ETKİSİNDEN KURTULAMAYACAĞINIZ ENDER FİLMLERDEN BU FİLME PUAN YETMEZ
Bizde bayramlarda yayınlanan ''Neşeli Günler'' , ''Gülen Gözler'' ne ise A.B.D.'de de bu film odur. İnsanlar hemen hemen her noelde yayınlanan bu filmi sanki daha önce hiç izlememiş gibi izler
Çocukluğumuzda bize anlatılan masallarla büyüdük. Babamız, annemiz yada dedemizin bize anlattığı masallar hayal dünyamızın ve kişiliğimizin gelişmesinde rol oynadı. İnsanlar büyüdükten sonra bu masal anlatma işini sinema ele alıyor. Sinema bence “Büyüklere Masallar”anlamına geliyor. “It’s a Wonderful Life/Şahane Hayat” ise tam böyle bir film, masalımsı ve moral verici havasıyla insana yaşam sevinci veren, iyilik yapmanın erdemini ve en önemlisi insanları sevmenin gerekliliğini hatırlatan ve bu sayede çok daha güzel bir dünya olacağını söyleyen, çok iyi yönetilip, çekilen müthiş bir senaryoya sahip, kusursuz oyunculuk performanslarıyla sinema tarihinin en büyük filmlerinden. Sinemaya ilgi duyupta bu filmi izlemeyen olacağını pek zannetmiyorum, varsada mutlaka seyretmelerini öneririm. Bu yazdıklarım bu güzel filme adeta bir saygı duruşu niteliğindedir. Filmi yapan oynayan hiçkimsenin hayatta olmadığı bu filmi nasıl yıllar sonra bizler izleyebiliyorsak, kaçıncı yüzyıla ulaşsa da dünya bu filmi izleyip George Bailey in “Harika bir şey bu yaşıyorum, yaşıyorum” diyen çığlığını bizler gibi duygulanarak izleyeceklerdir, buna inanıyorum. Doktorların dahi psikolojik sorunları olan hastalara önerdiği ve sorunlarını gidermede olumlu etki yapan filmi mutlaka izleyin. Amerika da yılbaşı zamanı geleneksel bir şekilde sürekli gösterilen “Şahane Hayat”ı yılbaşına yaklaştığımız şu günlerde sizde izleyin yeni yıla daha moralli, mutlu ve umutlu gireceksiniz buna inanın… Frank Capra’nın “en iyi filmim” dediği film bir Noel gecesi tüm kasaba halkının Tanrıya George Bailey için yalvarması ve dualarıyla başlıyor. Duaların ardından insanlar tarafından bu kadar sevilen Bailey i kurtarması için “yukardakiler” bir melek seçerler. Bu seçilen melek henüz kanatlarına kavuşamamış Clarence’tir. Bu işi başarırsa kanatlarına kavuşacağı söylenir. Dünyaya gönderilmeden de Bailey’in kendisi için dua edildiği köprüdeki intiharı düşündüğü Noel gecesine kadarki yaşamı Clarence ve bize sunulur. Clerence, kendisine “keşke ben olmasaydım herkes daha mutlu olurdu. Karım, çocuklarım, arkadaşlarım” diyen Bailey’e “Tamam, isteğin buysa sen hiç yaşamadın” der ve bizlere Bailey’le birlikte kendimizi de sorguladığımız sahneleri izlettirir. Filmin son sahneleri ise tam bir duygu sağanağıdır. Pişman olup, yaşamak isteyen Bailey buna kavuştuğunda herkese “Mutlu Noeller, yaşıyorum, yaşıyorum”, “Harika hapse giriyorum” değişi, eşi ve çocuklarına kavuştuğu sahne, evine hacize gelenlerin dahi ceplerindeki parayla yardım ettikleri ve haciz zarfını yırttıkları sahnede göz pınarlarımız doluyor, ama sevinçten. Capra dışında oyunculuklar içinde ayrı bir paragraf açmak lazım; James Stewart ne kadar kusursuz bir oyuncu olduğunu onun filmlerini izledikten sonra “bu film bir daha çekilemez, Stewart’ın oynadığı rolü başkası oynayamaz” diyeceksiniz. Donna Reed’te harika oynuyor. Bailey’le ilk karşılaştıklarındaki “ilk görüşte aşk”ı yüzüyle anlatıyor adeta. Filmin kötüsü Henry Potter rolüyle Lionel Barrymore, Amca Billy rolünde Thomas Mitchell ve tüm kadro harika oynuyorlar. Filmdeki replikler arasında; “Dua eden biri değilim ama oradaysan ve beni duyuyorsan bana bir çıkış yolu göster.Yolun sonuna geldim. Bana bir yol göster, Tanrım”, “Ben olmasaydım herkes daha mutlu olurdu. Karım, çocuklarım, arkadaşlarım”, “Sana büyük bir hediye verildi George. Dünyanın sensiz nasıl olacağını görmek için bir fırsat”, “Garip değil mi? Bir insanın hayatı bir çoğunun hayatını etkiliyor. O olmayınca çevresinde kocaman bir boşluk kalıyor”, Clerance’ın bıraktığı Tom Sawyer kitabına yazdığı not “Unutma ki kimse dostu olduğu için kaybetmez. / Kanatlar için sağol – Sevgiler Clerance” ve küçük kızının “Baba öğretmenim her çan çaldığında bir meleğin kanatlarına kavuştuğunu söylüyor” sözleri yer alıyor. İyilik yapmanın mutlak surette size iyilik olarak döneceğini anlatan böyle bir filmi bulmak son derece zor. “Capra filmleri çok iyi, ama gerçek dünya çok acımasız” diyenlere de hak veriyorum, ama yinede bizlerin iyi olması gerektiğini söylüyorum. Şahane Hayat, "En iyi Film", "en iyi yönetmen", "en iyi erkek oyuncu" (James Stewart), "en iyi kurgu" ve en iyi ses" dallarında olmak üzere tam 5 dalda aday gösterildiği Oscar Ödülleri 'nden hiçbirisini kazanamadı. William Wyler 'ın savaş sonrası draması Hayatımızın En Güzel Yılları (The Best Years of Our Lives) adeta bütün Oscar'ları almıştı. Bu filmi halen izlemediyseniz mutlaka izleyin, izlediyseniz tekrar göz atmakta yarar var. Hazır yılbaşına yaklaştığımız şu günlerde ortamda film için son derece müsaitken. İstisnasız herkese ama herkese öneriyorum. Sinemanın zirvelerinden…