Yüksek Frekanstan Gerçekler...
Yazar: Ertan TunçNedendir bilinmez, çok uzun zamandır büyük bütçeli prodüksiyonlarda gerçeklik çizgisinden bir hayli uzaklaşılmıştı. Bu en az elli trilyona mal olan filmlerin senaryolarında, popüler olma uğruna, filmin ana karakteri aşkta, parada, şöhrette, dövüşte, savaşta yani neredeyse her alanda kazanan bir tür peri masalı kahramanına dönüşmek zorunda kalıyor ve bu da filmin inandırıcılığında derin yaralar açıyordu. Simone ve Gattaca filmlerinden tanıdığımız Andrew Niccol'ün son marifeti Savaş Tanrısı; bu dev bütçeli yapımlardan farkını gerçekçiliğe duyduğu sadakatle ortaya koyan iyi bir macera filmi.
Aynı zamanda Truman Show ve Terminal filmlerinin hikayelerini de imzasını atan Yeni Zellandalı yönetmenin gerçekçiliğe yazınsal bazdaki ilk teması, Ukrayna asıllı silah kaçakçısı Yuri Orlov karakterini yaratırken gerçek hayatta bu işle uğraşmakta olan 5 farklı insanın deneyimlerinden yararlanmış olmasıyla gerçekleşiyor. Nicholas Cage'in canlandırdığı Yuri Orlov karakteri; ciddiyetini, zekasını, esprilerini, dakikliğini ve maceralarını gerçekten yaşamış kişilere ve gerçekten yaşanmış olaylara borçlu. Bu bilgiler veri alındığı takdirde Savaş Tanrısı'nın dramatik yapısını kavramak kolaylaşıyor. Orlov'un yaygın olarak karşılaşılan kahraman ve anti-kahraman figürlerinden farklı olduğunu ve bambaşka bir gerçekliğe tutunduğunu söylemek mümkün.
Bu kendine güveni çılgınlık düzeyindeki silah satıcısının, kendine has ahlâk anlayışıyla olayları yorumlayışı derin bir alaycılık taşıyor. Orlov; içki ve sigaradan ölenlerin sayısının ateşli silahlardan ölenlerin sayısından daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. Soğuk savaştan sonra, AK-47'nin Rusya'nın en büyük ihracat kalemi olduğunu söylüyor (bundan sonra votka, havyar ve intihara meyilli romancıların geldiğini de). Orlov'un şakayla karışık ikazlarını ciddiye almamak hata olur. Dünya silah satıcılarına kalacak diyor Orlov, çünkü diğerleri birbirini öldürmekle meşgul! Finale kadar esprili bir şekilde verilmek istenen mesaj, açılıştaki "kurşun yolculuğu"ndan Amerikan Başkanı'na kadar uzanan derin bir oluşumun izlerini taşıyor. Ve ikinci gerçekçi dokunuş, Orlov'un dürüst ve iyi kalpli özel operasyon uzmanına verdiği derste ortaya çıkıyor.
Niccol'ün ustalığı; Orlov karakterini yapılandırmakta kendini gösteriyor. Ailesi tarafından evlatlıktan reddedilmiş, karısı ve çocuğu tarafından terk edilmiş, kardeşi ve dayısı gözleri önünde öldürülmüş, zoraki olarak birini öldürmek durumunda kalmış Orlov; en iyi bildiği işi yapmaya devam ediyor. Ve her 12 kişiden birinin silah sahibi olduğu dünyamızdaki asıl sorunla uğraşmaya başlıyor: diğer 11 kişinin nasıl silahlandırılacağı.
Filmin hiciv sanatıyla gerçekliği birleştirdiği politik senaryo; aslında düpedüz bir Amerika eleştirisi... Bu sebeple Niccol; filmini çekebilmek için gerekli bütçeyi bulmakta Amerika dışındaki kaynakları araştırmış ve irtibata geçtiği uluslar arası silah satıcılarının ekipmanlarını kullanmış. Filmdeki; tanklar, tüfekler, uçaksavarlar, kalaşnikoflar ve Rus kargo uçağı tamamıyla gerçek. Niccol'ün "silahların gerçeklerini bulmak sahtelerini bulmaktan daha ucuza mal oldu" açıklaması aslında acı bir gerçeği duyumsatıyor. Dünyada 600 milyonun üzerinde silah olduğu biliniyor ve silah teknolojisinin devletlerin kontrolünde olduğu da. Bu bakımdan Savaş Tanrısı'nı fantezi aksiyon filmlerinden ayıran belirgin bir özelliği olduğunu kabul etmek gerekir.
Orlov'un geniş bir zamana yayılan yükseliş-çöküş ve yeniden şahlanış hikayesinin savaşlara, çatışmalara ve katliamlara yeni bir açıdan bakmayı sağlayan sağlam bir altyapısı var. Cinayetler, ölümler, aksiyon genelde bilinçli bir şekilde arka planda bırakılmış. Bir toplu katliam kadar dikkat çekici uyuşturucu hikayesine, bir aile dramına da sahip film. Orlov'un karısını elde ediş ve bunu savunuş biçimi bile tüyler ürpertici.
Cage'in Orlov kompozisyonu da görülmeye değer. Bu kendine özgü tiplemenin her santimetresine oyunculuğunu ekmeyi başaran Cage; olası özenti durumlarını engellemek amacıyla izleyicisi ile arasına mesafe koymayı başarmış. Zenginliğini yaşadığı yerlerde görece sönük, acı çektiği zamanlarda görece abartılı bir oyun çıkararak amacına ulaşmış. "Metot aktörlüğü ile şizofrenilik arasında ince bir çizgi vardır" sözü ile sinema tarihine geçen Nicholas Cage'in Orlov karakterine adeta can verdiğini itiraf etmek gerekir. Zaten Cage'in filme yapımcı olarak katkıda bulunmasından projeye inandığı sonucunu çıkarmak güç olmasa gerek.
Andrew Niccol'ün uluslar arası silah satışlarını ve bu işleyişin sistematik ipuçlarını ortaya koyan Savaş Tanrısı, bu bütçedeki diğer filmlerden keskin çizgilerle ayrılmasını sağlayan gerçekçiliği ve popülizm karşıtı tavırlarıyla alkışı hak eden, yavaş yavaş ilerlemesine rağmen amacına ulaşıp mesajını ileten eğlenceli bir drama.