Çıtır Çerez
Yazar: Murat Emir ErenEvde hiç canınız sıkılır mı? Gece vakti, ses yok seda yok. Canınız sıkılır da şöyle ileri ala ala, bir şeyler atıştırarak izleyeceğiniz bir film ararsınız. Hem süresi, hem kapasitesi belli, çıtırlık çerezlik bir film lazım gelir. Bunun için de hem canınızı sıkmayan hem de iyi çekilmiş bazı sahneler barındıran aksiyonlar biçilmiş kaftandır. İşte Elektra da bunlardan bir tanesi, ancak havaların ısındığı şu günlerde aynı keyfi sinemada verir mi bilemiyorum. En azından süresi makul, başrol oyuncusu hoş, eh bir de prodüksiyonu sağlam. Ama bir film olarak, başarısız...
Jennifer Garner'ı son olarak izlediğimiz film olan Keşke Otuz Olsam, belki de tam onun kalemine göre bir yapımdı. Şeker şerbet kıvamında, eğlenceli lezzetli, pudra şekerinden hallice bir filmdi. Elektra ise, haddinden fazlasını vaad eden ancak vaad ettiklerinin çok azını verebilen bir film olarak karşımıza dikildi. Adeta bu yılın Kill Bill vakası olarak kayıtlara geçeceği konuşulurken, dağın fare doğurması ha şimdi oldu olacak derken beklenen bir şeydi.
Daha önce Korkusuz'daki bir karakter olarak görünen ve bu film dahilinde pek tutulan Elektra, vasat filmin vasat karakteri olarak kalabilecekken neden tutulup varolamayan senaryosuyla bir film oldu bilemiyoruz. Gerçi Jennifer Garner'ın kızılları çekip endamıyla ortada salınması ne biz erkekler ne de de hanımlar için kötü bir şey mi, elbette değil. Ancak sinema bu mu demek, elbette değil...
Doğu mitlerini kullanarak vücuda gelen çizgi roman karakterlerinden biri olarak Elektra, esasında altyapısı son derece sağlam bir karakter. Ne de osla Stan Lee gibi bir dehanın elinden çıkmış. Gerek altyapısı gerekse motivasyonu yerinde. Her Stan Lee karakteri gibi alacağı bir intikam var, aliesinden kaynaklanan... Ve yine her biri gibi zayıf bir noktası var. Tüm bunlar filmde yer alıyor almasına.
Prodüksiyon tasarımı olarak da oldukça zahmetli bir işe girildiği gün gibi ortadayken filmin nedense iş kopyasıyla karşımıza geldiğini düşündürecek kadar kötü bir kurgucuya ve kurguya sahip olduğunu da belirtmek gerek. Bir çok iç mekan dahili sahnede, neredeyse planlar birbirinine bağlanamamış bile. Bununla beraber filmde çok güzel bir kaç dövüş sekansı yer alıyor. Çizgi Roman'ın estetiğinden apartma şık iki karakter ve onların yarattığı anlık heyecanlarla film kendini bir şekilde izlettiriyor.
Özellikle bu film dahilinde ismini anmaya imtina ettiğim Kahraman'ın bir sahnesine çok benzeyen, kumaşların havalarda uçtuğu bir iç mekan dövüş sahnesi ile, Elektra'nın "koleraya doyduğu an" olarak da nitelendirilebilecek ormanda gerçekleşen sekans, filmin son derece başarılı kotarılmış bölümleri. Jennifer Garner'ın soğuk kanlı katil rolünde bu role son derece alışkın olmasına karşın oldukça sırıttığını söylemeden geçmek ayıp, filmdeki ne idiğü belirsiz aşk hikayesini ise artık alışkanlıktan olsa gerek zırva olarak görmek mümkün. Yine de söylüyorum, Elektra zaman geçirmek için film arayıp da bulamadığınız zamanların filmi. Bu nedenle üzerine çok fazla gitmenin bir manası yok. Koltuğa kurulduğunuzda ne izleyeceğinizi bilirseniz, filmden maksimum keyfi almak mümkün...