Apolitik <b>İnsanlık Hali</b>
Yazar: Ertan Tunç"Dram içermeyen bir 'Filistin Sorunu' anlatımı olur mu?"
Kabul edelim ya da etmeyelim, ahlaki olarak doğru bulalım ya da bulmayalım; en hoş espriler en ciddi konulardan hatta tabulardan çıkar. İnsanlık Hali; yaygın kullanılan temalar aşk, cinsellik bir yana dursun, Farrelly Kardeşler'den özürlü olma hali ve hastalık, Allen'dan din ve ölüm kavramlarını ödünç almışa benziyor. Bunlara ilaveten; Monty Python'dan savaş ve Wilder'ın ya da Hawks'ın sıkça kullandıkları yanlış anlaşılma ve sakarlık gibi kavramları da içeren, amaç olarak durum esprisi yaratmaya çalışan ve bunu da başaran bir film. Zaten İsrailli Yahudi bir kızın Filistinli bir Arap ailesine gelin gidecek olması durumundan -ya da tam tersinden- ya ağır bir dram çıkması ya da duygusal komedi çıkması beklenebilir.
Filmin seçiminin komediden yana kullanılması, yani başta değindiğimiz hüzünden ve acıdan gülümseme çıkarma çabası hoş olmakla beraber, ele aldığı konunun yani Filistin Sorunu'nun ciddiyeti bakımından az ya da çok bir söylem ortaya koymak zorunda kalması filmin ilk derdi diyebiliriz. İşte bu noktadan itibaren filmde/senaryoda başa çıkılması gereken ciddi bir sorun izleyiciye göz kırpmaya başlıyor. Taraf olma ya da olmama.
Her ne kadar ilk tahlilde; yönetmenlerin (bilindiği gibi filmin iki yönetmeni var, aynı zamanda ikisi senaryoyu da beraber yazmışlar) taraf tutmadığı izlenimi varsa da zamanla anlıyoruz ki, Filistin yanlısı bir tutum sergiledikleri ortada. Ama bu izleyicideki yanılsamayı karakterlerin ağzından dökülen sözcüklerle yapmak yerine başka ve daha zekice bir yöntem izliyorlar. İzledikleri ilk adım; müstakbel damadı, müstakbel gelinin evine götürmek ve filmi Yahudi aile çerçevesinde temellemek yani tasvirini yapacakları, üzerine oynayacakları karakterleri Yahudilerden seçmek. Rafi'yi; daha açılış sahnesiyle birlikte, haksızlığa uğramış, anlayışlı, sevgi dolu bir insan gibi gösteren film, iki sekans hariç Rafi'nin hiçbir olumsuz yanını açık etmiyor.
Öte yandan Yahudi ailesine bir bakalım: ufak kız çocuğu hamileliğe özenip karnında yastıkla dolaşan, istediği verilmediği zaman asla susmayan bir kız. En küçük kardeş, içinde bulundukları dini günün (Şabbat) gerektirdiği vecibelerle kafayı fena halde bozmuş aşırı dinci tavırlar takınan ama finalde(aynı akşamın gecesi) yelkenleri hemencik suya indirebilen biri; en büyük abla(küçük kızın annesi) ise dansözlük yapan, önüne gelen erkekle yatan, tanrı-tanımaz, uçarı, aykırı ve kuşkucu bir tip olarak çizilmiş. Anne; sinir hastası, geceleri rahat uyuyamayan, bazen eşi ve çocukları hiç olmasaydı diye düşünen, eşinin kendini aldattığını düşünmeye başladığı andan itibaren damadına olmayacak şeyler soracak kadar kontrolünü kaybeden ve olur olmaz şeyler yapabilen biri; baba ise kel, kötü giyimli, ailesinden hobilerini dahi gizleyen çok başarısız biri olarak anlatılmış.
Anne ile baba; en son çocukları doğduğundan beri cinsel beraberlik kurmamış, birbirlerine karşı artık ilgisizler. Leni, babasının ölümüne duyarsız, dedesinin ölümüne tepkisiz, insanı iyilikle ve ikna yeteneği ile bezdirebilen hani Woody Allen'ın "pasif-saldırgan" dediği türden biri. Dede ise evdeki en garip kişilik. Zamanında Nazilerin elinden kurtulmuş, İsrail Savaşı'nda ve Süveyş Savaşı'nda çarpışmış, defalarca vurulmuş, kulak zarları patlamış, gözleri kör olmuş, dört Arap öldürdüğü piyade tüfeğini hala saklayan oldukça yaşlı, bir ayağı çukurda bir Yahudi.
Bana göre filmde bu kadar çözülmüş bir aile resmedilmesi, filmin en büyük sorunu ve bu aşırılık -özellikle final bölümü de buna ilave edildiğinde- hala nasıl olup da bir arada olduklarını anlayamadığımız Amerikan ailelerini hatırlatıyor. İspanyol filmi olduğu için, yönetmenlerin Yahudileri tanıdığı şüphe götürmez, ama aynı duyarlılığı bir Filistinli için taşımadıkları da haliyle apaçık meydanda. İspanya'nın Endülüs diye anıldığı yıllarda meşhur Yahudi soykırımını yapanların bu Filistin meselesini gerek edebiyatta gerekse sinemada ele alış biçimleri de ayrı bir tartışmanın konusu. Öpüşün-barışın mesajı vermeye çalışan, ve enteresandır dram içermeyen bir Filistin Sorunu yorumu/yaklaşımı da ne kadar elle tutulur bilemiyorum.
Tüm filmde -açılışından kapanışına kadar- yerli yerinde yayılmış esprilerin varlığı, zıtlıkların ve çelişkilerin yarattığı anlatımın ustalığı filmin artı yönleri olurken, siyasi yorum zafiyeti, açıkça taraf tutma ve İspanyolların ulu orta kullana geldiği gereksiz cinsellik ise filmin negatif yönleri olarak göze çarpıyor. Dram yönü çok zayıf ama eğlence yönü epey ağır basan filmde, zihinsel rahatlama sağlayacak mutlu bir sona yakışan herşey düşünülmüş, tek bir noksanla. Küçük bir ihmal sonucu belirsizliğe, belki de şehrin karanlık banliyö hayatına doğru ölümcül bir yolculuğa çıkmış ördekçik finalde hatırlansa daha hoş olurdu. Unutulmuş ama olsun. Ne demişler: insanlık hali.
Sonuç olarak İnsanlık Hali; bir durum komedisi olarak izleyiciye istediğini veren, ama değeri belli bir değerleme ile ölçülmek istense; bu değeri belirleyecek noktanın, televizyonda karşılaşıldığında kaçırılmaması gereken ama iş para verip sinemada izlemeye geldi mi, bu konuda biraz düşünülmesi gereken filmlerin bulunduğu bir yerde olacağı söylenebilir.