Aşkta <b>Sihirbaz</b>lık Gösterisi
Yazar: Ali ErcivanBu yıl, yüzeyde birbirine benzer gözüken iki film görücüye çıkıyor. Christopher Nolan’ın Hugh Jackman ve Christian Bale ile çektiği The Prestige adlı film ile Neil Burger’ın Edward Norton’lu Sihirbaz’ı arasındaki benzerlik, yaklaşık olarak aynı tarihsel dönemde birer sihirbaz üzerine odaklanan öyküler anlatıyor olmaları. Bu iki kostümlü sihirbaz filminden daha zayıf ve iddiasız gözükeni Sihirbaz, Kuzey Amerika sinemalarıyla aynı anda ülkemizde de vizyona girdi.
Alt sınıftan bir ailenin oğlu olan ve sonradan Eisenheim adını alan ana karakterimiz, çocukluk aşkı Düşes Sophie ile ilişkisine çevre tarafından izin verilmeyince kendini yollara vurur. On beş yıl boyunca dünyayı dolaşıp sihirbazlık merakını besler, kendini bu alanda geliştirir. Vatanı olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na geri döndüğünde, artık iddialı bir ilüzyonisttir ve namı, kısa sürede yürüyüp saraya kadar ulaşır. Babasını devirip tahta geçme planları yapan veliaht Prens Leopold, Eisenheim’ın gösterisini izlemeye geldiğinde, kahramanımız, çocukluk aşkının Prens ile evliliğe hazırlandığını öğrenecektir.
Film, çocukken Sophie’nin Eisenheim’dan istediği bir sihrin üzerine inşa ediliyor diyebiliriz aslında. Kendilerini ayırmaya gelen insanlardan saklanırken, Sophie’nin büyü yoluyla yok olmaları isteğini yerine getiremeyen kahramanımız, hayatını bunu başarabilmek üzerine kuruyor. Şiddete meyilli veliaht Prens, yeniden biraraya gelme arzularının önünde engel oluşturunca da, Eisenheim sevdiği kadını bir kez daha kaybetme riskiyle yüzyüze kalıyor.
Bu romantik çıkış noktası ve entrikası, filmi geniş kitleler için gayet keyifli bir seyirliğe dönüştürüyor doğrusu. Fakat romantizm ve entrikanın birbirine ket vurduğu noktalar var. Biz filmi, polis şefi Uhl rolündeki Paul Giamatti’nin anlatıcılığıyla izliyoruz. Filmin başında, bu karakter aracılığıyla, biraz eğreti bir flashback girişi yapılıyor ve filmin yapısını bu geriye dönüş oluşturuyor.
Tabii filmin entrikasını birçok noktada açık etmemek ve yeri geldiğinde şaşırabilmek için dışardan bir gözle özdeşleşmeye ihtiyaç var. Fakat bu durum, ana karakterle aramıza bir mesafe koyuyor. Giamatti’nin, filmin Edward Norton’dan bile daha merkezinde yer alması sonucu; öykünün romantik kısmına da dışardan bakmak zorunda kalıyoruz. Bu bir sorun mu? Belki de değil. Benim tek sıkıntım, Edward Norton’a, yüzeysel bir karakterde daha ziyade karizmasını sunmaktan fazla bir malzeme kalmamış olması.
Şüphesiz Norton bu karizma gösterisinde son derece başarılı. Ama elinde daha iyi malzeme bulunan ve dolayısıyla filmin oyunculuk açısından esas gücü, Paul Giamatti. Son yıllarda büyük çıkış yapan bu müthiş oyuncu, lezzetinden yenmeyecek bir performans daha sunuyor Sihirbaz’da ve filmi esas taşıyan isim oluyor. Aktör, yükselme hırsından meslekî dürüstlüğüne ve yakın takipte tuttuğu sihirbazın meslek sırlarına duyduğu kişisel meraka kadar bol nüanslı bir karakter yaratıyor.
Sinemanın ilk keşfedildiği dönemlerde geçen ve bu paralelliğin sağladığı malzemeyi hem içeriğine hem de biçimine yansıtmak hususunda eline geçen fırsatları değerlendiren Sihirbaz, gösterişçi olmayan teknik ustalığıyla da dikkat çekiyor. Yüzüklerin Efendisi serisiyle alanındaki en önemli isimlerden biri haline gelen kostüm tasarımcısı Ngila Dickson ve ilk kez kendi ülkesi dışında çalışan genç Çek sanat yönetmeni Ondrej Nekvasil, görevlerini ustalıkla yerine getirirken; Mike Leigh filmlerinden Matrix serisine, kariyeri hayranlık uyandırıcı bir çeşitlilik içeren İngiliz görüntü yönetmeni Dick Pope, yine çok sağlam bir iş çıkarıyor. Popüler sinema izleyicisinin daha ziyade Saatler filmi için yaptığı özgün müziklerle tanıdığı Philip Glass ise, her zamanki çizgisinde ama tutarlı.
Kısacası, kamera önünde ve arkasında son derece yetkin isimlerin yer aldığı, eli yüzü düzgün, öykü anlatıcılığı açısından zayıf yanları bulunsa da makul bir seyirlik olmayı başarabilen bir film Sihirbaz. Dönemiyle ilgili siyasal detaylara girmemeyi, onun yerine romantik bir entrika filmi olmayı yeğliyor. Bu, hafif bir hedef olabilir ve öyle anlaşılıyor ki Christopher Nolan’ın filmi The Prestige her açıdan daha iddialı ve güçlü bir film olacak. Fakat yine de Sihirbaz, kostüme filmlere alerjisi olanların dışında, hemen herkesin keyifle izleyebileceği bir yapım.