Hesabım
    Gel Git Ülkesi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Gel Git Ülkesi

    Alice Terry Gilliam Diyarında

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Terry Gilliam, hemen hemen her filminde mitolojik bir hikayeden yola çıkıyor. Başka başka karakterlerin başından geçenleri bu mitolojik öykü ile dirsek temasını kaybetmeden anlatıyor. Yıllar geçtikçe, dile getirdiği öykülerin tedirgin ediciliğinden, titizlikle belgelediği kamera arkası görüntülere dek kendisi de mitik bir karaktere dönüşüyor. Çekim esnasında ne gibi güçlüklerle karşılaştığı, hangi aktörlerle ne gibi sorunlar yaşadığı ağızdan ağza şekil değiştiriyor, yepyeni anlatılara yol açıyor. Terry Gilliam giderek mitleştiriliyor. Bu sebeple de yarattığı eserlerle daha bir iç içe geçiyor. Belki de sadece bu yüzden anlattıklarının içine kendi fikirlerini serpiştirirken herkesten daha özgür davranabiliyor. Kendisi de modern sinemanın neredeyse mitolojik bir parçası olduğu için anlattığı hikayelerin içinde serbestçe dolaşabiliyor.

    Yeni filmi Gel Git Ülkesi'nde de modern bir miti anlatmak için kolları sıvıyor Gilliam. İzleyenleri, bir yandan "Alice Harikalar Diyarında"'nın gerçeküstü büyüsüne kaptırırken, onlara kendisi hakkında da birçok şey söylüyor. Yazıya döküldüğünden beri sayısız filme esin kaynağı olan "Alice Harikalar Diyarında"nın yazarı Lewis Carroll hakkında ortaya atılan birçok değişik iddia, aradan geçen yüz elli yıla rağmen yazarın gerçekte nasıl bir insan olduğunu anlayamamamıza sebep oluyor. Çeşitli biyograflar tarafından zaman zaman bir pedofil olarak tanımlanıyor Carroll.

    Alice ve beyaz tavşanın maceraları da dahil olmak üzere bütün hikayelerini uyuşturucunun etkisi altında gördüğü halisünasyonlardan yola çıkarak yazdığı iddia ediliyor. Bununla beraber Alice'in zavallı şizofren bir kız olduğu ve Lewis Carroll ile yakın ilişkisi sırasında ona çeşitli hikayeler uydurduğuna dair bir teori de ortada dolaşan söylentiler arasında yerini alıyor. Bütün bunların üzerine Lewis Carroll'ın Karın Deşen Jack olduğu dahi söyleniyor. Kısacası çocuklukları "Alice Harikalar Diyarında" ile geçen herkes, büyüdüğünde bu hikayeyi görmek istediği gibi görüyor. Kendi harikalar diyarını yaratıyor. Bütün bu yorumlar da o diyarı bir kabusa dönüştürüyor. İsmi belli bir yazarın elinden çıkan bir hikaye işte böyle badireler atlatarak birçok toplumun bilinçaltına yer ediyor. Böylelikle hayal dünyasının peşinde, güzel dünyalar arayan küçük Alice bir arketipe, "Alice Harikalar Diyarında" da modern bir mite dönüşüyor neredeyse.

    Gel Git Ülkesi Mitch Cullin'ın romanından beyazperdeye uyarlanmış olsa da aslında tam anlamıyla ters yüz edilmiş bir Harikalar Diyarı hikayesi. Bu yüzden de Lewis Carroll hakkında yukarıda bahsettiğimiz bütün ayrıntıları içinde barındıran, sadece barındırmakla da kalmayıp, Mitch Cullin'in olay örgüsüyle son derece paralel bir uyum tutturabilen bir film. Terry Gilliam, film boyunca farklı farklı karakterlere, Lewis Carroll'a atfedilen pedofillik, uyuşturucu bağımlılığı gibi özellikleri yükleyerek tam anlamıyla ona dair bir dünya yaratıyor aslında. Alice hikayesinin sadece küçük bir kızın beyaz bir tavşanı takip ederek harikalar diyarına vardığı bir macera olmaktan çıkıp, Lewis Carroll'ın kendi hayat öyküsüyle birleştiğini ve sınırlarını genişlettiğini son derece farkında olan Gilliam, kurduğu bu dünyayla ünlü yazara tam bir saygı duruşunda bulunuyor.

