Plana Uymayan Uçuş
Yazar: Ali ErcivanAlfred Hitchcock, 1938 yapımı filmi The Lady Vanishes'de, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Doğu Avrupa'dan kıtanın batı yakasına doğru yol alan bir trenin içinde kurar mizansenini. Genç bir İngiliz bayan, trene binmeden önce yaşlı bir hanımla dostça bir muhabbet kurar. Sohbetleri trene bindikten sonra da devam eder. Ancak bir ara uykuya dalan genç bayan, uyandığında yolculuk arkadaşını yanında bulamayacaktır. Dahası, trendeki hiç kimse öyle bir kadının varlığını bile hatırlamıyor gözükmektedir.
Savaşın eşiğinde bir Avrupa'nın casus oyunlarının ortasında geçen bu film, açıkça Uçuş Planı (Flightplan) adlı Hollywood yapımının esin kaynağı. Bu kez 11 Eylül sonrası bir dünya oluşturuyor filmimizin siyasi fonunu. Tabii ister istemez mekanımız da bir yolcu uçağı. Karşımızdaki bir Amerikan filmi olduğuna göre, öykünün merkezine kızını kaybeden bir annenin yerleşmesi de olağan. Özellikle buğulu camdaki yazı esprisiyle de sinemasal öncümüze hürmette kusur edilmiyor.
Ülkemizde de gösterime girmiş, 2002 yapımı stilize gerilim filmi Dövme (Tattoo) ile Hollywood'un radarına giren Alman yönetmen Robert Schwentke, atmosfer yaratmayı beceren bir sinemacı; dar alan malzemesini de iyi değerlendiriyor. Ortaya oldukça şık, dinamik bir iş çıkararak hiç şüphesiz seyircinin ve yapımcıların beklentilerini karşılıyor.
Çift Oscar ödüllü aktris Jodie Foster ise daha önce Panik Odası'nda (Panic Room) canlandırdığına çok benzer bir rolde çıkıyor karşımıza. Zaten az sayıda film çeviren oyuncunun, en güzel dönemlerini aynı filmleri tekrarlayarak geçiriyor olması insanı biraz üzüyor doğrusu. Ama yine de her zaman olduğu gibi sağlam, seyircinin rahatlıkla empati kurabileceği bir performans veriyor.
Benzer şeyleri yan kadro için de söylemek mümkün. Aslında birçoğunun karaktere dönüştüğünü bile söyleyemeyeceğimiz yan rollerde tanınmış tanınmamış tüm oyuncular pekala göz dolduruyor. İlgimiz ayakta tutuluyor, gözlerimiz perdeden kopamıyor.
Ne kadar beylik, heyecansız bir yazı oluyor; farkındasınız değil mi? Sorunu bende görmemenizi dilerim. Beylik, şablonunu takip eden ama yine de temiz, izlenebilir bir film bu. Kısacası, ortalama. Ne heyecan verici ne şaşırtıcı ama doksan dakika boyunca sizi meşgul eden, eli yüzü düzgün bir film. Siz sıkıcı deyin, ben vasat. Hepsi aynı kapıya çıkıyor.
Filmin, bunun dışında, çok daha yüzeyde bir problemi de var tabii: finali. Zaten kimseyi şaşırtamayacaklarının farkında olan yaratıcı ekip, bu gerçeği kabullenip üzerine fazla gitmemeyi uygun görmüşler. Apar topar filmi bitirip, fazla dikkat çekmeden sıvışmaya bakmışlar sanki. Halbuki bir filmin finali, izleyici üzerindeki etki açısından en önemli faktörlerden biri. Söz konusu durumda ise final, Uçuş Planı adlı filmin hafızalarda yer etmeyecek olmasının başlıca sebebi haline dönüşüyor.
Greta Scacchi gibi bir ismin neden öyle ufak ve işlevsiz bir rolde gözüktüğü de ayrı bir soru işareti. Amaç izleyicinin beklentileriyle oynamaksa, kendisine en fazla yüz aşinalığı olabilecek seyircinin bu oyuncuyu tanımasına olanak tanımayan makyaj bunun önüne geçiyor.
Tam buna zıt şekildeyse, giderek seyircinin yüzüne aşina hale geldiği Peter Sarsgaard, filmin aslında sürpriz olması gereken finalini baltalıyor. Tıpkı Jodie Foster gibi, Sarsgaard da aynı rolleri oynamaktan vazgeçmeli. Ya da Hollywood yapımcıları onun şu an şehirlerinde yaşayan en yetenekli genç oyunculardan biri olduğunu fark edip, kendisine bu gerçeği göz önünde bulundurarak muamele etmeye başlamalılar.
Uçuş Planı, yönetmeni Schwentke'nin yolunu açmak ve Hitchcock ustanın en keyifli filmlerinden birini anımsatmanın ötesinde pek bir esprisi olmayan; makul ama ortalama bir seyirlik. Yine de vakit ayırdığınıza pişman olmazsınız kanısındayım.