En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
goksoym
5 değerlendirmeler
Takip Et!
2,5
12 Nisan 2006 tarihinde eklendi
slm filmi gerçekten çok beğendim .özellikle aşk konus çok güzel verilmiş. o el hareketlerinin her anı ayrı bir zevkti. tabi amerikalıların ölen arkadaşlarını ve ayakkabı; kemer ne bulurlarsa pişirip yemeleri ürkütücüydü.teşekkürler...
Sadece 3 filmi ile çağımızın en büyük yönetmenleri arasına giren Terrence Malick ustadan eşsiz şiirsel anlatımıyla harikulade bir film.16. yy. başlarında yeni kıtayı sömürmeye gelmiş Avrupalılarla yerlilerin ilişkisi çok iyi işlenmiş.Yerlilerin tüm masumiyeti,saflığı ve masumiyetine karşılık kolonicilerin açgözlülüğü,hırsı ve kötücüllügü çarpıcı şekilde işlenmiş.Rüya gibi geçen zamanlardan sonra kaleye koloninin yanına dönen Smith'in karşılaştığı açlık,sefalet ve perişanlık beni çok etkiledi.Enfes doğa manzaraları ve harika müziklerle adeta bir meditasyon olan filmde daha önce Disney'in animasyon yaptığıefsane prenses Pocahantas'ın hayatı anlatılıyor aslında.Smith ile olan yalın temiz aşkı,ihaneti sonucu cennetten kovulması,kolonide yaşamak zorunda kalıp beyazlara dönüşümü ve John Rolfe ile tanışıp evlenmesi ayrıntı ile anlatılıyor.İlk defa bir filmde oynayan Q'Orianka Kilcher yalın güzelliği,muhteşem oyunculuğu ile filme damgasını vuruyor.İskender hezimetinden sonra Colin Farrell kendisine en yakışan rolü oynuyor.Günümüzün en iyi aktörlerinden Christian Bale ikinci yarıda Rolfe rolü ile klasını ispatlıyor.Kars sinemasında 50 seyirci ile fire vermeden izlediğim filmi Hollywood piyasa işi filmleri değil, Malick ve gerçek sinema hayranları izlemeli.
Colin Farrell i ilk Tigerland de izlemiştim..sonra Şeref ve Cesaret sonra Çaylak,Telefon Kulubesi,Swat vs... Yanlış Hesap' a gelinceye kadar benim yükselen bir değer olarak nitelediğim Colin e bir haller oldu..Yanlış Hesap benim başarısız bulduğum bir film..ama olur böyle,bazen çokiyi aktörler de kötü eserlerde rol alabilirler..ama YEni Dünya ile Colin sanırım biraz dikkatsiz davranmaya başladı diye düşünüyorum...Çünkü bu filmle birlikte hayran kitlesinde azalma olacaktır bundan eminim.. Kostümler,mekan ve harcanan emek sayesinde belki de film vasata yaklaşabilirdi..Ancak bu kadar güzel bir hikayenin böyles,ne yalın bir senaryoyla birleşmesi ve film süresinin gereksiz bir biçimde bu kadar uzun tutulması gerçekten filmi vasatın çok altında bırakmışş.. izlemek gerçekten büyük bir sabır istiyor bu filmde..ve gerçekten çok daha iyi olabilirdi diye düşündürüyor insanı..kesinlikle olmamış oldukça kötü bir film
Ben beğendim filmi eğer kafanız dingin bir şekilde gitmezseniz filmin ilerleyişi biraz sıkıcı gelebilir kaptan smith in kendi kendine konuşmalarından sonra kızın anne siyle konuşmalarından çok etkilendim beyazların oraya geliş amaçlarını sonra içlerinin nasıl para hırsıyla ve fesatla dolduğunu güzel bir şekilde anlatıyor ayrıca yine kaptan smithin kızılderililer hakkındaki görüşleri duyulmaya değer dediğim gibi biraz sıkılma ihtimaliniz var
