<b>Dokuz Hayat</b>tan Kesintisiz Yayın
Yazar: Nur Özgenalp!F Film Festivalinin en önemli filmlerinden biri Dokuz Hayat (Nine Lives) filmiydi. Festival programını karıştırırken, geniş oyuncu kadrosuyla ilgimi çekmişti. Birbirinden önemli kadın oyuncular vardı. Gitme kararı almam zor olmadı.
Dokuz Hayat, dokuz tane kadının, birbirinden ayrı hikayelerinden oluşuyor. Kelimenin tam anlamıyla dokuz bölümden oluşuyor film. Bunu desteklemek için yönetmen her bölüme tek bir film kaseti harcamayı seçmiş. Kimyasal tabanlı filmlerin kameraları yaklaşık 10-14 dakikalık görüntü kaydı yapabilecek kasetlerden oluşur. Bu yüzden de görüntüyü kesintisiz, en fazla, 10-14 dakika civarında çekebilirsiniz. Dokuz Hayat'ın yönetmeni Rodrigo García da öyle yapmış. Filmini dokuz bölümde kurmuş. Anlatılan hikayelerin akışlarını etkilememiş ve her dokuz kadının hayatı nasıl kesintisiz akıyorsa, beyazperdeye yansıyan öykülerini de aynı şekilde kurgulamış. Bu da her bir harika kadın oyuncuyla aynı çıkmazın içine girmemizi sağlıyor. Kadın kahraman, çaresizce bir çıkış yolu ararken biz de kendimizi onunla, hayatının dar sokaklarında, oradan oraya seğirtirken buluyoruz. İster kadın olun, ister erkek, bu çıkmazlar size kendi hayatınızın akışını anımsatıyor. Sonuçta her kadının öyküsü etkilendiği ve etkilediği insanları kapsıyor.
Kurulan her ilişkinin bir diğer ucu da var. Dokuz Hayat bize diğer uçları da gösterirken, kadınların tarafını vurguluyor. Her kadının hayallerinin peşinde başına gelenleri gösteriyor. Filmde birkaç kere hepimizin birer "hayaller ve kemikler torbası" olduğumuzdan bahsediliyor. Garcia'nın hüzünlü bakışıyla, hayalleri peşindeki kadınların bu hayallerin yüklerini nasıl taşıdığını görüyoruz.
Yönetmen Rodrigo García daha önceden Six Feet Under, Boomtown, Carnivale ve Sopranos gibi önemli dizilerin bazı bölümlerini çekmiş. Hala da dizi çekmeye devam ediyor. Yönetmenliğini yaptığı dizilerden anlaşıldığı gibi insan ruhunun haritasını çıkarmakta ve onu beyazperdeye ya da renkli ekrana taşımakta hiç de zorlanmayan bir yönetmen. Ayrıca ünlü Dört Oda filminin The Missing Ingredient bölümünün görüntü yönetmenliğini yapmış. Dokuz Hayat'ta kanıtladığı gibi, görüntü yönetmenliği geçmişinden sonra yönetmenlikte de bize büyülü bir dünya sunacağı kesin.
Film kesintisiz çekilen bölümlerden oluştuğu için, iyi mizansenlere ve bu mizansenleri iyi görüntüleyen bir kamera grubuna ihtiyacı var. Her ikisi de başarıyla yerine getiriliyor. Bir kere bile kamera hareketlerini yadırgamıyoruz. Mizansenlere gelince, filmde kurgu öğesi kullanılmamış gibi hiç hissetmiyoruz çünkü Garcia kurduğu mizansenlerle kurguyu yeniden yaratıyor. Filmin görüntüleri için, daha önceden 21 Gram'ın da kameramanlığını yapmış olan, Xavier Perez Grobet ve ekibini kutlamak gerekir.
Oyuncular arasında Glenn Close, Robin Wright Penn, Holly Hunter, Molly Parker, Sissy Spacek ve Kathy Baker var. Usta kadın oyunculara, yanlarında yetişen, ümit vadeden minikler eşlik ediyor. Dakota Fanning, Glenn Close ile paylaştığı sahnede çok başarılı. Amanda Seyfried de gözden kaçırılmaması gereken yeni oyunculardan.
Dokuz Hayat'ın en güzel yanı, her hikayede hayatın başka bir dönemine ait olan öyküleri içi içe işlemesi. Bu kadınların hepsi birbirinden farklı görünüyor, oysa hepsinin ortak bir noktası var: dev hayallerini taşımaya çalıştıkları minicik bedenleri... Her biri yükleriyle yoluna devam etmeye çalışıyor. Bazen birinin öyküsünde diğeri görülebiliyor. Yan karakter asıl anlatılan öyküyü etkilemiyor ama bize, başkasının öyküsünde sakin sakin dolaşırken, aslında, birkaç dakika önce, kendi hikayesinde nelerden geçtiğini gördüğümüzü hatırlatıyor.
İlk bölüm hapishanedeki bir kadının yaşamından küçük bir kesit sunuyor. Ardından gelen öyküler ne kadar farklı kadınların hikayeleri olsa da, hepsi kendi küçük hapishanelerinde yaşıyorlar. Duvarları sevgiden, tutkudan, özlemden yada acıdan örülmüş olabiliyor. Bütün kadınlar umutlarının peşinde, hayallerinin ağır yüklerini taşımaya devam ediyorlar.
Umarım bu film sadece !F Film Festivali sınırlarında kalmaz ve vizyona da girer. Garcia'nın lirik ama gerçekçi anlatımında, bize, iç dünyamıza, pek yakın duran bu kadınlarla tanışmanızı isterim. Bazıları en yakın dostlarımız, bazıları annelerimiz, bazıları da bizden parçalar taşıyor.