Hesabım
    Young Frankenstein
    Ortalama puan
    3,1
    4 Puanlama
    Young Frankenstein hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.068 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    19 Eylül 2021 tarihinde eklendi
    Birlikteliklerinin üçüncü filmi olan “Young Frankenstein” da, Mary Shelley’in gotik romanı “Frankenstein; or, The Modern Prometheus” (1818) daki ana karakterler ve özellikle de şatonun laboratuvarındaki gelişmeleri esas alan baş roldeki Gene Wilder ile yönetmen Mel Brooks, Academy ödülüne de aday oldukları senaryoyu birlikte yazmışlar…

    Tabii ki de, “korku” temalı hikâyenin aslına sadık kalmamayı kendilerine dert edinmeyen oldukça “mizahi” bir dil ile…

    Zaten aynı yıl içerisinde vizyona soktuğu 2,6 milyon dolar bütçeli “komedi fırtınası” tarzındaki “Blazing Saddles”, 119,6 milyon dolarlık bir gişe rakamına ulaşınca, artık hiçbir yapımcı Mel Brooks’a bu konuda geri adım attırmaya çalışmayacak ve 2,8 milyonluk bütçe ile 86,3 milyonluk bir hasılata ulaşan bu harika film de çıkacaktır ortaya…

    Elbette Brooks’un tüm zamanların en iyi komedilerinden biri olarak kabul edilen bu filmi de aynen “The Producers” (1967) gibi ABD Ulusal Film Koruma Kurulu (NFPB) tarafından koruma altına alınarak sinema tarihinin ölümsüzleri arasına katılmıştır…

    İzleyiciye, 1930’lu yıllarda çekilen “Frankenstein” filmlerinin atmosferini hissettirmek amacıyla “siyah – beyaz” olarak çekilen “Young Frankenstein” da, aynı zamanda konuya ilgi duyanların hemen fark edecekleri gibi (şimdi burada sanki dersteymişçesine ayrıntılarına da girerek uzun uzun anlatmaya gerek olmadığını düşündüğümüz) o yılların sinema tekniklerine de başvurulmuştur…

    Filmin hikâyesine gelince…

    Acı tatlı bütün olaylar, bir Amerikan üniversitesinde tıp eğitimi vermekte olan Dr. Frederick "Fronkensteen" Frankenstein’ın (Gene Wilder), büyük babası olan çılgın bilim insanı Victor Frankenstein’ın (Gene Wilder) vasiyeti üzerine aile kalıtını görmek üzere Transylvania’ya (Romanya) gitmeye karar vermesiyle start alır…

    Wilder ve Brook ikilisinin ilk şahane esprisi de, Frederick’i yolcu etmek üzere Amerika’daki tren istasyonuna gelen Elizabeth’in (Madeline Kahn), dudaklarındaki ruju, tırnaklarındaki ojeyi, yeni yapılmış saçlarını ve kırışmaması gereken kıyafetlerini bahane ederek nişanlısını kendisine dokundurtmadığı vedalaşma anlarıdır…

    Bunun Transylvania’daki tren istasyonunda, Frederick ile aile şatosunda kendisinin hizmetkârlığını yapacak olan “kambur” ve “patlak gözlü” Igor’un (Marty Feldman) karşılaştıkları bir de varış bölümü var ki, Igor’un kamburluğunun gerçek nedenini anladığınız da, en az Frederick kadar şaşırarak filme devam edeceksiniz…

    Fakat eminiz, büyük baba Frankenstein’ın sevgilisi olduğunu da öğrendiğimiz Bayan Blücher’ın adını her duyduklarında “irkilerek kişneyen” atlarla ilgili bölümlerde kendinizden geçeceksiniz…

    Peki, hepsi bu kadar mı?

    Olur, mu hiç…

    Daha geride, sizi kesin gülme krizlerine sokacak olan:

    Kendisine “Igor (Eegor)” değil de ısrarla “I-gor (Eyegor)” biçiminde hitap edilmesini isteyen hizmetlinin, kendi görüntüsünden korkması sonucunda gerçekleşen beyin ayarlama işindeki fiyaskosu ile başarısız bir ameliyat gerçekleştirdiğini düşündüğü için iştahı büsbütün kapanan Frederick’e, asistanı Inga’nın (Teri Garr), “Yemeğine elini bile değmedin” demesi üzerine doktorun verdiği tepkinin gösterildiği, komedinin zirvesindeki sahneler de mevcut…

    Garip müfettiş Kemp’in (Kenneth Mars) mekanik hareketlerine ve patlak lastikli aracına hiç değinmiyoruz bile…

    Hele Frederick tarafından, büyük babasının notlarından birebir faydalanılarak yaratılan “Dev Canavarın” (Peter Boyle), Harold (Gene Hackman) isimli inançlı bir kör ile karşılaştığı yemekli, şaraplı ve purolu bir bölüm var ki, muhtemelen yarılacaksınız…

    Ancak bunlardan hiçbirisi, vaziyeti hemen fark edemeseniz de, finaldeki “Dev Canavar” ile “Frederick” arasındaki meşhur takasın, hangi organlar arasında gerçekleştiğini öğrendiğiniz andaki kadar etkilemeyecek sizi ve şok olacaksınız…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…

    Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,

    Son bir not:
    Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 11 Ağustos 2020 günü saat 23.51’de yazılarak paylaşılmıştır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top