Hesabım
    Syriana
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Syriana

    Ortadoğu-Amerika Manzaraları

    Yazar: Ali Ercivan

    Bu yılki Oscar ödüllerinde politik temalı filmlerin ağırlığından çok bahsedildi. Trafik'in senaristi olarak Oscar kazanmış olan Stephen Gaghan'ın ikinci yönetmenlik denemesi Syriana da bu açıdan en öne çıkan adaylardan biriydi. Gaghan'a Özgün Senaryo dalında (çıkış noktası olan kitaptan sadece esinlenildiği ve o malzemenin üzerine bambaşka bir yapı kurulduğu için, Syriana, diğer bütün ödüllerin aksine Akademi ödüllerinde uyarlama değil, bu kategoride yarıştı) adaylık getiren film; 1997'nin Yaşayan En Seksi Erkeği George Clooney'i de Akademi ödüllü aktörler arasına kattı.

    Kelime olarak Syriana, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek için yapılan kuramsal çalışmalara Washington'da verilen ad. Film de tam bunları anlatıyor: ABD'nin, petrol kaynakları sebebiyle çıkarı bulunan bölgedeki ilişkileri, konumu ve müdahaleleri. Derdini, ABD'den İsviçre'ye ve bizzat Ortadoğu'ya kadar uzanan bir eksen içinde, çok karakterli ve öykülü bir yapıda aktarıyor.

    Filmin liberal siyasi tavrı hakkında fazla söz söylemeye gerek yok. ABD'nin Ortadoğu politikalarını ve Washington'ın siyasi çarklarını sert bir şekilde eleştiriyor Gaghan. Hükümetinin öncelikli kaygısının hiç de demokrasi ve insan hakları olmadığını; çıkarları öyle gerektirdiği sürece, bölgede demokrasi yanlısı bir liderden ziyade kendi maşası olabilecek kişileri desteklemek için her türlü operasyona girmekten de çekinmeyeceğinin altını çiziyor. Kendi adamlarından bazılarını feda etmek uğruna olsa bile.

    Ve öyküsünü oldukça girift ve dinamik bir kurgu vasıtasıyla anlatıyor Gaghan. Çok fazla karakteri ele alıyor olmasına rağmen, netliğini ve izleyicisini kaybetmemeyi başarıyor. Bu yıl senaristlikten yönetmenliğe geçmiş bir diğer isim Paul Haggis gibi, Gaghan'ın da bu yapıda bir film çekmeyi tercih etmiş olması ilgi çekici.

    Fakat Syriana politik entrikalardan daha fazlasını sunuyor. Karşımızdaki bir başka "babalar ve oğulları" filmi. Filmdeki kilit karakterlerin hepsi, babaları veya oğullarıyla ilişkileri üzerinden tanımlanıyor.

    Uğruna çalıştığı insanları ve politik idealleri onaylamayan, meteliksiz ve alkolik babasını sırtında bir yük gibi gören ama ona kapısını kapatamayan, büyük bir petrol şirketinin yükselen ismi rolünde, genç neslin usta oyuncularından Jeffrey Wright'ı izliyoruz. Alexander Sıddıg tarafından canlandırılan Arap veliaht prensi, ekonomik olarak kalkındırmayı ve demokrasiye geçirmeyi umut ettiği ülkesinin liderliği için, batının kendisine sunduğu ikiyüzlü dostluk ve refahtan vazgeçemeyen babası ve hırslı erkek kardeşiyle mücadele etmek zorunda. Ona danışmanlık yapan, bir Amerikan enerji firmasının üst düzey elemanı rolünde Matt Damon, oğlunu kaybetmenin acısını, bu kaybın önünde açtığı fırsatları değerlendirip güvendiği Arap prensine yardımcı olarak bastırmaya çalışıyor. George Clooney'in canlandırdığı Ortadoğu'yu iyi tanıyan, harcanabilir istihbarat ajanı ise, eşinin ne iş yaptığını bile gizlilik sebebiyle söyleyemediği oğluyla iletişim kurmakta sorun yaşıyor.

    Birbiriyle çeşitli noktalarda kesişen olay örgüsünün paralelinde de, saf ve iyi niyetli babasıyla birlikte Arap ülkelerinde iş peşinde koşarken dini propaganda yoluyla bir intihar komandosuna dönüşen Pakistanlı genç var.

    Filmin sonuna dair ufak ipuçları vermek riskine rağmen, şunu da eklemek istiyorum: Son kısımda iki ayrı bombalı saldırıya şahit oluyoruz. Bunlardan ilki ABD istihbaratının bir suikastı iken; diğeri bir intihar saldırısı. Her iki saldırı da savunulur cinsten değil elbette. Ama intihar saldırısının, ABD ve petrol oyunlarını bozacak cinsten sonuçları olduğunu da anlıyoruz. Stephen Gaghan, bir yöntem olarak terörizmi olumlamıyor tabii ama Ortadoğu'daki Müslüman direnişinin gerekçelerinin farkına varabileceğimiz bir kurgu yaratıyor; ya da 'sıradan ve iyi yürekli bir gencin neden terörün parçası olmayı kabul edebildiğini anladığımız' bir kurgu diyelim.

    Syriana, iktidar meselesini baba-oğul ilişkileri üzerinden tanımlayan, Batı'nın Ortadoğu'yla ilişkili olarak riyakarlığı üzerine bir film. İyi Geceler, İyi Şanslar ile Oscar'a aday gösterilen Robert Elswit'in kadrajı etkili bir şekilde kullanmasıyla dikkat çeken başarılı görüntü çalışması, dinamik kurgusu ve son dönemin gözde film müzikçilerinden Alexander Desplat'ın otantik ve lirik besteleriyle, teknik olarak da birinci sınıf bir yapım. Sadece haftanın en iyi filmi değil, geçtiğimiz yılın en iyi birkaç Amerikan filminden biri.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top