Mayası Tutmuş Avantür
Yazar: Ali ErcivanZhang Yimou, Çin'in Martin Scorsese'si mi? Özellikle Ang Lee'nin Kaplan ve Ejderha (Crouching Tiger, Hidden Dragon) ile elde ettiği Oscar başarısı Yimou'nun da aklını çelmiş olacak ki, daha önce de aday gösterilip kazanamadığı Oscar ödülünü elde edebilmek için kendine yeni bir yöntem seçip revaçtaki fantastik ve şiirsel dövüş sanatları filmlerinden medet umar hale geldi sanki. Kahraman (Hero) ile elde ettiği adaylığa ise tüm beklentilere rağmen son filmiyle ulaşamadı.
Ülkemizde her nedense Parlayan Hançerler ismiyle ve Fransızca dublajlı bir kopyayla vizyona sokulan House Of Flying Daggers, birçoklarının "Cüneyt Arkın filmleri gibi" bile diyebileceği nitelikte bir avantür film aslında. Gerçekliğe pek takılmayan dövüş sahneleri, umutsuz bir aşk üzerinden ağdalı bir melodram ve oyuncu yönetiminden sinema diline bunu perçinleyen bir reji.
Basbayağı bir ideolojik propaganda filmi olan ve bizzat görüntü yönetmeni Christopher Doyle'un bile geçen yıl İstanbul'a geldiğinde pek önemsediği bir işi olmadığını söylediği, gösterişli ama ne teknik olarak ortalama bir seyircinin zannedeceği kadar, ince ne de öykü anlatımı olarak özgün bir yapım olan Kahraman'a laf söyletmeyenler, belki de bu filme karşı gelecek eleştirileri işte bu ucuz melodram hissiyatından dolayı daha kolay sineye çekebilirlerdi. Ama yaptığım tüm bu girişe rağmen, kendimi bile şaşırtan bir şekilde, filme olumlu yaklaşacağımı belirtmeliyim.
Evet, Parlayan Hançerler baştan aşağı melodram yapısı, ilk etapta son derece tahmin edilebilir izlenimi veren öyküsü ve doğrusu pek yeni bir şey sunmayan görsel yapısıyla sıradan bir film gibi görünebilir. Ama ne zaman ki filmin ortalarında teker teker öykünün bütün sürprizleri açığa çıkıyor, işte o zaman film birdenbire seyirciyi avucunun içine almayı başarıyor. Bu sürprizler bile aslında son derece klişe ve ilk anda insanı güldürmeleri bile mümkün. Fakat öyküyü öyle bir yere taşıyorlar ki, gelişmelerden etkilenmemeniz mümkün değil.
Filmin aynı dönemeçte görsel açıdan da bir üst düzeye çıkması ilginç. Filmin en akılda kalıcı dövüş sekansı olan bambu ormanındaki sahneyle birlikte şaha kalkan Parlayan Hançerler, bütün klişelerini son derece ustaca uygulamayı başarıyor ve güçlü bir çelişkiler ağıyla son derece sağlam bir dramatik yapı koyuyor ortaya. Karakterlerin arasındaki yoğun duygusal gerilim, filmi büyük bir heyecanla tamamlamanız için yetiyor da artıyor bile.
Kabul etmeli ki karşımızdaki mayası tutmuş bir avantür filmden fazlası değil. Olması gerektiğini de iddia etmiyorum tabii. Sadece coşup taşmanın gereksizliğine dair bir uyarı yapmak istiyorum. Çünkü bariz bir sinefil saplantısı haline gelen bir akımın parçası Parlayan Hançerler ve gözü kapalı bir hayranlığın objesi olacak kadar değerli bir sinema eseri sayılmaz. Ama kimilerini kızdırmak pahasına söylüyorum ki, Kahraman'dan çok daha "olmuş" bir film.