Hesabım
    G.O.R.A.
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    G.O.R.A.

    Uzak, Çok Uzak Bir Galakside Bir Türk

    Yazar: Ali Ercivan

    Bu yazının amacı G.O.R.A. filmi hakkında bir yargıda bulunmak değil; sadece bir değerlendirme yapmak. Zaten herhangi birimizin söz konusu film hakkında yazdıklarının, filmin seyirci sayısı üzerinde kayda değer ölçüde olumlu ya da olumsuz bir etkisi olacağını düşünmek safça olur. Karşımızda, Türkiye'nin seyirci rekorunu kıracağını öngörebileceğimiz bir film var.

    Cem Yılmaz'ın senaryosunu yazdığı ve başrolünde oynadığı, yönetmenliğini ise Ömer Faruk Sorak'ın üstlendiği G.O.R.A. nihayet sinemalarımızda. Uzaylılar tarafından kaçırılan cin fikirli bir Türk'ün, Gora adlı gezegendeki macerasını anlatan yapım, iki farklı kaynaktan beslenen bir absürd komedi. Bu kaynaklardan biri, popüler Hollywood filmlerinin parodilerini yapan ZAZ komedileri. Diğeri ise bizzat bu topraklara ait, Turist Ömer Uzayda gibi filmler...

    Öncelikle G.O.R.A., Matrix'ten Yıldız Savaşları (Star Wars) serisine çeşitli bilimkurgu filmlerine, çoğu zaman doğrudan isim vererek atıfta bulunuyor. Hatta yabancılaştırma efektlerinden de çekinmeyerek, bir film olarak kendi yapısı ve Hollywood sineması hakkında, birebir seyirciye hitap edip "self-concious" bir tavır sergiliyor. Özkan Uğur'un canlandırdığı Obi Wan Kenobi'den bozma bilge adam karikatürü veya Cem Yılmaz'ın 5. Element'teki (The Fifth Element) Bruce Willis ya da Matrix filmlerindeki Keanu Reeves olma gayretleri kadar; Hollywood filmlerinde kainatın her yerinde İngilizce konuşulur olmasının Türkçe'ye uyarlanışı gibi durumlar, filmin yerini bulmuş, zeki tarafları.

    Hiçbir referans noktasını açık etmekten çekinmeyen G.O.R.A., bir sahnede Sadri Alışık'ın Turist Ömer filmlerinden birini de kullanıyor. Alışık'ın tiplemesi gibi son derece tipik bir şekilde Türk ama aynı ölçüde duygusal yaklaşılıp dramatize edilmemiş Arif karakteri, bir anti-kahraman olarak başlı başına Hollywood filmlerinin kahraman erkek karakterlerine alaycı bir bakış getiriyor. Cem Yılmaz'ın perde hakimiyeti ve gerçek hayattan sinema salonuna zihinlerimizde ister istemez taşınan komedyen şahsiyeti de eklenince, ortaya gerçekten son derece keyifli bir iş çıkıyor. Cem Yılmaz'ın sinema için eşsiz bir malzeme olduğuna şüphe yok.

    Ancak filmin bir çelişkisi de mevcut. İster Türk ister Amerikan olsun, bu filmi besleyen her türlü parodi örneğinde dikkati çeken bir özellik de teknik açıdan karmaşık işler olmayışlarıdır. Aslında bu projeler genelde ucuza kotarılıp parasını döndürmesine kesin gözüyle bakılan yapımlar olmuşlardır. Ucuzlukları da komikliklerine eklenir zaten. Bir taklittirler çünkü neticede. Amaçları sadece türün klişeleriyle dalga geçmektir.

    Tabii günümüz seyircisi için yeni bir Dünyayı Kurtaran Adam kültünün ortaya çıkması değildi beklentimiz, zaten bu bilinçli bir çabayla gerçekleştirilecek şey değil. Ama G.O.R.A. aynı anda dalgasını geçtiği filmlerle aşık atma isteğini de gizleyemiyor. "Bakın, biz de yapabiliyoruz bütün bunları" demek ister gibi bir hali var hatta. Ömer Faruk Sorak, sinema için fazla kişiliksiz olduğu su götürmeyecek reklam ve klip estetiğini sinemada da tekrarlarken, mizahı desteklemeye ya da ortaya çıkarmaya değil, kendi teknik becerilerini sergilemeye çalışır gibi. Çünkü film, mizah gücünü sadece metninden ve oyuncularının istisnasız başarılı performanslarından alıyor. Sorak ise sadece zanaatkarlığı düzgün, temiz iş çıkaracak bir piyasa yönetmeni imajı çiziyor ama filmi zaman zaman düşmekten kurtaramıyor; en azından metnin zayıfladığı anlarda boşluğu doldurmayı beceremiyor.

    Fakat çok ciddiye alarak yaklaşmanın gerçekten gereği yok bu filme. G.O.R.A. tam bir eğlence aracı. Doğrusu arada kötü espriler veya zoraki durumlar da yok değil ama zaten o sırada bir önceki iyi espriye gülmekle meşgul olacağınız için arada kaynayıp gidecektir belki de. Neticede karşımızdaki, bu ülkenin sineması için çok önemli olan popüler sinemanın en başarılı örneklerinden biri. Bu tür filmlerin yapılması, desteklenmesi, para kazanması ve o paranın sonunda sadece filmin haklarını elinde bulunduran üç beş kişinin ceplerine değil, sektöre dönmesi son derece önemli. Ne de olsa filmin kendisi pek hafızalarda kalacak türde bir iş sayılmaz. En azından sinemamıza sağlayabileceği maddi katkıları kalıcılık kazansın...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top