Hesabım
    Pan’ın Labirenti
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Pan’ın Labirenti

    Savaş Denen Labirentten Hayal Gücüyle Kurtulmak!

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Blade II ile artık Hollywood hesabına çalışmaya başladığını düşündürten, ama hemen arkasından gelen Hellboy ile tür sineması açısından derinlikli bir çıkış yapan Guillermo del Toro, Pan'ın Labirenti ile 21. yüzyılın klasiklerinden birine imza atıyor. Köklerine dönüş yapan yönetmen eskisi kadar güçlü. Hatta daha da güçlü!

    Korku, fantezi, bilim kurgu ve polisiye gibi türlerin gördüğü yoğun ilgiye paralel olarak, tür sineması alanında çalışan yönetmenler bugün her zamankinden daha fazla saygı görüyor ve bu sayede kişisel projeleri için destek bulabiliyor. Endüstrinin kiralık yönetmenlerinin yerini artık kendi sinemasına yapan, festivallerde yarışan ve şaşırtıcı ödüllere uzanan 'auteur' hayalperestler almaya başladı.

    Bu ağırlık ve güven sayesinde, Peter Jackson çocukluk canavarını yeniden hayata geçirebilirken, M. Night Shyamalan çocukları için yazdığı bir masalı beyazperdeye uyarlayabiliyor. Ya da, Guillermo del Toro masalsı öyküsünün sınırlarını şaşırtıcı bir biçimde genişletebiliyor!

    Bir ucunu bilinçaltının en karanlık ve gizemli noktalarına çekerken, diğer ucunu yakın tarihin kanlı sayfalarına uzatıyor. Ve böylece, fantastik öykülerin ve filmlerin her zaman 'kaçış edebiyatı' olmadığını bir kez daha ispat ediyor. Son dönem vizyonda örneklerini bolca gördüğümüz, bir şey anlatmak değil, göstermek/sergilemek peşinde olan vasat, hayalleri olmayan fantastik filmlerde eksik olan her şeyi mucizevi bir şekilde bir arada sunuyor.

    Pan'ın Labirenti öyküsü, içerdiği hayalgücü, sürprizleri ve diğer güzellikleri açıklanırsa, henüz görmeyen izleyiciye kötülük yapılabilecek bir film. Yapım, deneyimleyen herkese yıllar geçse de etkisini yitirmeyen sinema klasiklerinin tadını veriyor. Bugünün sinemasında pek göremediğimiz 'nostaljik' güzellikler sunuyor. Gerçekçi bir dönem atmosferi, uçarı bir hayalgücü ve hepsinden önemlisi, bir final. Bittiğinde, gerçekten böyle bitmeliydi diyebiliyorsunuz.

    Bir filmin aynı anda hem bir çocuk kadar hayalperest ve bir yetişkin kadar cesur; hem rahatsız edici, hem de insancıl olabileceğine ikna olarak ayrılıyoruz filmden ve onu ileride birilerine bıkmadan usanmadan heyecanla anlatacağımızı hissediyoruz. Yüzüklerin Efendisi yazısındaki bir düşüncemizi burada da tekrar edebiliriz. Pan'ın Labirenti, eskidikçe, sinema tarihindeki yerini almaya başladıkça daha da değerlenecek bir film. Savaşa karşı insancıl bir hayal gücünü savunan her film gibi anlamını daima koruyacak.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top