Hızlı Yarışçı Speed Racer
Yazar: Oktay Ege KozakPastel renkler, hızlı arabalar, pastel renkler ve pastel renkler... Wachowski kardeşlerin Matrix üçlemesini sonuçlandırdıktan (?) 5 sene sonra ekrana gerçek anlamda 300 kilometreyle fırlattıkları popüler manga uyarlaması, herhalde tek cümleyle ancak bu şekilde açıklanabilir. Filmin neredeyse bütünü, oyuncuları yeşil ekranın önüne yerleştirip geri kalan mekanların bilgisayar animasyonuyla doldurulması ile oluşturulmuş. Bu bakımdan aynı yönteme başvuran Sky Captain ve Günah Şehri gibi filmlere benzetilebilir. Fakat Speed Racer, Sky Captain ve Günah Şehri'nin gerçek hayatla stilize animasyonu bir araya getiren rüyamsı görsel tarzı yerine, baştan sona parlak renkli, %100 stilize animasyonun yolundan gidiyor. Yani bir bakıma Roger Rabbit ve Space Jam gibi filmlerin tersi. Çizgi karakterlerin gerçek dünyayı işgal ettiği bir senaryo yerine, bu sefer gerçek insanların çizgi dünyasını işgal ettiği bir ilke şahit oluyoruz. Film bu bakımdan baştan sona görsel bir ziyafet. Özellikle Kung Fu Panda gibi Dreamworks animasyonlarının renklerinden hoşlanıp, Transformers'da yeterince gereksiz patlama olmadığından yakınan seyirciyi tatmin edecektir.
Kıyasıya rekabet, yolsuz iş adamları ve bin bir türlü entrika dolu yarış dünyasının içindeyiz. Yarış dünyasından bahsetmişken, Speed Racer'daki yarışların haliyle gerçek hayatla uzaktan yakından alakası yok. Filmin fizik kuralları bakımından edindiği bir sürü cüretkarlık, abartı animasyon stilini destekliyor. Kısacası NASA için Yıldız Savaşları ne ise, gerçek Grand Prix için Speed Racer o. Küçüklüğünden beri yarış dünyasının hayranı olan Speed Racer(İlk isim Speed, soy isim Racer. Göbek adının GO GO olduğunu tahmin ediyorum), en tehlikeli yarış turnuvası olan Crucible'da hile yapmakla suçlandıktan sonra vahim bir kazaya kurban giden abisinin adını aklamayı kendine görev edinmiştir.
Yarış dünyasının büyük bir çoğunluğunun sahibi Mr. Royalton isimli bir multimilyarderin hile dolu teklifini reddeden Racer, kendini birden yarış dünyasının ve uyuşturucu kargosu ninja(!)ların hedefinde bulur. Araba inşa eden babasının işinin tehlikeye girmesinin ardından Speed Racer, Racer X isimli gizemli bir gizli ajan/yarışçının yardımıyla intikam almak için yola koyulur(Veya fırlar demek daha doğru). Hikayenin bir klişeden diğerine zıpladığı, uzun yarış sekanslarının mantık sınırlarını zorladığı kesin, fakat Wachowski kardeşlerin Speed Racer'ı ekrana aktarmaktaki amacının, patlamış bir renk fabrikasını hatırlatan görsel paleti her açıdan çekmek olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan her karesi ile saatlerce dalga geçilebilecek bir filmin yaratıcıları bile hikayeyi ciddiye almadıklarına göre, bu alanda şikayet etmek bana düşmez. Speed Racer gibi bir filme gidecek seyircinin, senaryonun derin sembollerini analiz etmek için bilet parası harcadığını tahmin etmiyorum.
Fakat şikayet edebileceğim bir nokta varsa, o da filmin fazla uzun olduğudur. Orijinal seri aralarında olmak üzere çoğu anime serisinin bölüm başına 30 dakikayı geçmemesinin bir sebebi olmalı, bu da sınırsız kinetik aksiyon ve renk karışımının bir süre sonra seyircinin kafasında bir kare ile diğerini ayırt edemediği bir bulanıklıkla sonuçlanmasıdır. Açıkcası Speed Racer'ın en büyük problemi bu. Son saati içinde iki kocaman yarış sekansına sahip filmin, yarışlardan birini kesmesi ve bir büyük yarışa odaklanması akıllıca olabilirdi. Özellikle her türlü silahın ve hilenin kullanıldığı ilk yarış olan Crucible'ın, final yarışı Grand Prix'den çok daha ilgi çekici olduğunu akla getirirsek.
Filmin çocukların ilgisini çekeceği kesin. Her ne kadar içinde bulunduğu her sahnede migrenlerimi azdırıp Jar Jar Binks'i çağrıştıran velet Spritle ve marketing numarası maymunu Chim Chim rahatsız edici karakterler olsa da, küçük çocukları güldüreceğini tahmin ediyorum. Fakat aklınızda bulunsun, Speed Racer, parıltılı ve duraksız anime stilini alıp 10 ile çarpan bir adrenalin ve duyusal aşırılık yolculuğu. Kısacası zamanında Voltran'ın çocuklarda epilepsi yaratacağından korkan bir ebeveynseniz, çocuğunuzu Speed Racer'dan uzak tutmanızı tavsiye ederim.