta'ya dair gözlemlerinden oluşan film, aynı zamanda kadın, alkol ve uyuşturucunun serbestçe alınıp satıldığı yasadışı bir ortamda büyüyen çocukların bu dünyaya bakışlarına odaklanıyor. Anlatmak istediği öykü oldukça acıklı olsa da konunun içinde barınabilecek tüm umudu gerek müziği gerek çekimleri gerekse bakış açısıyla filme yansıtmayı başaran Zana Briski, zor bir görevin altından ayakta alkışlanabilecek bir başarıyla kalkıyor.

    Bir belgeseli tehlikeli yapabilecek en önemli özellik objektif olmak gibi bir baskıyı üzerinde taşıması ve kamerasını nereye doğrulttuğuna, nereyi yakın planda çektiğine bağlı olarak varolan anlama bir anda kendi öznel bakış açısını yansıtabiliyor olması sanırım. Kalküta'nın Çocukları'nı bu kadar başarılı yapan ise bu özelliğin farkına varıp, anlatmak istediği öyküyü hem içerden hem de dışardan bakarak bizlere aktarmayı seçmesi.

    Zana Briski, dönen bütün yasadışı dolaplara rağmen, mahremiyetin hala daha önemini koruduğu bir mahalleye dair doğal fotoğraflar çekmenin ne kadar zor bir iş olduğunu kendi deneyleri sonucunda farkına varıyor. Bu sırada yakınlaşmakta olduğu mahalleli çocukların ellerine verdiği basit fotograf makineleri sayesinde hem evlerin içine giriyor hem de fuhuşun, yoksulluğun ve derbederliğin anlamını çocukların bakış açılarında arıyor.

    Bu yönüyle belgesel, kamera içinde kamera mantığıyla ilerliyor. Geniş açıdan baktığımızda Zana Briski'nin gözünden tanıştığımız Kalküta ve genelev hayatı, çocukların kameralarına indirgendiğinde bambaşka bir bakış açısıyla selamlıyor bizleri. Bu şekilde film, anlatmak istediklerini sadece çekenin değil, içinde yaşayanın gözüyle de bizlere aktarmış, çok büyük bir anlam kazanmış oluyor.

    Konusu gereği insanı fazlasıyla üzebilecek bir film Kalküta'nın Çocukları. Değinmek istediği konular duygu sömürüsü olarak algılanabilecek kadar hassas olduğundan bunları bizlere aktarmak için nasıl bir yöntem izlediği büyük önem taşıyor. Genelevlerde çalışan kadınların, içkinin ve uyuşturucunun esiri olmuş erkeklerin öyküsünü çocuklarının hislerine dayanarak anlatmayı tercih etmesi de duygu yoğunluğunun en üst düzeylere tırmanabileceğinin işaretini veriyor. Ancak bu yoğunluğu hayat hikayelerinin karanlık taraflarında yaşatmak yerine bizleri öykülerin aydınlığına doğru çekiyor.

    Çocukların neşeleri, zamanla ortaya çıkan yetenekleri, bir okula gidebilecek ve karanlık geleceklerinden kurtulabilecek olma ümitleri filmin köhne arka planına rağmen ona iyimser bir hava katıyor örneğin. Belki de Hintlilerin kültürel özelliklerinin karakter yapılarına kattığı bir özellik bu iyimserlik. Ve film de bundan pay almadan yapamıyor. John Mcdowell'ın görüntülerle birleşen kusursuz müzikleri belki de insanı sıkıntıdan uzaklaştıran... Emin olunabilecek tek bir şey var ki, o da duygu sömürüsünün veya gözyaşının filmde yerinin olmadığı.

    Neredeyse bir saltanat gibi anneden kıza geçen fuhuşu gözler önüne sererken aynı zamanda bunun sebeplerine değinmeden de edemeyen bir film Kalküta'nın Çocukları. Zana Briski'nin, genelevde yaşayan çocuklar için yatılı bir okul aradığı sırada karşılaştığı bürokratik engeller, annesi veya babası suçlu olan çocukları hiçbir okulun kabul etmek istememesi, devletin onlara pasaport vermeyi dahi kabul etmemesi bu çocukların daha doğdukları anda potansiyel suçlular olarak yetişmek zorunda olduklarının kanıtı.

    Film, bunu hiçbir zaman üstüne basa basa söylemiyor olsa da devlet dairelerinde Briski ile beraber dolaşan kamera böylesi bir yorumu bizlere bırakıyor. Kalküta'nın Çocukları yüksek sesle konuşmamayı tercih ediyor genellikle. Belirli bir kesimi, belirli bir yaşam tarzını kendine has bir anlatımla çeşitli bakış açılarından ekrana yansıtıyor. Özenle yapılmış montajı, hikayeye apayrı bir ruh veren müzik seçimiyle bizleri üzmeyen ancak tedirgin eden, bir belgeselin amaçlarını başarıyla yerine getiren bir film.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top