Hesabım
    Çöküş
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Çöküş

    Almanya <b>Çöküş</b>üyle Yüzleşiyor

    Yazar: Ali Ercivan

    Alman yönetmen Oliver Hirschbiegel, oldukça genç ve taze ilk filmi Deney'in (Das Experiment) ardından, Blade serisinin üçüncü bölümünü yönetme teklifini değerlendirmek yerine Adolf Hitler'in son günlerini anlatan Çöküş'ü (Der Untergang) çekmekle oldukça yerinde bir karar vermiş belli ki. Bu yıl, Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde Oscar adaylığı da elde eden film, aslına bakarsanız bu kategoride ödülü almayı da pekala hak ediyormuş.

    Ağırlıklı olarak, Hitler'e son üç yılında sekreterlik yapan Traudl Junge'nin gözünden anlatılan Çöküş, bunun yanında çok zengin bir karakter yelpazesi de sunuyor. Dolayısıyla sadece Hitler'in kendisine değil, İkinci Dünya Savaşı'nın son günlerindeki Almanya'nın ruh haline dair bir filme dönüşüyor. Bütün karakterlerini son derece detaylı ve akılda kalıcı bir şekilde işleyebilmesi de yönetmen adına büyük bir başarı. Tabii bunda oyuncu kadrosunun payını da es geçemeyiz.

    O yüzden, işin bu tarafını hemen aradan çıkaralım. Karşımızda oyunculuk açısından bu yılın topyekün en başarılı filmlerinden biri var. Adolf Hitler rolünde usta oyuncu Bruno Ganz'ın hayranlık uyandırıcı performansı bir yana; sekreteri Junge rolünde Alexandra Maria Lara filmin kalbine dönüşüyor, Eva Braun rolünde Juliane Köhler filmin yansıtmaya çalıştığı Almanya portresini birebir üzerinde taşıyor ve en ufak role kadar tüm bir kadro kusursuz performanslar veriyor. Sağlam bir dramaturji ve iyi oyunculukların da bir filmin başarısında ne kadar büyük bir payı olduğunu kimse inkar edemez herhalde.

    Fakat bu denli hassas bir konuda sadece işin sinemasal unsurlarının başarısı yeterli değil şüphesiz. Malzemenize nasıl yaklaştığınız, ne demeye çalıştığınız da çok önemli. Alman yapımı bir İkinci Dünya Savaşı ve Adolf Hitler filmini önemli kılan da işte bu. Hirschbiegel'in filmi özür dilemeye çalışan bir film değil; öyle bir filmi takdir etmek de zor olurdu doğrusu. Hatta Çöküş'te söz konusu savaşın bugüne kadar izlemediğimiz bir tarafına da şahit oluyoruz. Bugüne kadar hep şehirleri bombalanan Yahudileri, Polonyalıları, İngilizleri, Fransızları izledik perdede. Berlin'in düşüşüyse karşımıza gelmedi. Çöküş, aşina olduğumuz bazı imgeleri tersine çevirerek bombaların yağdığı bir kentteki sivil Alman halkını da yansıtıyor perdeye. Ama yine de "Biz de acı çektik, kayıplar verdik" gibi bir edebiyata hiç düşmeden.

    Çünkü daha açılışındaki dış sesten belli ettiği üzere, bu filmin sözü çok açık: Körü körüne Hitler'in peşinden gitmiş bu insanları nasıl affedebiliriz ki? Bunu soran bizzat Alman insanı.

    Çöküş, ağırlıkla Hitler'in yer altı karargahında geçen bir öykü anlatıyor. Üst düzey Alman askerleri ve onların yakın çevresini, bir kutu içinde yaşayan ve dışarıda olup biteni idrak edemeyen insanlar olarak sunuyor. Eva Braun veya teslim olmaktansa kendi çocuklarını öldürmeyi göze alabilen Goebbels çiftinin özellikle vücut verdiği bir delilik hali hakim bu insanlara. Bir illüzyonu, bir fanteziyi yaşıyorlar. Gerçeklikle bağları en az Hitler'in kendisi kadar kopmuş. Özellikle verdikleri eğlencelerde kendini belli eden bir çılgınlık haline yenik düşmüşler.

    Traudl Junge'nin bizzat ağzından dinlediğimiz yorum her şeyi açıklıyor zaten. Hitler'e son ana kadar hayranlık besleyen bu kadının yıllar sonra geçmişe dönüp baktığında idrak ettiği gerçeklik son derece etkili. "Ben dışarıda neler olup bittiğini, onca insanın öldüğünü nasıl bilebilirdim" diye kandırmış kendini uzun süre ve sonra doğum yılı kendisiyle aynı olan Sophie Scholl'ün hikayesini öğrenmiş. Hitler rejimine başkaldıran ve daha 1939 yılında öldürülen Scholl'ün hikayesi, kendi bilinçsizliğini yüzüne vurmuş. Her şeyi daha iyi özetleyen bir anekdot olabilir mi?

    Çöküş, geçmişiyle hesaplaşıp hatalarını görebilmiş bir milletin hikayesi. Bir ulus, geçmişinin karanlık sayfalarıyla da yüzleşemediği sürece ilerlemeyi başarabilir mi? Almanya'nın iki dünya savaşının ardından ayakta kalabilmesinin sebebi, günahlarıyla da yüzleşebilmesi değil mi? Çöküş, sadece birinci sınıf bir sinema eseri değil; bir tarih bilinci dersi aynı zamanda.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top