Hesabım
    Günah Şehri
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    5,0
    Kusursuz!
    Günah Şehri

    Cümlesiz, Görsel Bir Şölen

    Yazar: Ali Ercivan

    Günah Şehri, alıştığımız türde bir film, aşina olduğumuz türde bir anlatı değil. Öyle bir çizgi roman serisi olmadığı da anlaşılıyor. Bunun takdirini serinin okuyucularına bırakıyorum tabii ama sinemaya uyarlama sürecinde de Hollywood'un güvenli yolları takip edilmemiş.

    Bu iyi bir şey mi, yoksa kötü bir şey mi? Yanıtını vermek kolay değil. Karşımızda yaşam kaynağı gerçek dünyadan ziyade çizgi roman ve sinema kültürünün içinde saklı bir kent var. Ve film, isminden yola çıkarak kente dair olduğunu düşündürmesine rağmen, şehrin net bir siluetini de sunmuyor bize. Sanki kimliği, kimliksizliğinde saklı bu kentin. Bu günah şehrinden üç ayrı suç öyküsü perdeye yansıyor sırayla. Açıkçası, filmin herhangi bir cümlesi olduğunu söylemek mümkün değil. Kısacası, hiçbir şey anlatmıyor bu film. Ve öykülerini umursamamanız da kuvvetle muhtemel.

    Ama zaten böyle bir anlatı geleneğinin takipçisi olmak derdinde değil Frank Miller ve Robert Rodriguez. Gerçek dünyayla doğrudan bir bağları yok; gerçek insanlar anlatmaya da çalışmıyorlar. İki boyutlu bir çizgi roman dünyası, bir ucuz roman içeriği, hatta sinema hayranlığının vücut bulmuş hali olmak derdinde Günah Şehri. Çizgi roman takipçisi ve sinefil Rodriguez ile kankası Quentin Tarantino'nun, ilk alandaki sevgi ve birikimlerini kendi uzmanlıkları olan ikinci alanda da ölümsüz kılma çabaları...

    Üç öykünün kahramanı olarak üç adet sert erkeğimiz var. Sertlikleri dünyevi kavrayışlarımızın da ötesinde. Ve hepsinin korumak için ölmeye hazır olduğu kadınlar var. Ve bu kadınları tehdit eden, bir şekilde hep idarecilerle ve sistemle bağlantılı kötü adamlar... Baştan kokmuş bir balık yani günah şehri.

    Tabii bunlar, kara film geleneği ve bundan beslenen ucuz roman kültürü ile yakından ilintili temalar. Bu temel üstüne kurulmuş bir çizgi roman serisinden, görsel açıdan da çok yenilikçi bir iş çıkarmış Rodriguez. Zihinlerimizin alışmış olduğu öyküleme kalıplarına pek oturmadığı ve bir filmin seyirci nezdinde kalıcı olması temelde öyküsüne dayandığı için, Günah Şehri akılda kalıcı bir popüler sinema örneği olamayacaktır belki. Fakat görselliği, sinema tarihi içerisinde kendisine güzide bir köşe başı kazandıracaktır kuşkusuz.

    Büyük kısmı stüdyoda çekilmiş ve teknik anlamda ilk anda göze göründüğünden bile daha komplike bir film olan Günah Şehri, siyah-beyaz kara film estetiğini çizgi roman biçimiyle mükemmel bir şekilde birleştiren, baştan sona her karesi hayranlık uyandırıcı bir gösteri. Ve onu bu kadar eşsiz bir film yapan da bu meziyeti işte.

    Rodriguez (ve elbette Tarantino da), kendilerine sınırlar çizmeyi sevmeyen yönetmenler. Yaptıkları filme herkesten önce kendileri iştahla ve hayranlıkla yaklaşıyorlar. 20. yüzyıl görsel kültürüne çok hakim olduklarını kabul etmek gerek. Ve tabii 21. yüzyıl dijital teknolojisinin oyuncaklarına da. Günah Şehri, her iki yönetmenin önceki filmleri gibi, bir görsel ve tematik referanslar geçidi aynı zamanda.

    Kimi zaman eğlenceli, kimi zaman hüzünlü, sık sık irkiltici ve bakması her anında zevkli bir film. Pek bir şey anlatmadığını düşünebilir ve bir insanın böyle bir filmi neden yapmak istemiş olabileceğini çözemeyebilirsiniz. Hele ki çizgi romanlara aşina değilseniz. Ama şunu inkar edemezsiniz: Robert Rodriguez'in "çektiği ve kestiği" Günah Şehri, eşi benzeri görülmemiş bir görsel şaheser.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top