Hesabım
    Sophie Scholl - Son Günler
    Ortalama puan
    3,2
    11 Puanlama
    Sophie Scholl - Son Günler hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    18 Eylül 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosunu, Fred Breinersdorfer’in yazdığı “Sophie Scholl: The Final Days / Sophie Scholl - Die letzten Tage”, yönetmen koltuğunda Marc Rothemund’un oturduğu biyografik bir drama…

    Hiç tartışmasız bir biçimde; Sophie Scholl’un hayatının son günlerinin anlatıldığı bu film, yıllardır bize, “Faşizmin güzel bir özetinin yapıldığı filmlerden birinin adını ver de izleyelim hocam” diyen dostlarımıza önerdiğimiz filmlerin en ön sıralarında yer alır…

    Zira icraatlarının, “yanlış bulunarak eleştirilmesi ve bunun halka da duyurulması” bağlamındaki “ifade özgürlüğü” kavramı, faşist diktatörlüklerce “kabul edilmez” bulunan hususların sıralandığı el kitabının “önsöz” bölümünde yer alır…

    Dolayısıyla, eğitimsiz kitlelerce tanrısal niteliklere de sahip olduklarına inanılan o diktatörlerin, “ilahi mesajlar” da içerdiğine inanılan, “tarihin derinliklerinden (962 – 1806 Kutsal Roma İmparatorluğu)” gelen kararları asla tartışmaya açılamaz…

    İşte Hitler faşizminin, “son derece barışçıl” bir eylem tarzını da benimsemiş olan “Weiße Rose – White Rose – Beyaz Gül” hareketine karşı gösterdiği bu “kanlı tahammülsüzlük”, bunun en somut örneklerinden birisidir…

    Şimdi diyebilirsiniz ki, durum vakti zamanında yine faşizmin hüküm sürdüğü İtalya, İspanya, Portekiz, Şili ve Arjantin gibi ülkelerde sanki çok mu farklıydı?

    Elbette değildi…

    Bu karakteristik özelliğin değiştiğine tarihte hiç rastlanmamıştır…

    Olsa olsa en fazla biçim değiştirmiştir…

    Farzımuhal Hitler, 1930’lu ve 1940’lı yıllarda değil de, bugünün dünyasında iktidarda olsaydı, Propaganda Bakanı Goebbels’in ilk hamlesi muhtemelen, Führer’den her türlü bilginin ışık hızıyla yayıldığı internet ve sosyal medyaya ciddi yasaklamalar getirilmesini onaylayan bir kararnameyi ivedilikle imzalamasını istemek olacaktı…

    Ve anında imzalanacaktı da…

    Yoksa düşünebiliyor musunuz, Stalingrad cephesinde donarak telef olmuş Alman askerleri ile toplama kamplarındaki insanlık dışı görüntülerin twitter’da paylaşılarak, “rejimin başarı öykülerinin pompalandığı” bütün Almanya’ya yayıldığını…

    Rezalete bakar mısınız?

    Radyo, televizyon ve gazeteler aracılığı ile yapılan, gerçeklerin gizlendiği onca tek taraflı propaganda heba olmuş…

    Hani gerçi bütün bu görsel kanıtların dahi “dış mihrakların, Führer ve onun liderliğine yönelik” aslı astarı bulunmayan photoshop saçmalıkları türündeki gerekçelerle inkâr edilmesi, hiç de uzak ihtimaller arasında olmayacaktı…

    Üstelik o görüntülere, anında yayın yasağı da gelecekti zaten…

    Sophie (Julia Jentsch) ve ağabeyi Hans Scholl (Fabian Hinrichs) ile üç çocuk babası da olan yakın dostları Christoph Probst’un (Florian Stetter) yaptıkları da yalnızca, bu ve buna benzer gerçeklerin Alman halkınca öğrenilmesini sağlamaktı…

    Fakat Gestapo soruşturmacısı Robert Mohr (Alexander Held), Sophie’ye hitaben, bir yerlerden aşina olduğumuz “Kızlar boş duracaklarına Führer için çocuk doğursunlar” sözcüğünü duyduğumuz sahnede resmen koptuk…

