Şişmemek İçin Seyredin
Yazar: Sibel MaksudyanBırakın aşırı kiloları, ideal kiloda olmamak bile günümüz insanı için bir travma sebebi. İdeal denen kilonun içinde bulunulan döneme göre fazlasıyla değişim gösterdiği ise aşikar; ama bu değişkenlik, apayrı bir yazının konusu.
Bizim filmimizin konusuysa, obezitenin büyük bir sorun olduğu ABD'de insanların obezite yolculuğuna nasıl çıktığına bakarak, ortaya çıkan tabloyu dünyaya genellemek. İngiltere'de iki genç kızın obezitelerinden Mc Donald'sı sorumlu tutmaları ve bu yönde dava açmaları üzerine Spurlock filmini çekmeye karar vermiş. Yönetmen, fast food pazarında en büyük pay sahibi ve sağlık problemleriyle ilgili bunun dışında da birçok davanın davalısı Mc Donald'sı kendine ana hedef olarak seçmiş.
Filminde; 'İnsan bir ay boyunca Mc Donald'stan üç öğün yemek yer ve hiçbir büyük seçim teklifini reddetmezse obez olur mu? Ne tür sağlık problemleri ile karşılaşır?' gibi sorulara cevap arayan Spurlock, bu garip deneyi gerçekleştirmek için tıbbi yardım almayı da ihmal etmemiş. Üç ayrı doktor ve bir sağlık uzmanı ile sürekli bağlantı kuran yönetmenin, zaman içinde geçirdiği hızlı ve oldukça kötü seyreden değişimi onlar da bizim gibi şaşkınlıkla karşılamış.
Bizim ülkemiz için henüz geçerli olmasa da (dileriz hiç olmaz), Avrupa'nın birçok ülkesinde ve ABD'de insanlar yemek pişirmeyi bırakmış durumdalar. Taze sebzeleri alıp pişirmek varken, donmuş ya da birtakım işlemlerden geçirilmiş pişmiş gıdaları almayı yeğlemekteler. Bunları yapmaya bile üşenen büyük bir kitle ise sürekli olarak dışarıda yemek yemekte (oran %50-60 gibi; oldukça tehlikleli). Tabii yurtdışında dışarıda yenilen yemek demek -bizdekinin tam tersi biçimde- orta halli ve altındaki gelire sahip olanlar için 'fast food' demek.
Fast food sözcüğü yalnızca hızlı servisi değil, hızlı yemeyi de anlatıyor. Hızlı yedikçe yediklerimizden bir şey anlamıyor ve daha da çok yemek istiyoruz. Diğer taraftan fast food yiyeceklerinin tümünün içerdiği yağ ve şeker oranı o kadar fazla ki vücut bu fazlalığa alışıyor. Bu yüzden sürekli çok miktarda olarak bu maddelere ihtiyaç duyuyor. Bunun için de uyuşturucu, alkol ya da sigara gibi fizyolojik bir bağımlılığa sebep oluyor.
Spurlock bu anlattığımız süreci filminde birebir yaşıyor. Hem de oldukça yoğun bir biçimde. Sağlık uzmanları ve doktorların günde bir öğünde bile yemeyin dedikleri fast food yiyeceklerini günde üç öğün yemeyi seçen biri olarak şiddetli bir sağlık düşüşüne katlanmak zorunda kalıyor.
Şeker seviyesi o kadar yükseliyor ki karaciğeri bir siroz hastasınınkine benziyor. Kalbi sıkışmaya başlıyor. Rahat nefes alamıyor. Aç kaldıkça baş ağrısı çekiyor ve kendini mutsuz hissediyor; ama tam bir bağımlı mantığıyla "Mc Donald'stan yemeğini yediği an bir şeyciği kalmıyor.
Spurlock kendine zarar verme deneyimini bize anlatırken, her kesimden farklı farklı kişilerle konuşmayı da ihmal etmiyor. ABD'de ilkokul çocukları birçok ünlü simayı tanımazken, Mc Donald's palyançosunu tanıyorlar.
Bunun sebebi reklam kampanyalarına harcanan inanılmaz paralar. Kapitalizmin en güçlü araçlarından biri olan reklamlar, tüketimin özendirilmesinde büyük bir etken. Ne kadar çok reklam o kadar çok köfte mantığıyla şirketler hedefledikleri büyük karlar doğrultusunda reklam giderlerine büyük paralar ayırmaktalar. Tabii yapılan reklamlardan etkilenen kitlenin hangi yöne savrulacağı onların ilgi alanında değil. 'İstemeyen kanmasın' savunmasındalar. 'Herkes seçim yapma özgürlüğüne sahip' demekteler. Aslında bu bir bakıma doğru; ancak en çok etkilenen kitlenin gelişme çağındaki çocuklar olduğu düşünülünce durum farklılaşıyor.
Çocukların -park olmadığı için- "Mc Donald's"ların içlerindeki parklara oynamaya gittikleri bir ülkede obezitenin olanca yoğunluğuyla yaşanması ve gelecekte daha da büyük bir tehlike haline gelecek olması gayet doğal.
Doğal olmayansa, bol bol katkı maddesiyle üretilmiş olan fast food yiyeceklerinin büyük miktarlarda tüketimine devam edilmesi,
porsiyonların gitgide büyümesi ve bu büyümeyle doğru orantılı olarak ciddi sağlık problemleri ile ruhsal problemlerin kol kola gezmesi.
Türkiye gibi çoğunlukla annelerin güzel ev yemeklerini pişirdiği bir ülkede, bizim bu tarz sorunlara maruz kalmamız zor gibi gözükse de her yeni gelen kuşağın bir öncekine göre fast food ile beslenmeye daha yatkın olduğu unutulmamalı. Yatkınlığın çözümü ise filmde.
Şişir Beni'de obeziteye sihirli bir değnekle çözüm bulunmuyor. Spurlock'un çözümü çok basit: "Bu yiyecekleri yemeyin! Böylece daha sağlıklı olursunuz." Umarız film insanların fast food yiyecekleri azaltmasını sağlar.