Ve sonunda Filistin sorununu işleyen bir film izleyebildik.Aslında bu ikincisi.2001 yapımı ’’Kutsal Direniş’’filmini izleme şansım olmamıştı .İsrail devletinin dizginlenemez bir gözü karalıkla, masum bir halk üzerinde giriştiği insanlık dışı tutum,elbette birçok kez işlenebilmeliydi.Sinemanın ’’rahatlatma’’işlevinin yanı sıra ’’aydınlatıcı’’beşeri bir işlevi de olmalıydı.’’Etkin olan lobinin’’oluşturduğu ’’Filistin sorununun işlenmesi yasaktır’’türü bir kuşatma mutlaka kırılmalıydı.Ne diyelim'Bu kutsal görev Elia Suleiman’a nasip olmuş.Düşük bir bütçeyle çekilen film, vermek istediği mesajı verebilmiş izleyenine.Hollywood’un o yüksek aksiyonlu savaş sahneleri olmadan da bir sorunun adamakıllı işlenebileceği kanıtlanmış herşeyden önce... İsrail-Filistin gerginliğinin tam orta yerinde bir kasaba olan Nazareth, sonsal çağrışımlarla yüklü bir dünyaya götürüyor bizleri.İnsanın içini burkan bu ’’yoksullar kasabası’’, zihinlerimizi allak bullak ediyor.Pejmurde evler,işgalin yükünü yıllarca omuzlarında taşımış yorgun insanlar,kontrol noktalarında ’’soğuk heybetleriyle’’Filistinlilerin karşısına dikilen İsrail askerleri ve Filistin yerleşim alanlarını kuşatan o utanç duvarı...Bütün bunlar somut bir gerçeklik olarak karşımızda dururken nasıl tarafsız olunabilir ki'Elbette bizler bu haksız savaşta gerçeğin tarafındayız.Yıllarca yok sayılan,onurları örselenen,yurtlarından sürülen Filistin halkının yanındayız.Nasıl ki 2. dünya savaşında soykırıma tabi tutulan yahudi halkıyla çarptıysa yüreğimiz,bugün de aynı ölçüde bir duyarlılıkla Filistin halkı için çarpıyor.’’Filistin dosyasına’’cesurca el atabilen her filme de saygı duyuyoruz bunun için. Yönetmen terörü olumlamadan,işgale duyulan tepkinin ortaya çıkardığı karamsar hava ve çaresizliği ustalıkla işliyor.Terörü yaratan ’’asıl gerçekler’’üzerinde yoğunlaşarak,bu konu üzerinde sistemli bir şekilde yürütülen dezenformasyona(yanlış bilgilendirme) da geçit vermemiş oluyor.Hiç bir şiddet öğesinin olmadığı bu sade film, çaresizlik sonucu intihar eylemcisine dönüşen Filistinli gençlerin trajik öyküsüne odaklanıyor.Bu 2 genç, eylemi gerçekleştirecekleri gün, İsrail askerlerince denetlenen noktada yakayı ele veriyorlar.Eylemlerinde ısrarcı olan bu 2 Filistinli sonrasında İsrail’e girişi sağlıyorlar.Bu noktada gençlerden biri eyleminden vazgeçiyor ve geri dönme kararı alıyor.Diğer genç ise içinde biriktirdiği öfkeyle güdülenmiş olduğu için kararlılıkla eylemine devam edecektir.Yönetmenin ustalığı bu noktada,(ki söz konusu olan bir ’canlı bombadır’)hiçbir şiddet sahnesine gerek görmeden, mesajını en sanatsal biçimde verebilmesiyle billurlaşır.Bir halk otobüsünde eylemine odaklanmış Filistinlinin öfke dolu bakışlarına ’yaklaşan bir planla’eğilen kamera,filmin final sekansını izleyicisinin kafasına unutulmayacak bir sadelik ve aynı ölçüde bir derinlikle çarpar.Gözler herşeyi söylemektedir.Konu kapanmıştır artık... Pek de önemli olmayan bir not düşelim son olarak. Film en iyi yabancı film dalında oscar adayıydı;ama oscara ulaşamadı.