Hesabım
    Son Kurgu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Son Kurgu

    Unutulmuş Birer Birer

    Yazar: Ertan Tunç

    İnsana hiç kimse gözü gibi öğretmenlik yapamaz. Gözler görür, akıl yorumlar ve hafıza saklar. Saklar saklamasına da doğru olarak saklar mı bilinmez. Hiç kuşkusuz herkesin hayatında, hiç kimsenin bilmesini istemeyeceği anılar vardır. Bu anıların birçoğu zaten herkesin gösterdiği davranışlar ve sergilediği eylemler olmasına rağmen tamamen kişiye özeldir. Uzun vadede tek tanığı hafızalar olarak kalan tüm bu eylemlerin bir bir kaydedildiğini düşünün hatta ve hatta bilin.Tüm hayatınız altüst olur. Takip edilme hissinin davranış kalıplarında köklü değişimlere yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanmış durumda lakin yeni devralınan eğilim bütünselliğinin söz konusu kişiyi olumlu bir gidişata mı yoksa felakete mi sürükleyeceği henüz tam olarak belli değil.

    Son Kurgu, işte bu ikilemin derinliklerine inmeyi başaran gayet güzel bir kurgu-film. Filmde, hali vakti yerinde olan insanların, tüm yaşamı gözlemlediğimiz pencereler olan gözleri mercek olarak kullanan mikrobiyolojik bir kamerayı yeni doğacak çocuklarının beyinlerine yerleştirttiğine şahit oluyoruz. Ve böylece, bir ömür boyunca pencereden sızan her türlü hatıra bir tür hafıza kartına saniyesi saniyesine kaydoluyor. Kişi ölünce bu hafıza diski aileye teslim ediliyor. Aile bir kurgucu buluyor ve ölen kişiyi hatırlamak istedikleri anılardan oluşan bir film hazırlatıyorlar. Bu film de cenazede sevenlerine gösteriliyor. İlk bakışta son derece masum ve zekice gözüken bu uygulamanın açıkları kısa sürede kendini ortaya koyuyor. Çünkü en başta da belirtildiği gibi çoğu insanın pek de övünmediği bir geçmişi ya da en azından anıları vardır.

    Daha çok zengin aileler için çalışan ve bilinen en iyi kurguculardan Alan Hakman'ın gerçekleştirdiği kurgulara şahit olurken insanın tüyleri ürperiyor. Öz kızına cinsel tacizde bulunanlar, kadınları vahşice dövenler, bir sürü yolsuzluğa karışmış olanlar kısacası bir şekilde çevremizde/aramızda yaşayan kötü insanlar da ölüyorlar ve kurgucunun masasına geliyorlar tıpkı iyi insanlar gibi. Ama işinin ehli olan Hakman, bir canavarı bir melek gibi göstermekte pek de mahir olduğundan herkesin gözlerini yaşartan masumiyette bir film ortaya çıkarıyor. Çünkü her insanın kötü yönleri olduğu kadar iyi yönleri de vardır ve takdir edersiniz ki aşağı yukarı seksen dakikalık bir filme sığdırılacak bir ömürde epey mutlu ve kutlu "an" yakalanabilir.

    Kurgusu yapılan bir filmin gösterimi sonrasında dikkat çekilen hafıza-gerçek ayrımı düşünce bazında filmin en önemli dönemeci. Bugün halen çalışma mekanizması tam olarak kavranamamış olan insan hafızası, depo-kodlaması sırasında verileri farklı şekillerde kaydedebiliyor. Tıpkı filmdeki botun/teknenin rengi gibi. Herkes aynı anıyı -ayrıntılar açısından- farklı hatırlıyor olabiliyor. Bu yüzden Hakman'ın merhumun kardeşine botun/teknenin rengi hakkında "belki de öyleydi" demesi filmde önemli bir kırılma noktası. Çünkü tam bu noktadan itibaren dışarıda hafıza plaklarına karşı yürüyen muhalif kalabalığın, insan hatıralarının kişiye özel bir gizlilik içerdiğini ve bu yüzden gözden geçirilmelerinin suç olduğunu haykırmaları anlamlı gelmeye başlıyor. Ve kalabalığın kurguculara olan öfkesini de kavramak kolaylaşıyor.

    Kurgucunun herşeyi içinde belli ölçülerde barındıran bir hayatı alıp, Fletcher'ın deyimiyle "bir yalan"'a dönüştürmesi aslında bir tür suç sayılabilir. Kalabalıklar da aynen bu kanaate sahip. Katilleri, hırsızları, dolandırıcıları -artık ölmüş de olsalar- aklamak hatta iyiliksever, insancıl hatta kutsal bir kimliğe büründürmek, tüm günahlarını çekip çıkarmak ve onu insanlar açısından örnek biriymiş gibi göstermek son derece yanlış olsa gerek.

    Öte yandan ölmüş birinin geçmişini röntgenlemek de ayrı bir suç olarak algılanabilir. Buradan itibarla çift taraflı bir sorunsala değiniyor Son Kurgu. Zira senaryonun yarattığı sarmal ikilem bir süre sonra, gerçeğin yerini tehdit etmeye başlayan kurgunun, gerçeği bulmak için kullanılmasının da etik olmadığı üzerine kurulu..

    Omar Naim'in yazıp yönettiği Son Kurgu, hem değindiği konular hem de çarpıştırdığı fikirlerden gücünü alan finaliyle hafızalarda yer edinecek sağlam bir bilimkurgu. Semavi dinlerde "Tanrı" olgusuyla karşılık bulan bir takip hissini yaşatması ve davranışlarımız/eylemlerimiz üzerine düşünmeye sevk etmesi açısından tematik olgunluğa da ulaşmış bir film. Mevlana'nın bir sözü ile başladık yine onun bir sözü ile bitirelim son olarak: "Hayatta komşunun haber almasından korkacağın hiçbirşeyi yapma."

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top