Hesabım
    Şeytan Çarpması
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Şeytan Çarpması

    Şeytan Hafiften Çarparsa...

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Gerçek olaylara dayandırılarak çekilen bir korku veya gerilim filminin mantıken bizleri fazlasıyla korkutması beklenir. Ancak izleyenlerin filmdeki korku öğelerine kendilerini kaptırmaktan çok olayların gerçekliğine dair inançlarını sorgulamaya başlaması ilk başta bahsettiğimiz beklentinin çöpe atılmasına sebep olabilir. Scott Derrickson yönetmenliğindeki Şeytan Çarpması (2005), korkutucu, tedirgin edici bir hikaye ile bu hikayenin bilimsel çözümlemesinin beraber kurgulandığı bir film. İzleyecinin inançlarını tek başına sorgulamaması için başvurulmuş olma ihtimali yüksek bu kurgunun başarılı bir sonuç verdiği söylenemez. Seyircisini korkutmaya çalışırken, bir yandan olayın ne kadar korkunç olduğuna ikna etme çabası içinde iyi niyet barındırsa da, filmin sinemasal olarak sınıfta kalmasına neden oluyor.

    Şeytan çıkarma üzerine yapılan bir mahkeme zamanında tüm dünyada büyük yankı uyandırmış ve filmde böylesi ilginç bir konuya değinmek istemiş ve gerçekte yaşanmış olayların zamansal sıralamasına, başlangıcına ve sonucuna sadık kalmış olabilir. Ancak gerçekte Anneliese Michel isimli genç bir kızın başına 70'li yılların Almanya'sında gelmiş olan bu olaylar, Şeytan Çarpması'nda, sanki günümüz Amerika'sında gerçekleşmiş gibi yansıtılıyor. Dolayısı ile film hakkında söylenebilecek ilk şey gerçek olaylara dayanıyor da olsa hikayesinin kurgusal bir yapısının olduğu. Öte yandan bu yapının hikayenin tedirgin edici ve merak uyandırıcı kimyasını tamamen bozduğu da bir gerçek.

    Zira yaşananlar gerçekte olsa, bunların günümüzde, hele hele Amerika'da yaşanabileceğine, yaşansa bile böylesi hukuki bir mesele haline gelebileceğine dair kuvvetli bir inancımızın olduğu söylenemez. Bu sebeple hikayenin gerçek bir olaya dayanıyor olması bizleri ekstradan korkutabilecek bir durum değil. Filmin bizleri gerçek bir korku filmi gibi korkutmasını bekliyoruz. Korkmaya ikna etmesini değil. Şeytan Çarpması ikinci seçeneği tercih ediyor. Ve ortaya Şeytan (1973) ve Şeytanın Avukatı (1997) karışımı bir film çıkıyor. Ama her iki filmin de güçlü taraflarını ele almak yerine, fazla Amerikan, fazla karman çorman bir hikayeyle çıkıyor karşımıza.

    Hikayenin korkutucu olmamasının bir diğer sebebi ise bizlerin daha filmin en başlarında sonunda neler olabileceğini biliyor olmamız. Daha önce şeytan çıkarma hakkında izlediğimiz diğer filmlerden Emily Rose'un başına neler gelmiş olabileceğini aşağı yukarı kestirebiliyoruz zaten. Filmi korkutucu yapmanın tek yolu görselliği ve oyunculuğu kullanmak belki de. Fakat Şeytan Çarpması, görselliğin üzerine yeterince düşmediği gibi, oyunculuğun da zaman zaman fazlasıyla abartıldığı sahnelerle dolu. Filmden geriye bizi heyecanlandırabilecek sadece iki konu kalıyor böylelikle: mahkemenin nasıl sonuçlanacağı ve hikayenin bizleri nasıl ahlaki bir tartışmanın kucağına sürükleyeceği.

    Bu noktada da senaryo yazarlarını eleştirip, hem suçlanan rahibin savunma avukatının, hem de savcının mesleklerini pek de iyi icra etmediklerini söyleyebiliriz. Çünkü ikisinin de iddialarını kanıtlamak için ortaya koydukları deliller birbirinden saçma. Sanki zekamıza hakaret ediliyormuş gibi hissetmeye başladığımız bir anda söylenen "Onlar hala daha bir üçüncü dünya ülkesinde yaşıyorlar, hurafelere inanmaktan başka ne yapıyorlar ki" tarzındaki bir cümle, her şey daha ne kadar Amerikan-vari bir çerçeveye yerleştirilebilir acaba diye düşündürtüyor bizleri.

    Öte yandan, oldukça dindar bir aileden çıkma, küçük bir kasabada mütevazı bir hayat yaşayan Emily Rose'un bu yoldan çıkışının şeytana davetiye çıkardığı gibi bir altmetinde oluşmuş filmde. Kurduğu hayali takip edip, kazandığı bir bursla üniversiteye yerleşen Emily, bir akşam yeni tanıştığı genç bir erkekle bir dans partisine katılıyor. Zira şeytanla tanışması da bu akşamın gecesinde gerçekleşiyor. Emily neredeyse tecavüze uğruyormuş gibi göründüğü bir sahne ile ruhunu şeytana teslim ediyor. Bilim öğrenmek üzere kendi küçük dünyasını terk eden bir genç kızın, belki de genç bir erkekle dinin yasakladığı biçimde beraber olduktan sonra ruhunu kötülüğe bırakması, filmin bir anda gözlerimizin önünde ucuz bir dini propagandaya dönüşmesini engelleyemiyor. Herkes kendi küçük dünyasında otura dursun, bilimle uğraşmak, partilere katılmak, büyük şehirlerde yozlaşmak da neyin nesi oluyor demeye getiriyor sanki.

    Böylelikle ne yeterince korkutabilen, ne yeterince düşündüren, gereğinden fazla uzun bir yapımla karşı karşıya kalıyoruz Şeytan Çarpması'nı izlediğimizde. Bir korku filmi olarak bizleri tatmin etmediği bir gerçek. Ama zaman zaman komik duruma düşüp, son derece güldürücü, eğlendirici bir film olduğu söylenebilir.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top