    Hele bu masum üç gencin, tamamı Hitler’e bağlılık yemini etmiş “rozetli” Nazi partisi üyesi yargıçlardan oluşan çakma bir “Halk” mahkemesince yargılandıklarını gördüğümüz anda da darmadağın olduk…

    Ancak bitirmeden küçük bir “bilgi notu” olarak paylaşalım ki:

    “Münih merkezli olarak tıp fakültesi öğrencilerinin kurduğu “Weiße Rose – Beyaz Gül” grubunun 6 üyesinin isimleri daha sonra okullara, sokaklara, meydanlara verildi. Almanya genelinde 200’den fazla okula direniş grubunun üyeleri olan Sophie ve Hans Scholl’e atfen “Scholl Kardeşler- Geschwister Scholl” adı verildi.

    Grubun son bildirisini hazırlayan Christoph Probst’un adı da, 100. doğum günü olan 6 Kasım 2019’da Federal Ordu Sağlık Hizmetleri Enstitüsüne verilmiştir.”

    Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…

    Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,

    Son iki not:
    1. Yukarıdaki bilgi notu, Köln’den yazan Yücel Özdemir’in 22 Şubat 2019 tarihli, “Faşizme karşı direniş örgütü: Beyaz Gül” isimli makalesinden alıntılanmıştır…

    2. Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 18 Ağustos 2020 günü saat 23.47’de yazılarak paylaşılmıştır...
    electronica
    electronica

    Takipçi 228 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    5 Kasım 2013 tarihinde eklendi
    Nazi Almanyası döneminde, nazi karşıtı olan Sophie Scholl ve arkadaşlarının hikayesi ..
    Sophie Scholl ve arkadaşları, Beyaz gül adındaki yer altı öğrenci direniş örgütünün cesur üyeleridir ..
    Sophie Scholl ve arkadaşları savundukları fikirlerden, fikir özgürlüğünden, davalarından vazgeçmemişlerdir.
    Hitler yanlısı sözde halk mahkemesinin önünde sonlarını bile bile cesurca fikirlerini savunmuşlardır,doğruları söylemekten çekinmemişlerdir.
    Sophie Scholl ve arkadaşları şiddete başvurmadan fikirsel olarak, insanları ikna ederek, davalarını savunmuşlardır.
    Sophie Scholl ve arkadaşları faşizm karşısında cezalandırılmışlardır ancak dik duruşları sonraki kuşaklar için cesaret kaynağı olacaktır.
    poormf
    poormf

    Takipçi 43 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    11 Haziran 2011 tarihinde eklendi
    Sophie Schollun yakalandıktan sonra polis memuru Robert Mohr tarafından sorgulanışı ne denli başarılı anlatılmışsa devamında (karikatürize, komik, yapay) mahkeme sahnesi o derece kötü olmuş. Film Faşizmin azgın ve insanlık dışı yönünü yansıtmaktan uzak durmakla kalmayıp, bir de kahve, sigara ikramları ve ailelerle açık görüş gibi gerçekliği olmayan sahnelerle normalleştirilmiş. Evet faşizmin en küçük karşı duruşa bile tahammülü yoktur. Kahramanlarımız da mektup ve bildiri yoluyla "Nasyonal Sosyalist" düzeni yıkmak istemektedirler. Bu nedenle faşizm tarafından cezalandırılmaları gayet doğaldır. Ancak filmin sonunda, diğerlerinden bahsedilmeksizin bu eylemler yükenilen paye, canları pahasına direnen savaşan ve büyük bedeller ödeyen yurtseverlerin, hümanistlerin, sosyalistlerin. Yahudilerin gerçek değerinin gözardı edilmesi demek.

    Zaferi çağrıyı yapanlar değil bunun için savaşanlar ve bedel ödeyenler kazandı.

    İyi başlayıp kötü biten bir film.

    5/10
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top