Hesabım
    Beni Suçlu Bulun
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Beni Suçlu Bulun

    Seni Nasıl Suçlarım?

    Yazar: Orkan Şancı

    Sinema dünyasının büyük ustalarından biri Sidney Lumet. O kadar çok unutulmaz filme imza attı ki. 12 Kızgın Adam, Köpeklerin Günü(favorim), Serpico, Network, sadece birkaçı... 82 yaşında hala sinema diyen bir adamın yeni filmini izlemek bu açıdan önemli. Hakkında yazmak da, bu yüzden zor..

    Beş kez Oscar'a aday olup kazanamayan Lumet'in yaşı ilerledikçe performansında düşüş olduğunu zaten biliyorduk (bkz. Gloria). Herkeste aynı şey yaşanmıyor gerçi. 71 yaşındaki Woody Allen, Maç Sayısı gibi kariyerinin bu noktasında cesaret isteyen değişik işlere girişebiliyor; bir yandan da alışıldık komedilerini neredeyse aynı düzeyde sürdürebiliyor. 64 yaşındaki Martin Scorsese, Leonardio DiCaprio'ya fazla kafasını taktığını düşünsek de Göklerin Hakimi, New York Çeteleri, şimdi de Köstebek gibi yapımlarda hala formda olduğunu gösteriyor. 81 yaşındaki Robert Altman, hala film çekiyor ve her seferinde bir düzine oyuncuyu aynı ustalıkla yönetebiliyor.

    Lumet'te düşüş olduğunu söylerken tepetaklak yere yapışmıyor elbette. Ancak büyük ustanın bu kez, hem de çok iyi bildiği bir dünyayı anlatmakta yetersiz kalması şaşırtıcı. Bir kere karakterlerini hiç sevmemiş görünüyor. Karakterleri de sevgisizlikten olsa gerek birbirleriyle konuşmak istemiyor, kötü bir tiyatro oyunu gibi, dayanışma içinde oldukları sahnelerde bile figürasyondan öteye gidemiyor. Gerçek bir olaydan uyarlanan filmde, (kısmen) saçlı ve bronz tenli Vin Diesel, Jackie DiNorscio adında bir "aile üyesi" olarak karşımıza çıkıyor. Yalan yok, bu rolün de üstesinden gelmesini biliyor. Çarpık bacaklarını ve kaslı kollarını gizleyemese de tanıdığımız o sert adamdan eser yok. Rolü Joe Pesci'den kapmak için onca kiloyu alarak aksiyon adamlığından öteye taşımaya çalışıyor anlaşılan. Onun açısından faydalı bir proje olsa da filmi bir bütün olarak başarılı bulmak çok zor.

    Sidney Lumet imzasını da hatırlarsak, Savunma Makamı, bu büyük ustadan beklenmeyecek ölçüde temposuz, sıradan. Üstelik, 12 Kızgın Adam, The Verdict gibi esaslı filmlerinde mahkeme salonu sahnelerinin nasıl çekileceğini iyi bildiğini gösteren Lumet, bu kez büyük bölümü mahkemede geçen bir filmde, adeta kamerasını kaybediyor, çoğu zaman da hangi kameraya geçeceğini şaşırıyor. Çekim senaryosundaki yanlış tercihler kurgu masasında da devam edince, bir mahkeme filmi olmasına rağmen sanık, tanık ve jüri arasındaki organik bağ bir türlü kurulamıyor.

    Lumet'in bu performansı bir ölçüde Oliver Stone'u hatırlatıyor. Kurgu ve kadraj dehası, Büyük İskender'da hikaye anlatmayı, Dünya Ticaret Merkezi'nde de muhalif olduğunu unutmuştu, hatırlayacaksınız... Lumet de mahkeme salonu filmini, bu türü ilk kez deniyormuş gibi çekmiş.

    Senaryoda Jackie'ye biçilen rol de eleştirilebilir belki ama gerçek bir olaydan uyarlandığı (mahkemedeki repliklere varıncaya kadar) için bu konuda fazla laf etmeyelim. Ancak hep vurguladığımız gibi, yönetmen, aynı zamanda senaryonun da yönetmeni olduğu için, bir takım dokunuşlarla Jackie'nin iç dünyasını yansıtmak için en azından çaba gösterebilirdi gibi geliyor.

    Savunma Makamı, Vin Diesel'in alışılmadık bir rolde oldukça şık göründüğü, isimsiz bir yönetmenin çektiği bir film olarak kabul edilirse ortada fazla sorun görünmüyor. Hatta küçük dev avukat Peter Dinklage ve yargıç rolündeki eşsiz oyuncu Ron Silver'in rol kaptığı sahnelerden keyif almak da mümkün. Ancak yönetmen koltuğunda Sidney Lumet'in adı yazınca, açıkçası daha fazlasını bekliyor insan. Hem de çok daha fazlasını..

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top