Hesabım
    Hemşire
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Hemşire

    Hemşire <b>Vera Drake</b>

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Mike Leigh'in son filmi

    50'li yılların Londra'sında yaşayan orta sınıf bir kadının dünyası üzerine kuruluyor film. İyi bir anne, iyi bir eş ve iyi bir yardımcı olan Vera Drake, meleklerin arasından yer yüzüne inmiş bir insan izlenimi yaratıyor. Kendisini hiç düşünmeden sadece başkalarının mutluluğu ile mutlu oluyor Vera. Bu haliyle tam da kendi bireyselliğinden kopmuş, ailesi ve çevresi için yaşayan 50'ler kadınının en tipik örneklerinden biri oluyor.

    Vera'nın hayat tarzını ve kürtaj yasağını ele alışıyla, sosyal adaletsizlikler ile kadın erkek arasındaki farklılıklara parmak basışıyla katı olmayan bir feminizm duygusu hakim filme. Ancak bu tarz bir duruş oluştururken kadın ve erkek arasındaki sosyal farklılıklardan çok fiziksel ve duygusal farklılıkları vurguluyor "Hemşire".

    Vera'nın yapmış olduğu yasa ve insanlık dışı kürtajlara erkeklerin ve kadınların birbirlerinden ne kadar farklı tepkiler verdikleri özellikle vurgulanıyor örneğin. Kadınlar, yapılanın yanlış olduğunun farkında olsalar da korkunç bir çaresizlik duygusuna kapılıyor. İster yasaları uygulayan, ister yasaları çiğneyen tarafta olsunlar içten içe birbirlerine hak veriyorlar devamlı, birbirlerini teselli ediyorlar. Hayatlarını tehlikeye atmak pahasına kendi vücutlarında kendi sözlerinin geçmesinden yanalar. Ve film bu duyguyu sözlerle ifade etmek yerine, sadece oyuncuların birkaç mimiğiyle ya da hafif bir gülümsemeyle, bir dokunuşla vermeyi tercih ediyor. Bu başarılı seçim karakterlerin hislerini son derece sahici kılıyor. Onlarla aynı hisleri paylaşmamıza yardımcı oluyor.

    Filmin içinde yasaları koyan erkekler ise kadınların tersine, olayların duygusal yönünün farkındalığından uzak mahkum ediveriyorlar Vera Drake'i. Ve yine duygularını hep sözlerle ifade edişleriyle ayrılıyorlar kadınlardan. Cinsiyetleri bu şekilde; doğuranlar ve doğana sahip çıkanlar, hayat verenler ve kendi soyunu devam ettirmek isteyenler gibi uç noktalara çekmek tehlikeli de olsa filmin ana temasını son derece besleyen bir durum aslında. Yönetmen, seyircisi üzerinde aşırı duygusal bir reaksiyon yaratabiliyor böylelikle. Kadın ve erkek arasına çekilen sınırın keskinliği başka alanlarına da sıçrıyor filmin.

    Her karakterin sadece onda sivrilen özellikleri var "Hemşire"de. Saf iyilik kavramı Vera'da, utangaçlık Ethel'de öne çıkıyor örneğin. Kurnazlık Nellie'de, bencillik ise Joyce'ta sivriliyor. Belirli karakter özelliklerinin belirli kişilerle simgeleştiriliyor olmaları filmdeki olay örgüsünü gerçeklikten uzaklaştırıyor. Filmde olan biten her şeyin belirli bir kurgunun parçaları olduğunu hissettiriyor bizlere. Bu da filme biraz masalsı bir özellik kazandırıyor. Ancak bu durum hiçbir zaman, filmde yaşanan olayların gerçek dünyadan kopuk olduğuna dair bir inanışa sürüklemiyor bizleri. Aksine gerçek dünyada yaşanan benzeri olayların çok daha şiddetli, çok daha acı verici olduğu fikrine kapılmamıza sebep oluyor bu durum. Bu yaşanmışlıkları bize ancak belirli bir kurgu içinde verebildiğini söylemek istiyor bu şekilde. Büyüklere masallar anlatıyor. Filmin gerçek hayata dair kaygılandığı ne varsa daha da sahici oluyor. Gözlerimizin önündeki film dünyası, gerçeğin ta kendisi değil de hikayeleştirilmiş simgesi haline geliyor.

    Vera rolündeki Imelda Staunton temposunu bir an için bile düşürmeden harika bir oyunculuk sergiliyor film boyunca. Ancak filmde yer alan diğer oyuncular da onun gerisinde kalmıyorlar. Her oyuncu simgelediği karakter özelliğiyle bir oluyor sanki. Filmin ne kadar profesyonelce yazılmış olduğunu da kanıtlayarak beden dillerinden konuşma tarzlarına kadar bir saniye bile kişilikleri ile ters düşecek, bizleri tereddüde düşürecek bir harekette bulunmuyorlar oyuncular.

    Bu yüzden de aslında Vera her ne kadar temsil ettiği saf iyiliğe tamamen ters düşerek yasaları çiğniyor, genç kızların hayatlarını tehlikeye atıyor olsa da biz bunun kötülük olduğuna inanamıyoruz bir türlü. "İyilik nedir ki, ya kötülük? Duruma göre değişen kavramlar mı yoksa bunlar? Ya da esas önemli olan dış dünyanın onları nasıl tanımladığı değil de bu kavramların bizde nasıl tanımlandıkları mı acaba?" diye düşünüp duruyoruz. Sorular, tartışmalar bitmek bilmiyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top