BU BAŞYAPITA VERİLECEK PUAN YOK SADECE İZLEYİN İZLETTİRİN
Kar tanelerinin üzerine bir şey düştü , kendisinden olmayan bir şey . Bir kaç parça kar tanesi bekliyordum , düşen bir kaç damla kan oldu. Filmi sanırım böyle özetleyebilirim. Her filmin bir rengi olur benim gözümde , bu filmin rengini kırmızı olarak seçiyorum bu renk aklıma iki şeyi getiriyor bir nar ve bir kaç damla kan. Nar gibi bir filmdi bu , tek parça halinde görünen izlemeye başladığınızda paramparça olan bir film , paramparça olan sadece film değil aynı zamanda izleyicinin ruhu oluyor. Arkadaşlığın ve sevginin bu denli güzel anlatıldığı başka bir film daha izlememiştim , bu film ayrı bir film olmayı başardı , her filme puan vererek bir şeyler karalardım bu film için sadece bir şeyler yazmak istiyorum , bu filme puan vermeyeceğim, çünkü bu filme verebileceğim yükseklikte bir puan bulunmamakta. Kimsenin şahsi yorumuna karışmak için yazmıyorum bunları , ama bu film sıradan bir film değil , insanların iç dünyalarına inen ve seyirciyi koltuklara hapseden kaç film vardır ki , pişmanlığı ve korkaklığı bu kadar güzel anlatan kaç film vardır ? Arkadaşlığı üzerine atılan narlar yoluyla anlatan kaç film vardır , bir sahne vardır filmde Amir Hasan'a ezilmiş ve dağılmış narlar fırlatır, Hasan'a bağırır ''sende bana at , korkaksın'' diye Hasan yerden bir nar alır ve başında ezer. Bu sahne dağılan bir toplumu ve dağılan arkadaşlığı anlatıyordu. Daha sonrasında gelen sahnelerde iç burkan yerler mevcuttu , bunlardan birisi yukarıda belirtildiği üzere , Afganistandan kaçmak üzere olan Amir ve babasının bulunduğu araba Ruslar tarafından durdurulur , rüşvet verilir ama rus askeri elinde bebeği olan kadınla yirmi dakika geçirmek ister arabanın içerisinde ,böyle bir durumda arabanın arkasında bulunan onlarca insandan yalnızca biri ayağa kalkıp rus askerinin karşısına dikilir bu sahne ise toplumun haksızlığa karşı nasıl boyun eğdiğini ve toplumların nasıl dağıldığını en iyi anlatan sahnelerden biriydi. Aklıma Einstein'ın sözleri geliyordu '' Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden'' . Filmi özetleyecek olan sözlerden birisi bence budur , Hasan'ın sessizliği , arabadakilerin sessizliği , recm uygulanan kadının öldürülme anında stadyumdakilerin sessizliği , bu film tamamen bir sessizliği ifade ediyordu , hırsızlıkla suçlanan Hasan'ın sessizliği , babasının onu alıp kapıdan çıkarken geride bıraktığı kırk yılın sessizliği ve elinde uçurtma olan çocuğun başına gelenler sırasında izleyen kişinin sessizliği. Duygularımı darmadağın eden ve günlerdir aklımdan çıkmayan bir filme ne denilebilir ki. İzleyici bu derin sessizlik içerisinde sessiz kalamıyor , içinden yüksek sesle öyle küfürler ediyor ki , bir süre sonra edecek küfür kalmadığından susuyor seyirci , birden bire bir sıcaklık hissediyor bu sıcaklık gözlerinden süzülen bir kaç damla yaştan başka bir şey değildir. İşte böyle bir film Uçurtma Avcısı. İnsanlığın haksızlıklar karşısında gelebileceği son noktayı , terörü , işgali , arkadaşlığı , korkuyu , korkaklığı en iyi şekilde anlatıyor ve unutamayacağınız bir ders veriyor sizlere. Hayatımın geriye kalan kısmında unutamayacağım ve hatırladıkça bende bıraktığı izlerin aynı olacağına inandığım bir film oldu. Tüm bu olanlardan sonra sanırım bende filmde anlatılanlara karşı sessizce boyun büküyor ve döktüğüm bir kaç damla gözyaşı ve utancım içerisinde sessizce bana bu dersi verenlere teşekkür ediyorum. Son bir şey ekliyorum ve bu dersi kaçırmayın diyorum. Yüzünüze yiyeceğiniz tokadı unutamayacaksınız. Tek bir günah vardır o da hırsızlıktır. Diğer tüm günahlar onun türevleridir. Bir adamı öldürürsen,bir hayat çalarsın. Karısının onun üzerindeki hakkını, çocukların babaları üzerindeki hakkını da. Yalan söylersen birinin doğruluk üzerindeki hakkını çalarsın. Hırsızlıktan daha tiksindirici bir şey yoktur.