    Gilliam, baş karakteri Jeliza-Rose'un acı dolu dünyasını nasıl güzelleştirmeye çalıştığını, Çek yönetmen Jan Svankmajer'ın Harikalar Diyarı yorumu Alice(1988)'e son derece yakın bir görsellikle tasvir ediyor. Fazlasıyla gerçeküstü ve bir o kadar da absürd olan bu atmosferde, Alice'in yeşillikler içindeki, rengarenk dünyası sapsarı, kupkuru çayırlarla dolu karanlık tozlu bir dünyaya dönüşüyor.

    Bu ortamda kendine has oyunlarla avunmaya çalışan, hayal gücüne sığınan Jeliza-Rose, yaşına göre tamamen normal görünen, her çocuğun oynayacağı türde oyunlarla kendini oyalıyor. Fakat kendi çocukluğunda aynı oyunları oynamış olan izleyici, bu haline Gilliam sayesinde dışarıdan bakabiliyor. Her çocuğun kendi içinde birazcık da olsa şizofrenik bir tarafının gizli olduğunu, toplumsal rollerini bu oyunlarla belirlemesinin ne derece iyi olduğunu sorgulama fırsatı buluyor. Bu irdeleme sırasında inanılmaz tedirgin bir ruh haline giren seyirci zaman zaman öylesine rahatsız oluyor ki kendisini psikolojik bir kahrın içinde buluveriyor. Kimilerince sıkıcı olarak nitelenebilecek bu durum, büyüdüğümüzde öğrendiklerimizle çocukluğumuzu sorgulayarak harikalar diyarımızı nasıl bir cehenneme çevirdiğimizi o kadar iyi anlatıyor ki, Gilliam yine yapacağını yapmış deyip, ayakta alkışlamak düşüyor bizlere.

    Terry Gilliam, Alice hikayesiyle olan bütün derdini bu gibi ayrıntılarla süslü bir görselliğin içinde veriyor. Lakin bütün bu hikayenin içinde aslında kendi geçmişinde çektiği filmleri de inceleme altına alıyor. Uyuşturucu bağımlılarının hikayesini anlattığı Vegas'ta Korku ve Dehşet'e, günümüzde neredeyse post-modern bir masala dönüşen 12 Maymun'a ve diğer tüm filmlerinde mitolojinin sihriyle süsleyip, hayal gücüyle ortaya çıkardığı değişik dünyalara bir eleştiri niteliği de taşıyor Gel Git Ülkesi.

    Esasen hayal gücünün yardımıyla yaratılan bu dünyaların ne kadar tedirgin edici olabileceğini söylemeye çalışıyor bizlere. Bu dünyaların seyredenleri ne kadar etkileyebileceğine, insanları ne kadar tehlikeli ruh hallerine sokabileceğine değinmeye çalışıyor. Kendi karakterine de ne kadar yabancılaştığını, filmden çıktığımızda "Bu adama neler oluyor böyle?" sorusunu kendi kendine de sorduğunu anlatmaya çalışıyor belki. Veya bütün bunları bir kenara bırakıyor. Aslında hiç umursamıyor ve kendi kendimize yepyeni bir Terry Gilliam miti yaratmamıza yardım ediyor. Zamanında Lewis Carroll'ın gizemli hayat hikayesini kendi hayal gücümüzde nasıl şekillendirdiysek, Gilliam'ın hayatını ve iç dünyasını da bu şekilde yorumladığımızı uzaktan izleyip, gülüyor bizlere. Bu filmi yapmaktaki, Jeliza-Rose'un hikayesini anlatmaktaki amacı her ne ise büyük bir başarıyla üstesinden geldiğinden emin oluyoruz sadece.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top