Görüntü Karanlık, Kendisi Değil
Yazar: Ertan TunçDoom, haddinden fazla geç kalmış ve beklenildiğine de değmemiş sönük bir film. Çünkü bunca uzun bekleyişe ve yüz trilyonluk bütçesine rağmen iyi bir senariste, usta bir yönetmene veya en azından sağlam oyunculara sahip olamamak gibi düşündürücü bir kabahate sahip. Dave Callaham gibi henüz hiçbir kariyeri olmayan 27 yaşında birinin yazdığı senaryoyu, yönetmen Andrzej Bartkowiak'ın ısrarıyla usta senarist Wesley Strick elden geçirmiş; lakin hikaye o kadar içler acısı ki, ne yazık ki Strick muvaffak olamamış.
Bir grup askerin yaratık avladığı, bu yaratıkların bilimsel bir çalışmanın istenmeyen endikasyonları olduğu filmler bugün itibariyle büyük bir klişe olmaktan öteye gidemiyor. Gezegen değiştiren özel birim, eciş bücüş canavarlar Scott'un ve Cameron'un Starship Troopers'a, askerler
Filmin bir başka önemli eksiği ise, karanlık renk çalışmasının olayları algılamakta yarattığı zorluk. Silahlı çatışma sahnelerini, kovalamacaları ve kanlı sahneleri çözümleme güçlüğü yaratan ışık ve görüntü çalışması belki interaktif bir video oyununda pozitif bir değer yaratabilir ama bir şeyler "izlemeye" gelen sinemaseverlerin neler olup bittiğinden bihaber olmalarını sağlamaları affedilecek bir davranış değil.
Oyunculuk açısından değerlendirildiğinde, Doom'un en büyük kozu -şüphesiz- olayları disipline edilmiş bir oyuna benzeten Sarge'ye hayat veren The Rock. Oyuncunun silah sevdasını, bağlılığını ve azmini karakterine yedirdiği güzel bir oyunculuk sergilediğini söyleyebiliriz. Filmde "The Rock" dışında zaten "karakter" olmalarına fırsat tanınmayan sadece gerektiğinde ölme işlevini yerine getiren bir sürü insan daha var ama, bu insanlara "oynama" hakkı verilmediği için bahsetmeye bile değmez.
Peki filmin sinemasal kadrosunu feda ederek, bütçesinden bir kenara ayırdığı milyonlarca doların akıbeti ne olmuş derseniz, o da işini iyi yapan bir grup teknik uzmana gitmiş diyebiliriz. Çünkü açılışından kapanışına kadar (yaratık tasarımları, mekan tasarımları, özel efektler, meşhur silahlar), teknik bir üstünlüğe sahip bir filmle karşı karşıyayız. Doom, üstün bir yapım değil ama sayısız teknik avantaja sahip olduğu da bir gerçek. Dev bir ekranda Doom'u yaşamanın verdiği bir haz da var. Özellikle, sona yaklaşırken kullanılan tekniğin, canavarla kapışma sahnesinde doruğa çıktığını belirtmek yerinde olur. Usta bir yönetmenin ve senaristin ellerinde olmuş olsaydı adeta bir sanat eserine, bir başyapıta dönüşebilecek bir efsanenin izlerini ara sıra fark etmemek mümkün değil. Sonuçta, karanlık bir başyapıt olabilecekken, sıradan bir video oyununa dönüşmek zorunda kalmış sönük bir film Doom.