<b>Başka Hatunlarla Muhabbet</b> Heyecan Vermiyor
Yazar: Ayşegül KesirliRomantik komedi filmleri zaman zaman bir kadın ve bir erkek arasında yaşanan oldukça sıradan olaylara olağanüstü anlamlar yükleyebilmek için her türlü numaraya başvuruyorlar. Herkesin başından geçebilecek alelade olayları anlatmak için bile öyle büyülü bir atmosfer yaratıyorlar ki, en sonunda ekranda gördüğümüz sıradan ve basit bir ilişkiyi bile o kadın ve o erkek kadar yoğun ve tutkulu yaşayabilme imkanına asla sahip olamayacağımıza inanıyoruz.
Yaratılan abartılı atmosfer nedeniyle, daha izlerken bu tarz filmlerin gerçek hayatla hiçbir alakası olmayan basit birer illüzyon olduğunu fark edip, filmden soğumamak elde değil. Romantik filmlerin, seyirci üzerinde yaratmak istedikleri yegane etkinin bu tarz bir ilüzyon olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat bir ilüzyonu cazip kılan şey, bir yanılsama olmasına rağmen bizi gerçekliğine inandırabilmesi değil mi?
Bana kalırsa, son zamanlarda karşımıza çıkan en aldatıcı yapımlar, kendilerine alışıldık romantik komedi filmlerinden farklı, alternatif bir imaj çizmelerine rağmen, romantik komedi türünün en belirgin klişelerini birer birer kullanan filmler. Üstelik bütün bu klişeleri romantik komedi türünü eleştirmek veya bu türe ait filmlerdeki ütopik kadın erkek ilişkileri hakkında eleştirel bir söz söylemek için değil de, tamamen bu klişelerin seyirci üzerinde yarattıkları az önce bahsettiğimiz sersemletici etkileri tekrar yaratabilmek için kullanıyorlar.
Başka Hatunlarla Muhabbet, izleyiciye kendisini alternatif bir romantik komedi filmi olarak sunmasına karşın, bugüne kadar kullanılmış birçok romantik komedi klişesini tekrar tekrar kullanarak sadelikten ve gerçekçilikten uzaklaşan bir film. Seyredene "niçin gereken zamanlarda ben böyle zekice cümleler kurup, bu kadar hazır cevap olamıyorum" gibi sorular sordurtacak kadar kurnaz, her lafı gediğine koymayı beceren iki karakterin tek gecelik öyküsünü anlatan film, dakikalar ilerledikçe giderek alternatif imajından uzaklaşarak sıradanlığıyla seyredenleri hayal kırıklığına uğratıyor.
Bildiğiniz üzere filmin en çok konuşulan özelliği ekranı ikiye bölerek kadın ve erkeğin görüntülerini iki farklı karede yan yana göstermesi. Başarılı kullanıldığında her iki karakterin olaylar karşısında verdikleri tepkileri daha net gözler önüne serebilecek, filmin seyirci ile ilişkisini kökünden değiştirebilecek ve hikayenin anlam zenginliğini artırabilecek bu ifade şekli, Başka Hatunlarla Muhabbet'te pek verimli kullanılamamış bana kalırsa. Filmde, öncelikle kadın ve erkeğin hiçbir zaman "aynı karede/aynı yaşam alanında" bulunamayacaklarını, ancak birbirlerinin karelerine kısa süreli müdahalelerde bulunabileceklerini vurgulamak için tercih edilen ekran bölünmesinin, bu film için gereksiz bir anlatım şekli olduğu dahi söylenebilir.
Ekranın bütün bir film boyunca ikiye bölünmüş olmasının seyirciyi tedirgin ettiği ve nereye bakacağını bilemez hale getirdiği bir gerçek. Peki, o zaman kadın ve erkeğin bir türlü aynı karede bulunamadıklarını vurgulamak için seyirciyi daha az tedirgin eden, daha az şaşkına çeviren bir yöntem seçilemez miydi acaba? Zira filmin hikayesinin tedirgin edici veya şaşkına çevirici hiç bir tarafı yok. Hatta her şey alışıldık bir romantik komedi filminde nasıl ilerliyorsa Başka Hatunlarla Muhabbet'in en başından tahmin edilebilecek sıradan gidişatı da o şekilde ilerliyor. Neredeyse son moda romantik komedi filmlerinin şablon gidişatını benimseyen ve içerisinde bir parçalanmışlıktan çok, kalıp halinde bir bütünlük taşıyan hikaye, onu parçalamaya yeltenen bölünmüş ekran kullanımı ile işlevsiz bir zıtlık oluşturuyor.
Dahası, zaman zaman iki farklı ekranın sadece birinde karakterlerin geçmişlerini veya hayal ettikleri anları görmemiz, ekranın bölünmüşlüğünün var olan işlevini de karmakarışık hale getiriyor. Bu durum, çektiği filmin sıradanlığını bir türlü kabullenemediğini sezdiğimiz yönetmen Hans Canosa'nın çocukça bir inada kapılmasından kaynaklanıyor sanki. Canosa, filminin sıra dışı bir anlatımı olmasına öyle kafayı takmış ki hikayenin başka filmlerde yüzlerce kez dinlediğimiz aynı öykünün bir diğer kopyası olduğuna dikkat edememiş neredeyse. Alternatif görünümlü alışıldık bir Hollywood filmine imza attığının farkına varamamış.
Bununla beraber, ilk sahnede birbirleriyle tanışmıyor numarası yapan, isimleri belirsiz kadın ve erkeğimizin filmin tamamına yayılan bir iticiliğe sahip olduklarını söyleyebiliriz. Filmin ilk on dakikasının ardından birbirlerini yakından tanıyor oldukları anlaşılan bu kadın ve erkeğin hala birbirlerini tanımıyormuş numarası yapmaları, onları son derece antipatik kılmış bana kalırsa. İkilinin geçmişine dair merak uyandıran her şey, daha önce tanıştıklarını öğrendiğimiz anda, yani filmin hemen başlarında büyüsünü kaybetmiş. Filmin en başında birbirlerini tanımıyormuş gibi davranmaları birçok farklı anlam kazanabilecekken saçma bir cilveleşme oyununa dönüşmüş.
Başka Hatunlarla Muhabbet, genel olarak izleyenleri hayal kırıklığına uğratan bir yapım. Aaron Eckhart ve Helena Bonham Carter, eğlenceli performanslar sergiliyor olsalar da filmin geneline hakim olan banallik oyuncuların performanslarını da tekdüzeleştirmiş. Her haliyle Richard Linklater'ın Before Sunset'ine öykündüğü belli olan film, Before Sunset'in sadeliğini ve akıcılığını daha iyi gözlemlemiş ve dersine daha iyi çalışmış olsa son derece başarılı bir film olabilirmiş belki. Ancak bu haliyle bir kere izlenilip unutulacak bir yapım olmaktan kurtaramıyor kendisini.