Film uzunca bir planla başlıyor ve çizgi roman estetiğini çok iyi kullanarak seyirciyi anında avucuna alıyor,fakat planın uzunluğundan bunun herkese göre bir yapım olmadığını da anlayıveriyor seyirci.Öldürülen küçük kızla beraber baştaki adamların acımasızlığını anlıyoruz ve film mükemmel aile konumundaki baş karakterlere geçiş yapıyor,bir süre onların hayatlarını(hatta fantazilerini)izledikten sonra,baştaki suçlularla ana karakterimizin yollarının kesiştiği ve filmin koptuğu noktaya geliniyor ki,burada yönetmen yıllardır filmlerinde kullandığı şiddet sahnelerinin doruğuna çıktığını gösteriyor bize ve grafik anlamda çizgi roman kadrajlarına çok yakın bir anlatımı izliyor,konunun buradan sonrası ana karakterimizin geçmişinden ziyaretçilerin gelmesiyle devam ediyor ve bir nevi geçmişle hesaplaşma ile sona eriyor.Filmde Crononberg`in anlatmak istediği en önemli şey şiddetin nedenleri ve sonucu,her ne kadar film basit bir geçmişle hesaplaşma öyküsü gibi görünse de altında aile içi şiddetin pek çok katmanını da barındırıyor,sözgelimi pısırık olan oğlan babası cafesini soymaya kalkanları öldürtükten sonra,önceden çekindiği serseri çocuğu hastanelik etmekten ya da shotgun ile babasını tehdir eden adamı vurmaktan çekinmiyor,veya gerçek kimliği ortaya çıkınca ana karakterimiz karısıyla merdivenlerde hoyratça sevişmekten çekinmiyor,bu da bizi taktığımız maskeler düşünce veya savunmasız kalınca ilkel dürtülerimize dönüp vahşileşmekten çekinmeyeceğimiz sonucuna götürüyor,çünkü medeniyet dediğimiz ve kurallarla ehlileştirmeye çalıştığımız ilkelliğimiz en küçük olayda bile yüzeye çıkmaya hazır birşey,ve aslında tüm bu kurduğumuz oto-kontrol sistemi o denli kırılgan ki biz sakin bir adamdan,gözünü kan bürümüş canavara kolayca bürünebiliyoruz,hatta bunu ailemizi korumak adına bile yapabiliyoruz,ki bunun etik tartışması da ayrı bir konu.Aslına bakarsanız günümüzde özellikle A.B.D de artan silahlanma hareketinin de temelinde tam da bu "aileyi koruma" sebebi yatıyor,ama bunun yapaylığı ve getirdiği zararlar,her gün artan suç oranıyla da kendini belli ediyor,intikam gibi ilkel bir dürtünün insana neler yaptırabileceği,ve kişisel yollarla adaletin sağlanmasının zararları da filmde esprili bir şekilde vurgulanıyor,sondaki arınma sahnesi,her ne kadar ailenin kutsallığını ve aydınlatıcı gücünü belirtir gibi yapsa da,o aile içindeki güvenin sarsılsığı ve fertlerin artık birbirlerine aynı gözle bakmayacağı aşikar.Sonuç olarak Şiddetin Tarihçesi yılın en kayda değer ve dolu yapımlarından birisi,önemli bir konu hakkında kısa ve özlü sözler söylüyor ve kısa bir beyin cimnastiği sunuyor izleyiciye,ve soruyor;şiddetin yönü düşmanlarınız olduğunda meşru mudur?Saygılar.