?Yeni Dünya? konu olarak, görsel anlatım olarak ve oyunculuk itibariyle harika bir anlatım.Şiirsel anlatımıyla, doruğa tırmanmış bir aşkın ve hüznün, harika anlatımı ve tabii ki müziğiyle birlikte. Q’Orianka’ nın 16 yaşında olduğuna hala inanamıyorum.Film olarak baktığımda, eksikleri farkedilen bir yapım. Kurguda ki kopukluklar ve anlaşılamamazlık filmin bütünlüğünü fevkalade bozuyor.Aslında, film uzun gibi görünse de, anlatımın, görselliğin ve şiirselliğin etkisiyle zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz. Ve bu itibarla filmin dört saatlik bile olsa izlenebileceğini ve etkileyiciliğinin esas o zaman ortaya çıkacağına inanmaktayım.Evet, kurguda ki makaslamalar sayesinde filmin bütünlüğü bozulmuş. Bu filmi yapan yapımcıların ve yönetmenin buna nasıl izin verdiğine inanamıyorum doğrusu.Evet, ?Yeni Dünya? mızı kurduk ve fevkalade keşiflerle birlikte hayatımızı kolaylaştırdık, yaşam standartımızı yükselttik ve neticede de medeniyetimizi ilerlettiğimizi sandık, ama bir şeyi unuttuk; maneviyatımızı.. manevi tekamülümüzü gerçekleştiremedik ne yazık ki!Aslında bu filmin de bize hatırlattığı buydu. Hasretini çektiğimiz hayat ve de aşk.Ama ne hazindir ki kurduğumuz bu Yeni Dünya’mızın eseri olan ?fasd food? kültür dediğimiz yozlaşma, evet ne hazindir ki, bu filmin yapımcılarını da anlaşılması zor biçimde kendine uydurmuş görünüyor. Ve bugün bizler, büyük bir başarının, nasıl başarısızlığa dönüştürüldüğüne şahit oluyoruz. Ne hazin ki, günümüzde herşey artık mümkün görünüyor.Evet, hasretini çektiğimiz hayat ve aşk.. bu hasretlik, günümüzde bizlerin hiç tatmadığı bir duyguya duyulan bir özlem, aslında.Ve bu hasretini çektiğimiz hayat ve aşk, pocahontas ta.. bu itibarla harika bir film.
Issız bi adada mahsur kalmışız.. Çoğumuz bu duruma alışmışız.. O gün karnımızı doyursak yeter bize.. Bizi kurtarabilcek bi gemi kim bilir kaç sene soora geçecek buralardan.. Belki de burdan kurtulmayı düşünmez bile olmuşuzdur..
Eğer bu adanın adı 'Sinema' ise bizi kurtarmaya gelen geminin adı The New World; bu geminin kaptanı da Terrance Malick'tir. Malick'in kaptanlığını yaptığı başka bi gemi buralardan kim bilir kaç sene sonra geçer? Ya da bundan sonra geçer mi? Gemiye binenler bindi, bazıları beğenmeyip indi. Çoğu geldiini bile görmedi..
İlerde çocuklarıma "ben de o gemideydim" diebilicem. Ne mutlu bana..
’’Açlıktan Ölüyorlardı, Altın Arıyorlardı...’’Yine enfes bir doğa manzarasıyla açılıyor The New World...Ve yine sonu gelmez sorular başkaldırıyor uçsuz bucaksız ufuklarda.Bir İngiliz kolonisinin ’’Yeni Dünya’’ya gelmeleriyle başlıyor herşey.Yerlilerin meraklı bakışları altında bu ’’Yeni Dünya’’ya yerleşmeye başlıyorlar.Kaptan Smith’in yerlilerin eline düşmesiyle tanımaya başlıyoruz bu modernlikten uzak ilkel toplumu.Aralarında kıskançlık olmayan, gösterişten uzak bu toplum ilginç hareketleriyle gönüllerde taht kurar.Paylaşmayı, sevgiyi ve daha birçok kavramın manasını yitirdiği dünyadan gelen Smith de tıpkı bizim gibi şaşkınlık içerisindedir.Güzel prenses Pochahontas, ona sonuna kadar güvenmektedir.Hem zaten ona bir anlamda kefil olmuştur yerliler arasında.Yemyeşil, masmavi bir diyardan kopan bu masum güzelliğe kendini kaptırmıştır Kaptan Smith.Bahar geldiğinde serbest(!) bırakılan Smith kendi ’’dünya’’sına çekildiğinde şu soru zonkluyor beynimizde.Hangisi daha korkunçtur'Modernlik mi yoksa ilkellik mi'Kendilerine dost eli uzatan bu insanlara karşı acımasızca davranan bu insanların içindeki öfke nerden geliyor'Onları, onların yurdundan silecek aşağılık kopleksi nereden geliyor.Hepimize yetecek kadar yer varken, bu düşmanlık neden'İlk kan...İlk aşk!...Q’Orianka Kilcher’in harikulade performansı, Horner’ın güzel müziği, Lubezki’nin nefis görüntü yönetimi ve Terrence Malick’in son destanı!...
