Hesabım
    Cennetimden Bakarken
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Cennetimden Bakarken

    Cennetimden Bakarken

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Adım Susie. Soyadımsa Somon, balık adı gibi. 6 Aralık 1973'te öldürüldüğüm zaman 14 yaşındaydım.

    The Lovely Bones / Cennetimden Bakarken, 90'ların harika çocuğu olarak tanınan ve Yüzüklerin Efendisi üçlemesi ile usta bir yönetmen olduğu tescillenen Yeni Zellanda'lı Peter Jackson'un son işi.

    Film ülkemizde gecikmiş bir gösterim ile seyirci ile buluştu. Açıkçası Stanley Tucci "en iyi yardımcı erkek oyuncu" Oscar'ına aday gösterilmiş olmasaydı bu yerli film istilasında kaçırdığımız pek çok iyi film gibi bunu da izlemek pek mümkün olmayabilirdi bile.

    Cennetimden Bakarken, Alice Sebold'un çok satan romanından uyarlanmış ve roman uyarlamalarının tuzağı olan "hikayenin ruhunu öldürme" tuzağına düşmeyen bir film. "Yüzüklerin Efendisi" gibi sinemaya uyarlanması imkânsız görülen bir mitolojiyi dahi layıkıyla çeken bir yönetmenden de başka türlüsü beklenemez elbette.

    Peter Jackson'dan, King Kong'dan 5 yıl sonra yine büyük bütçeli ve iddialı bir fantazya bekleyenleri ve sinemadaki bir bayanı "Aa, Peter Jackson'mu yönetmiş!" diye şaşırtan filmin konusu bir aile dramına dayanıyor. Daha yazının başında büyük bir huzurla spoiler verdiğim öykü; anne, baba, alkolik anneannesi ve küçük kardeşleriyle mutlu bir hayat yaşayan Suzie'nin, komşuları Bay Harvey tarafından hunharca katledilmesi ve ailenin bu cinayeti umutsuzca araştırarak kızlarının katilini bulma çabalarını anlatıyor. Buraya kadarı daha önce de izlediğimiz, özellikle TV filmlerinin pek meraklı olduğu mendil ıslatan bir dramken, işin içine Peter Jackson'la birlikte giren gerçeküstücü öğelerle hikâye bambaşka bir anlam kazanıyor. Suzie ölmüş ama tamamen öbür tarafa geçememiştir. Araf'ta kalmış bir ruh olarak, onsuz bir dünyada yaşayan herkesi ve özellikle katilini izlemekte, bir yandan da kendi imgelerinden oluşan düşsel bir Cennet'te mutlu olmaya çalışmaktadır.

    Filmde Suzie'yi oynayan Saoirse Ronan ve "Bay Harvey" Stanley Tucci özellikle iyiler. Ekibin geri kalanı da ortalama bir oyunculukla işi götürüyor ama kendisini rol yapmaya çalışan bir meşe ağacı olarak nitelendirdiğim Mark Wahlberg her zaman ki gibi kötü! Hem de çok kötü! Her ne hikmetse hala böyle başroller kapabiliyor.

    Aile dramını güçlendirmek adına uzatılmış birkaç anı saymazsak, karşımızda sarkmayan ve temposu düşmeyen bir film var ki, yönetmenin hikâye anlatma becerisi, özellikle gerilimin yükseldiği anlarda zirveye çıkıyor. Uzun yıllardır Peter Jackson'la çalışan, Andrew Lesnie'nin, huzursuz ve yaramaz bir çocuk gibi dolanan kamerası bazen abartılı numaralar yapsa da tüm bu çaba, filmi standart bir yapım olmaktan kurtarıp farklılaştırıyor. Weta Digital'in "Cennet" tasvirleri ve filmin geri kalan efekt çalışması ise her zamanki gibi olağanüstü. ILM'cilerin filmi izlerken kıskançlık nöbetlerine girip ayılıp bayılmaları kuvvetle muhtemel.

    Filmde kuvvetle altı çizilen bir uyarı var: Yabancılardan uzak durun! Normal gibi gözüken manyakların cirit attığı günümüz toplumunda insanlar zaten diken üstündeyken bu epey tedirgin edici doğrusu ama film uyarırken başına gerçekten böyle şeyler gelmiş insanlar için de çocuklarının gittiği "Cennet"i göstermesi ve oradaki mutluluğu tasvir etmesi ile bir terapi görevi üstleniyor ve bunu başarıyor da. Sinemadan çıktıktan sonra kendimi 1,5 yıl önce ölmüş babamın orada çok rahat ettiğini düşünürken buldum.

    Son tahlilde Cennetimden Bakarken, duygusal bir gerçeküstü drama. İçinde epey bir gerilim de barındırıyor ama Peter Jackson'un bilinçli bir tercihle öyküyü bu kanaldan anlatmayıp bir rahatlama sağlamak istediği ortada. Yönetmenin en iyi filmi değil ama bu yılın en iyilerinden biri. Çocuğu olan ailelere ve ailesini seven çocuklara özellikle tavsiye ederim.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top