Öğle arasında yemek yerken ne yapayım diye düşündüm ve sevmediğim bir film hakkında yazmaya karar verdim. Aklıma ilk olarak bu film geldi. Çünkü yakın zamanda kitabı tekrar okudum ve BBC uyarlaması diziyi de tekrar izledim. Filmde diyaloglar komiklik derecesinde hızlı akıyor en büyük eleştirim bu. Sanki kimse birbirini duymuyormuş gibi bir anda lafı değiştiriyor, bir konu bitmeden başkasına başlıyorlar. Sanırım bunun nedeni Joe Wright'ın ağaçtı, çimendi, dağdı, tepeydi, Keira Knightley'nin ensesiydi derken gözünün oraya buraya takılmasıyla, filmde diyaloglara zaman kalmaması. Senarist zaten kafasına göre hoşuna giden yerleri aynen almış, hiç değiştirmemiş, hoşuna gitmeyenleri atmış ve yerine kendisi bir şeyler karalamış. Elizabeth karakteri günümüz "feminist özentisi takılan" bir kız gibi çizilmiş, oysa ki orjinalinde Elizabeth sadece çevresindeki pek çok insandan daha mantıklı ve gerçekçi bir insandır. Aşk için evlenmek istemektedir ancak ailesinin ona yüklü bir miras, çeyiz verecek durumu olmadığından ve yalnızca mantık evliliği yapacak kadar da aklını kaçırmadığından evlilik konusuna pek kafasını takmaz. Elizabeth'in bir sivriliği varsa bu onun mantıksızlıklara duyarlı oluşundan ve pabuç bırakmamasından kaynaklanmaktadır. Boş bir asiliği yoktur yani kızcağızın. Meşhur balo sahnesine gelince Darcy ve Bingley'nin girişi tamamen yanlış. Bu adamlar sadece daha zenginler ancak salona kral gibi girecek, orkestrayı varlıklarıyla durduracak durumda değiller. O baloya eğlenmeye gelenlerle aynı sosyal sınıftan oldukları için zengin de olsalar eşitler, hepsi aylak "centilmen" sınıf. (Ayrıca film paradan kısayım diye Bingley'nin kardeşlerinden birisini ve onun kocasını şutlamış) Elizabeth balo boyunca saçma sapan konuşup, lüzumsuzca gülüyor ki bu da onun karakterine uygun değil. Elizabeth döneminin bilinçli, toplum içinde nasıl davranacağını bilen genç kızlarına bir örnek, heyecanlı refleksleri yok, heyecan ve sinirden gülecek bir tip değil. Darcy'nin aşkını ilan ettiği sahnede yine hızlı konuşma sorunu var.Söylediklerinde hiç bir anlam bırakmıyor. Duyguların yansıtılması bakımından yağmurun kullanımı, o çağda bile klişeydi, şimdi de klişe ve sahne o kadar yetersiz ki Nuh tufanı olsa o duyguyu veremez. Ayrıca tekrara düşüyorum ama ne Darcy ne de Elizabeth ani tepkiler verip yağmur altında koşarak sinir atacak, kendilerini hasta edecek, sırılsıklam dağlarda dolaşacak tipler değiller. Darcy'nin sorunu Elizabeth'e aşık olmasına rağmen toplumsal kimliğinin bilincinde olması ve bu yüzden ona açılmakta zorlanması. Darcy'nin kibiri zannedilen şey aslında onun toplumsal bakımdan da kendine yakışan, en doğru olan şeyi yapma çabası. Böyle bir insan bu şekilde evlenme teklif eder mi? Yine eserde Elizabeth'in Pemberley'i görmesi de oldukça önemli bir dönüm noktasını oluşturur. Burada yönetmen bu önemi Elizabeth'in cinsel duygularının uyanması olarak yorumlamış. Dayısı ve yengesiyle evi ziyaret eden Elizabeth buradaki tavan resimleri ve heykel koleksiyonu ile büyülenir. Burada Keira Knightley'nin Darcy'nin büstüne ağzı açık kalır. (Zaten film boyunca Keira'nın sürekli bir şeylere ağzı açık kalıyor, yönetmen Keira'ya aşık diyeceğim ama Rosemund Pike'la evlenmişlerdi bu film sonrasında)Yine bir diğer önemli sahnede, Darcy'nin halası Bennett'ların evine gece geliyor. benim yeğenimle evlenemezsin demek için. neden gece? Bu değişiklik ne gibi bir anlam kattı senaryoya? Sonuç olarak bu film modern uyarlama olduğunu zannederek, özgün eserde bile olmayan klişeleri önümüze getirerek, yönetmene özentiliğini sergileme fırsatı vermiştir. Onun dışında "ziyan" bir film. Vaktinizi harcadığınıza değmez. Romantik film istiyorsanız da daha iyisi var (oturun akşam bir Türk dizisi izleyin mesela), Jane Austen uyarlaması istiyorsanız da daha iyileri var. Clueless (Amy Heckerling, 1995) iyi bir film ve iyi bir uyarlama örneği olarak verilebilir. Hem doksanların ruhunu yansıtıyor, hem de Jane Austen'ın Emma kitabının uyarlaması olmaya devam ediyor. 97 dakikada senaryo hiç sarkmadan o ruhu veriyor ve bütün karakterler modernleştirilmelerine rağmen kendileri gibi davranıyorlar.