buradaki kötü yorumlara aldırmayıp filme gittim ve filmi çok beğendim...sanırım kötü yorum yapanlar vurdulu kırdılı şeyler bekliyordu..selviboylum alyazmalım benzetmesi yerinde bencede..zaten bu oyuncular veyönetmenden kötü bir film beklenemezdi..seyredin derim...
ben bu filme kızılderililerle ingilizlerin savaşını konu alan bi film zannederek gittim.ama maalesef filmin aşk filmi olduğunu bilmiyodum.aşka filmine gidecek olsam bu filme gitmezdim çünkü çok kötü bir aşk filmi ve bayıcı tam 2.5 saat.eğer işim gücüm yok bol vaktim var diyorsanız gidin ozaman.
Yukarıda ki yazıda da okuduğunuz gibi Terrence Malick bir efsane ve The New World onun dördüncü filmi, fakat uyarmakta yarar var, bu film izleyici açısından ikiye ayrılacaktır.Yönetmeni tanıyanların ve anlatım üslubuna alışkın olanların son derece tatmin olacaklarına inandığım yada yönetmenin dünyasına şöyle bir girmek isteyenler için biçilmiş kaftan diyebileceğim, Hollywood filmlerindeki anlatım tarzına ve gişe filmlerine alışkın olan insanlara ise, 2.5 saatlik bir işkence gibi gelebilecek yapıda bir film. Öncelikle film bize Pocahontas ile Smith arasındaki aşkı anlatıyor, fakat bunu yaparken her şeye de dokunuyor.Bir İngiliz gemisi keşif için çıktığı yolculukta Virginia adalarına geliyor ve buradaki verimli topraklarla karşılaşınca orada ufak çapta bir kolonileşme başlıyor ve bu noktada yerli katliamı da bir nevi başlamış oluyor.Bunlarında ötesinde, içlerinde kıskançlık, kötülük, kin , nefret gibi kavramlar olmayan sadece doğayla iç içe yaşamaya çalışan insanlar "vahşi" diye nitelendirilip hem topraklarından atılıyorlar hem de isimleri filmin hiçbir karesinde zikredilmiyor, yani tamamen yok sayılıyorlar.O "uygar" diye nitelendirilen insanlar ise açlıktan ölmek üzereyken birbirlerini yiyip devamlı kavga ediyorlar,unutmadan boş vakitlerinde de altın arıyorlar. O ağaçları kestikleri sahneler ise çok çarpıcı bir şekilde gösteriliyor, şüphesiz teknolojinin de doğaya ve insanlara verdiği zararlar burada işleniyor. İlkel hayata bakış ve yerlilerin nasıl yaşadıkları, konuşma dilleri, aralarındaki şakalaşmalar ise muhteşem bir şekilde seyirciye yansıtılıyor. Pocahontas'ın abisiyle yaptığı şakalaşmalar, hep beraber çıkardıkları sesler onların doğayla ne kadar iç içe yaşadıklarını resmederken, yaptıkları el hareketleriyle doğayı ne kadar sevdiklerini, doğayla ne kadar iç içe olduklarını görüyoruz. Pocahontas ve Smith arasındaki aşk ise zihinlerinin bize açılmasıyla epik bir şiire dönüşüyor, konuşma olmayan sahnelerde ise çoğu görüntü bize onların ruh halini simgeliyor, fakat bütün bunların sonunda bu aşk kötü bir sonla bitiyor, Pocahontas'ın kendi halkından uzaklaşmasını sağlıyor ve sonunda onu da sözde uygarlık denen yaşam biçimi sarıyor, beyaz ırkın bir üyesi oluyor, ismi de Rebecca diye değişiyor.Bu arada Smith de yeni keşifler yapmak amacıyla onu terk ediyor ve o da çok iyi niyetli olan ve kendisine devamlı iyi davranan Rolfe la evleniyor bir de çocukları oluyor.Daha sonra İngiltere ye gidiliyor,bu noktada yerlilerinde o dünyaya ne kadar yabancı oldukları ve tıpkı İngilizler gibi nasıl şoke oldukları gösteriliyor.Rebecca ise devamlı kendi topraklarının özlemini çekiyor.