Hesabım
    Geçmişte Kalan Aşk
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Geçmişte Kalan Aşk

    Yer, Mekan ve Sınıf Ayırmaksızın Sevgi

    Yazar: Ertan Tunç

    Fransız sinemasının sade yönetmeni André Techine; kendine has üslubu ile aktardığı "yolculuk" filmlerine bir yenisini daha eklemişe benziyor. Techine, içsel ve fiziksel yolculukların kimi zaman kesiştiği kimi zaman birbirinden uzaklaştığı hikayeleri ele almakta son derece başarılı. Yönetmenin asıl başarısı ise, bunu yaparken, sanatsal çizgisini bozmamak amacıyla yargılarından ve hikaye anlatımından asla taviz vermemesi. Çağının önemli gelişmeleri hakkında fikirlerini beyan etmek amacıyla seçtiği fonlar, bu fonların merkezinde yaşanan bir (ya da birkaç) aşk, güzel ve yetenekli kadın başrol oyuncusu ve Camus'vari belirsizlikler, çıkışsızlıklar yer alır filmlerinin senaryolarında Techine'nin. Randevu, My Favourite Season ve yakın tarihte sinemalarımıza konuk olan Yoldan Çıkanlar belli bir eğilimin ortak izlerini taşırlar.

    Geçmişte Kalan Aşk'ta da benzer temalara rastlamak şaşırtıcı değildir. Yaşadığı büyük aşkın acısını unutmakta güçlük çeken orta yaşlı Antoine Lavau'nun, 30 yıl önceki aşkını aramak için çıktığı yolculuk; bir yandan koşulları bakımından devasal farklılara sahip uygarlıklar arasında keskin bir geçişe öte yandan geçen zamanın yarattığı fiziksel ve duygusal tahribata şahit olmamızı sağlıyor. Filmde; başka bir coğrafyaya ve bu coğrafyanın yarattığı kültürel anlayışa rağmen "aşk"ını, "sevgisi"ni hatta "şehvet"ini yaşamak isteyen tek kişi de Antoine değil.

    Batı toplumlarından bir hayli farklı olan Afrika ile Avrupa kıtası arasındaki geçişlerin, göçlerin, yer değiştirmelerin tek bir sebebi var, o da, gideceği yerde bulunduğu yere nazaran daha mutlu olma ümidi. Fas'lılar gemilerle Fransa'ya ve İspanya'ya göç etmek istiyorlar çünkü daha iyi bir geleceğin kendilerini beklediğine ya da en azından mevcut durumlarından daha geriye gitmeyecekleri bir durumun var olabileceğine inanıyorlar. Halbuki büyük bir yapılanma içine girmiş, fabrikaların kurulmakta olduğu, inşaatların yapılmakta olduğu teknolojik atılım gerçekleştirmekte olan Fas'a gelenler ise mutluluğu Fransa'da (Batı'da) bulamayan Antoine ve Sami. Hatta Nadia'yı selâmete erdirecek olan "barış"ın yeri de Fas. Zengin doktor, güzel radyocu ve başarılı mühendis mutlu değil. Mutluluğu aradıkları yer; kadınların erkeklerle bir araya gelmekten kaçındıkları, kültürler arası bir geçiş ülkesi olmasına rağmen tutucu öğeleriyle öne çıkan Fas.

    Kongar'ın dediği gibi "sevmek ve sevgiyle üretmek" midir hayatın anlamı acaba? Yoksa "üretim"in olduğu yer, sevginin yeşermesini özünden kaynaklanan nedenlerle bir şekilde engeller mi? Techine'ne göre, sevginin doğası gereği herhangi bir yer, mekan ve sınıf ayrımından etkilenmesi olanaksız gibi duruyor. Techine'ne göre; Sami'nin aşığı ile olan ilişkisinde, Natan'ın sevgilisinin kimliğinde bir gariplik yok. Yönetmen son derece karamsar bir yaşam portresi çiziyor, karakterlerine (onaylanmış) bir geçmiş ve gelecek vaat etmekten kaçınıyor.

    Radyo haberlerinden, üretim gelişiminden, inşaatlardan, yapılanmadan politik bir duruşun izlerini fark etmemek elde değil. Sınıfsal uçlaşmayı aştığı açıkça ortaya konan toplumsal katmanlaşma; zengin-fakir ayrımından çok mutlu-mutsuz, umutlu-umutsuz ayrımına hizmet eden bir arka plan olarak düşünülmüş. Yine de Techine mutlak tespitlerden şiddetle kaçınıyor. El kamerasıyla kurguladığı dünya, ilkellikten ziyade karmaşıklığı, çapraşıklığı ve boğuculu içinde barındırıyor. Her şeye rağmen aşka, sevgiye ve geçmişte kalan güzelliklere odaklanıyor yönetmen. Geçmişte Kalan Aşk'ı kendi anlatı serüvenine ve düşünce kışkırtıcılığına eklenmiş yeni bir halka yapmayı başarıyor.

    Fransız sinemasında Gerard Depardieu ve Daniel Auteuil; her zaman belli bir oyunculuk kalitesini tutturmayı başarmış ve ülkesinin medar-ı iftiharları konumuna gelmiş Gabin-Ventura-Montand-Belmondo-Delon beşlisinin adeta bir devamı niteliğindedir. Yönetmen Techine; daha önce Auteuil'den yararlanmış hatta ona iki defa Deneuve ile karşılıklı oynama fırsatını tanımıştı. Geçmişte Kalan Aşk'ta, bu sefer Deneuve ve Depardieu ikilisini Techine'nin gözünden görme olanağı yakalıyoruz. Daha önce altı sinema filminde bir araya gelen ikili, hiç kuşkusuz bu filmin en büyük kozunu teşkil ediyor. İkilinin jestleri, mimikleri otuz yıllık bir aşkın varlığını ispatlamaya yetiyor da artıyor, etkileyici karşılaşma sahnesinden duygusal finale kadar gerçek bir bağ, coşkun bir sevgi seli akıp geliyor pelikülden. Geçmişte Kalan Aşk, hiçbir şey değilse bile kusursuz bir oyunculuk resitali kanımca. Le Dernier Métro (1980)'dakine benzer bir oyuncu uyumunun misafirperver ev sahibi.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top