Büyük Bir Medeniyetin Çöküşüne Dair
Yazar: Ertan TunçAmerikan Film Enstitüsü'nde okumuş, MIT'de felsefe dersleri vermiş, Heidegger uzmanı bir filozoftur Terrence Malick. Çektiği filmlerde kendine has benzersiz bir üslup yakalaması, insan doğasına ve eşyanın tabiatına dair çarpıcı yaklaşımlar elde edebilmiş olması tesadüfi değildir. Anlatımındaki durgunluk ve sadelik, karakterlerinin ruh halini yapılandırmakta kullandığı doğayı (bitki örtüsü, hayvanlar) enine boyuna tartmasını sağlamaktadır.
Bir taraftan son derece "klasikçi"dir Malick. Yaşadığı çağın ötesiyle ilgilenmez, geçmişiyle haşır neşir olur. Ontolojiyle bağlarını sıkı sıkıya kurar. İkinci dünya savaşı, savaş sonrası depresyon, savaş öncesi depresyon özel ilgi alanlarıdır. Badlands, Days of Heaven ve İnce Kırmızı Hat; Malick'in içgüdülerin ve davranışların oluşum sürecine dair çizdiği geniş bir spektrumun farklı katmanlarında yer alırlar. Yeni bir dönemin/devrin yarattığı doğum sancılarını bireylerin bakış açısına indirger Malick. Bir aşk, bir sevgi, bir tutku merkezinde ele aldığı ağrılı geçişler, yeni bir çağın koşullarını simgelemektedir.
Yeni Dünya: Amerika'nın Keşfi, Malick'in 1970'lerde yazdığı bir senaryo üzerine inşa edilmiş. Kuzey Amerika'nın İngiliz kolonizasyonuna uğramaya başladığı 1907 yılında başlıyor film ve karakterleri defalarca yazılı metinlere dökülmüş gerçek kişilerden oluşuyor. Smith, Rolfe ve Pocahontas gerçek kişiler lâkin olaylar kurgusal bir bütünlük yaratması amacıyla oldukça değiştirilmiş. Birbiri ile çelişen günlüklerden, tarihi metinlerden yararlanılmış. İngilizlerin bereketli Amerika kıtasına verdiği isim olan "Yeni Dünya", büyük bir medeniyetin çöküşüne dair bir film. Hatta Malick, 15.000 yıldır oralarda yaşayan yerlilere (kızılderili) karşı o kadar duyarlı olmuş ki, insan sevgisi alkışlanmayı hak ediyor. Örneğin film, Rolfe'nin Jamestown'a dönüşünü içermiyor. Neden? Çünkü sempatik karakter Rolfe döndüğünde ölüyor ve bir daha oğluyla bir araya gelemiyor. Yerlilerle başlayan savaş, toprak mücadelesi aşağı yukarı yedi milyon yerlinin katledildiği bir süreci tetikliyor. Kan ve gözyaşı üzerine bir medeniyet kuruluyor. Sömürge başlıyor.
Malick'in savaş karşıtlığı herkesçe bilinir, bu sebeple kolonileşmeye karşı takındığı tavır eleştirilmeyi hak etmiyor. Örneğin filmdeki en keskin efektler, ağaçlar kesilirken kullanılmış. İnsanın içi parçalanıyor. Etkileyici bir başka sahne ise insanların kesildiği savaş sahneleri. Yönetmen, tıpkı İnce Kırmızı Hat'ta yaptığı gibi izleyicisini düşünmeye sevk ediyor. Büyük bir doğal güzellik, sonsuz bereket dolaylı olarak da olsa "savaş"a yol açıyor. Nereye düştüğü belli olmayan topların çıkardığı sesler, insanların ya da ıskalamışsa bile en azından doğanın tahrip olduğunu haykırıyor.
Göçmen kuşlarla aktarılan zamansal geçişler, çayırların dinginleştirici görüntüleri, sonsuzluğa uzanan yeşillikler kusursuza yakın bir görüntü çalışmasıyla aktarılıyor. Tabiat ve insan doğası arasında görüntülerle kurulan bağ, Herzog'un Woyzeck'ini anımsatırcasına ekrana yansıyor.
Yeni Dünya: Amerika'nın Keşfi; tarihi metinlere göre yirmili yaşlarının başında ölen Powhatan kabilesinin prensesi Pocahontas'ın hikayesini anlatıyor. Doğa'yı, güzelliği, insaniyeti ve masumiyeti simgeleyen Pocahontas'ın Rebecca'ya dönüşünü, dönüştürülüşünü anlatıyor. Bakir bir memleketin kötü yola düşüşünü anlatıyor Yeni Dünya. Bugün o dünya John'lar ile, James'ler ile, Christopher'lar ile, Victoria'lar ile, Rebecca'lar ile dolu ama Pocahontas'lar, Opechancanough'lar, Powhatan'lar ortada yok. O yüzden örneğin, Pocahontas Rebecca'laştırılmadan önce yerli ismi hiç geçmiyor. Diğer yerlilerin de ismini hiç öğrenemiyoruz. Malick, mesajını veriyor. Bir hiç olarak görüldüler ve yok saymakla yetinilmeyip yok edildiler. Her şeyleri alındı. Kıskançlık nedir, bencillik nedir, kötülük nedir bilmeyen yerlilerin soykırımına dair film Yeni Dünya.
Açlıktan ölenleri yemeye başlayan bir koloninin boş vakitlerinde altın araması ve bunu yaparken de doğayı tahrip etmesi zaten olan biteni yeterince anlatıyor. Bu sömürge yapılanması karaya çıktığında ne yapıyor? Kale. Hiç kimseyi öldüremezlerse ne yapıyorlar? Birbirlerini öldürüyorlar. Hatta açlıktan, hasta arkadaşlarını öldürüp yiyorlar. Top var, tüfek var, pusula var ama insanlık yok. O yüzden film bir medeniyetin doğuşunu değil aslında yıkılışını simgeliyor. Komşusu aç iken, kendisi tok yatamayan bir medeniyetin yok oluşunu anlatıyor.
Heidegger, bilimsel akıl ve teknolojinin batı kültürüne zarar veren yoğun bir etkiye sahip olduğunu iddia etmişti. Malick ise bu iddiayı ispatlamış. Çok daha uzun çekildiği ve iki buçuk saate indirgenmek zorunda kaldığı için kurgusal eksiklikler taşımasına ve Hollywood tüketim kalıbıyla haşır neşir olanlar için çekilmez bir anlatıma sahip olmasına rağmen Yeni Dünya, bir gün mutlaka izlenmesi gereken çok özel ve fevkalâde güzel bir film.