İngiltere de keşiften dönen Smith le görüşüyor ve sonuç olarak aşk yerine ailesini tercih ediyor, daha sonra ise topraklarına dönemeden ölüyor. Bütün bu olanların, ince sinemasal anlatının altında yönetmenin şiirselliği de çok ön plana çıkıyor. Mesela bir savaş sahnesinde bile, sanki savaş yarıda kesiliyor ve kamera gökyüzüne çıkıyor, bize kuş sürülerini, bulutların arasından süzülen güneş ışıklarını ya da yalnız uçan kartalları gösteriyor. Filmin hakkında yapılabilecek tek eleştiri ise süresinin uzunluğu, belli ki çok şey anlatılmak istenmiş ama süresi bir yarım saat daha kısa olsa sanki değerinden bir şey kaybetmezmiş . Sonuç olarak izlenmesi gereken, özgün ve sıra dışı bir film "The New World".
sinemadan beklenen , tabi ki bütününden değil , eğer farklı bakış açıları da kazandırabilmekse , ki ben bu beklentiye sahip biriyim , Yeni Dünya oldukça iyi bir film.. verilen mesajlar üzerinde çok düşünülmesi gereken mesajlar..
doğa ve sevginin sorgulandığı filmler hep ilgimi çekmiştir.bu filmde de al yazmalım selvi boylum havası hissettim.yine sevgi ve ilişkiler sorgulanıyordu.kız sonunda ona emek veren adamı seçti falan..ama çok basite indirgemişler bu sorgulamayı.
çok iddialı olabilir ancak bir başyapıt adayı ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. dünya sinema tarihinin en ilginç kişiliği olan terence mallick'in tüm filmleri içinaynı yorum yapılabilir veya nefret de edilebilir ama birçok yönetmende varolmayan ve asla varolmayacak bir duruşa sahip oluğu da inkar edilemez. bu filmi izlerken gözleriniz değil kulaklarınız daha açık olmalı. sinemanın ilişkili olduğu edebiyatın en incelikli dalı olan şiir bu filmin başkaynağı. ve aynı zamanda aşk teması ve şiirin bulşması bizi bu büyük filmle karşı karşıya bırakıyor. sadece 4. filmiyle tüm sinemanın en iyi birkaç yönetmeninden biri olan mallick'in yeni dünya'sını mutlaka izleyin.
Bence kötü bir yapım olmuş, seneryo da iş yok. Filmin konusu hic tatmin edici dehil. Ayrıca filmin basinda ve sonlarına doğru yaklaşık 1 dakika süreyle çok tiz bir müzik girmişler, kulaklarımız mahfoldu. Filmin arasında salonu terk etmeyi düşündük, film bittiğinde terketmediğimize pişman olduk. Filmin daha bitmeden salondaki pek çok kişinin ayağa kalkıp giyinmeye başlaması bana bu yorumumda katıldıklarını gösterir :)
fargmanını izledigimde bu filme gidilir demistim.ben begenmedim.ne yapmaya calistiginı bi anlasam filmde yonetmenin.ince kırmızı hat gibi bir film yaptıktan sonra boyle bir film yapmak bence olayı bitirdi..filmin adı insanları filme gitmeye itiyor.ama hayalkırıklıgına ugrayacaksınız bundan emin olabilirsiniz..
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.