Küçükler Bu Yemi Yutmaz
Yazar: Ayşegül KesirliKüçük yaştaki çocuklar zaman zaman büyükleri korkutacak kadar zeki ve açık sözlü olabiliyorlar. Gördükleri ve duydukları her şeyi sizin hiç dikkat etmediğiniz bir anda zihinlerine kodluyorlar ve ansızın bu öğrendikleri hareketleri sergileyip, ağzınızı bir karış açık bırakıyorlar. Bu nedenle de etrafımızda küçük bir çocuk varken onun hafızaya kaydetme gücünün sınırsızlığını fark edip, zekasına saygı göstermemiz gerekiyor. Çocuk zekasını hor görüp, anlamayacağını düşünerek ona niteliksiz ürünler sunmak yapılabilecek en mantıksız hareketlerin başında geliyor. Çünkü çocuklar neyin iyi neyin kötü olduğunu çok iyi anlıyor ve verdiğiniz yemi yutmayıp, kafalarını soran bakışlarla tekrar sizden yana çeviriyorlar.
Barnyard: Parti Hayvanları, bana kalırsa tamamen çocuk zekasını hor gören bir film. Düşük animasyon kalitesi ve uyduruk hikayesiyle, "Çocuk bunlar, önlerine ne koyarsak onu izleyecekler" söylemine sığınmış hissi veriyor. Dahası bırakın çocukları, yetişkinlerin bile zihnin karıştıracak bir takım görsel ve öyküsel öğeler barındırıyor.
Öncelikle, doğadaki gerçek görünümlerine sadık kalınarak çizilen hayvan karakterlerin bu halleri, herhangi bir yaratıcılık barındırmıyor. Bununla birlikte doğada gördüğümüz birçok örneğinden pek ayırt edilemeyecek olmaları onların farklı birer karakter olduğunu anlamamızı güçleştiriyor. Bu nedenle de üstlerine giydirilen insani tavırlar, kendilerine hiç yakışmıyor, hatta son derece itici gözüküyor. Ayrıca hayvanları doğada oldukları gibi resmetmeye çalışmış film yapımcılarının, tabiatta dişi olarak var olan inekleri erkek kimliğine büründürmeleri garip bir çelişki yaratıyor.
Keza filmin başrolünde yer alan Otis karakteri, görünüş olarak tıpatıp bir ineğe benzese de hikayenin içinde erkek olarak kodlanmış. Filmdeki bu karakterleştirmeden bir canlının fiziksel cinsiyeti onun ruhsal cinsiyetini belirleyen bir kriter değildir gibi bir anlam çıkıyor. Bu anlam, çocukları daha önce öğrendikleri bilgileri sorgulamaya, cinsel ayrımcılıktan uzaklaştırmaya ve her duyduklarına inanmamaya iten faydalı bir anekdot olsa da kanımca daha kendi cinselliğini doğru dürüst anlamlandıramayan bir çocuk için fazla çok yönlü ve fazla politik.
Barnyard: Parti Hayvanları'nın hikayesi ise, bu kadar yoğun anlamlar peşinde olan bir film için şaşırtıcı derecede baştan savma. Babasının öğütlerini dinlemeyen sorumsuz, parti düşkünü bir evladın, aklının başına gelme hikayesini anlatan film, öykünün doğal gidişatında var olan kırılma noktalarını ve klişeleri bile doğru düzgün uygulayamıyor.
Her sahnesinde konuyu biraz daha dağıtıp, biraz daha yoldan çıkararak izleyenlere her kafadan bir ses çıkan garip bir bileşim sunuyor. Konunun dağınıklığı, çizgilerin özensizliği ile buluştuğunda, seyredenlerin filme olan ilgisi iyice kayboluyor. Ekranda enteresan bir şey görme olasılığının düşüklüğünü fark eden izleyici filme yoğunlaşmak için çaba harcamayı bırakıyor. Barnyard: Parti Hayvanları'nın gidişatı ister istemez insanda yanındakiyle konuşma, etrafta dolaşma ve bir şeyler yiyip vakit öldürme isteği uyandırıyor. Filme konsantre olamayan bir grup küçük izleyicinin çoğunlukta olduğu bir salonda yaşanacakları siz tahmin edin.
Filmin bütün bu kötü özelliklerini bir kenara bırakırsak, geriye kalan tek güzel şey müzikleri oluyor. Barnyard: Parti Hayvanları, hikayesinin çokça müzik kullanımına yatkınlığından faydalanan yapımcıların, hangi parçayı nereye yerleştirecekleri konusunda verdikleri yerinde kararlarla espri anlayışını ve kalitesini korumayı başarabiliyorlar. Tom Petty, Bobby McFerrin, Peter Gabriel gibi isimlerin şarkılarıyla renklenen film, müziğe verdiği önemle izleyenin karakterleri bazı önemli müzik adamlarına benzetmesine de olanak sağlıyor. Örneğin; başkarakter Otis'in ismini Otis Redding'den alıp almadığı konusunda şüpheye düşebiliyoruz veya aralarındaki fiziksel benzerlikten dolayı filmin tek özene bezene çizilmiş karakteri katır Miles'ın, Miles Davis'ten esinlenilerek yaratıldığından emin olabiliyoruz.
Bu küçük benzerlikler, hikayenin dağınıklığından ve animasyonun özensizliğinden kurtularak, kendimize has eğlenceler yaratmamıza yardımcı oluyorlar. Barnyard: Parti Hayvanları, grip olup, hasta yatağında yattığınız bir gün, izleyecek herhangi bir alternatifiniz yoksa televizyonda rastlayıp, vakit öldürebileceğiniz bir film. Küçük izleyicilerinse ne hayal güçlerini besleyecek kadar yaratıcı, ne de zihinsel gelişimlerine yardımcı olacak kadar içerikli.