M Ü K E M M E L. !!! M Ü K E M M E L. !!! M Ü K E M M E L. !!!
O.Ö ) oldoboydan önce - (O.S) oldboydan sonra Benim için Oldboy sinema anlayisimda dönüm noktasi olmustur.Bir nevi çekik gözlülere karsi olan önyargimi silmis süpürmüstür.Senaryosu ile finalinde agzimi açik birakan,Oh Dae Su'nun oyunculugu karsisinda ayakta alkislatan,müzikleri ve replikleriyle beni benden alan bir basyapittir... (8.7 /10) 'Intikam' sözcügünün anlami az gelmistir bana burada,filmin her saniyesinde intikamdan da öte bir düsüce sinsice ve gizlice dolasmaktadir aslinda..15 yillik tutsakligin nedenini bilme açliginin ne kadar sindirilemez bir gerçegi ortaya çikarisi adim adim gözümüzün önüne seriliyor usataca..kimine göre ahlak disi kimine göre can alici nokta olsa da bu neden, aslinda intikami alan kisinin ayni günahi islemis olmasi da bizim ruhumuzun 'adi'ligidir biraz..Filmin bize verdigi en önemli ders ise; ' bazi durumlarda dilimizi tutmaliyiz ne yaziiki '
Chan-wook Park’ın intikam üçlemesinin ilk filmi olan Oldeuboi sıradışı ve aykırı hikayesi ile dikkat çekiyor. Boksuneun naui geot (2002), Chinjeolhan geumjassi (2005), Bakjwi (2009), Stoker (2013) gibi filmlere imza atan Park, sıradan ve basit hikayesi olan filmlere pek yanaşmıyor. Hikaye olarak aykırı konuları ele almasını seven yönetmen, bu bağlamda riske de giriyor. Cannes’da “Grand Prize of the Jury” ödülünü kazanan film daha sonrada bir çok festivalde aday gösterilmiş ve çeşitli ödüller kazanmıştı. Konu itibarı ile bir çok kişiye aykırı gelen film, psikolojik bilim-kurgu, gerilim, korku unsurlarını içinde bulunduruyor. Filmin başlarında sıradan bir hapishane filmi gibi görünen Oldeuboi, sessiz gerilimi başarılı şekilde işlerken, merak unsurunu seyirciye doğru bir şekilde aktarıyor. Alışıla gelmiş bir hikayesi olmadığı gibi rahatsız edici unsurlarıyla da dikkat çeken filmin herkese hitap etmeyeceğini belirtelim. Nobuaki Minegishi’nin karikatür kitabı ile Garon Tsuchiya’nın bir hikayesini senaryolaştıran Park, sinema tarihinin en özgün filmlerinden bir tanesine imza atmış. Film boyunca rahatsız eden tutukluluk sürecini izlerken merak ettiğimiz bir çok sor açıkta bırakılıyor, ilerleyen sahnelerde sorularımıza cevap bulduğumuzda , şok olmanın yanı sıra, insanı düşünceye sevkeden ve ahlak sorgulaması yaptıran başka bir rahatsız edici konu ile karşılaşıyoruz. “Haklı intikam olur mu?” sorusu gündeme geldiğinde ise hukuki adalet ile vicdanlardaki adaletin bir kez daha karşılaştığını görüyoruz. Filmin sonunda sinirleriniz bir hayli gerilmiş ve vicdan muhasebesi yapmaya başlamış olabilirsiniz. “Tamam ama bu kadar da olmaz” gibi yorumların yersiz ve yaşadığımız tuhaf dünyanın gerçeklerini yansıtması açısından gereksiz buluyorum. Bir çoğumuzun sadece sinemada rastladığı bu rahatsız edici unsurla aslında dünyanın bir çok yerinde yaşanılan ve hiç de sır olmayan hikayeler. Eğer ahlak üzerine dinsel öğüt vermek yerine felsefi tartışmalara katılmak istiyorsanız bu film, iyi bir tartışma konusu olabilir. İntikam-ahlak-adalet üçlüsünün muhteşem bir şekilde yansıtıldığı filmin uzak doğu dövüş geleneğini de sürdürdüğünü görüyoruz. Muhteşem kurgusu, psikolojisi, kamera kullanımı ve sıradışı hikayesi ile ön plana çıkan filmin oyuncu performansı da dikkat çekiyor. Daha sonra “Akmareul boatda” (2010) filmi ile karşımıza çıkacak olan Min-sik Choi’nın muhteşem performansı filmi daha etkileyici kılıyor. İnsan doğasının köklerine inerek şiddet ve cinsellik kavramlarından psikolojik çıkarım yapmamızı sağlayan ve “Neyin doğru neyin yanlış olduğuna kim karar veriyor?” sorusunu soran film, izleyicisini adalet ile vicdan arasındaki ince çizgide yürütüyor. Ahlaki açıdan neyin doğru neyin yanlış olduğunu kararını seyirciye bırakan Park, her iki farklı seçimde de vicdanları rahatsız edecek başka bir yolun olduğunu gösteriyor. Nasıl karar verirsek verelim bizi rahatsız edecek bir yol ayrımı ile karşılaşıyoruz. Aslında filmin konusuna değinmeden hangi ülkede çekildiğine bakarsak sıradışılığın nereden geldiğini hemen anlarız. Güney Kore yapımı olan Oldeuboi Asya geleneğine sahip bir film. Kamikaze kültürünü biraz araştırdığımızda, kıta üzerinde hakim olan “onur, pişmanlık, saygı, intikam” gibi kavramların ne kadar önemli olduğunu görürüz. Bu bağlamda “dedikodu, yalan” gibi bir suçu işlediğine inan birisinin dilini kesmeyi göze almasını doğal karşılayabiliriz. Filmin Amerika ve Avrupa kültürüne ters düşmesinin en büyük özelliği Asya kültürünü tanımamaktan kaynaklanıyor. Rahatsız edici ve ahlak sorgulaması açısından bir çok ülkede gösterime girmeyen filmin farklı bir tarzı olduğunu kabul etmek gerekli. Bu bağlamda, pazar günleri sıradan romantik aşk filmlerini izleyen popcorn seyircisine çok ters düşecek olan filmin herkese tavsiye edilmeyeceğini de belirtelim. Farklı konuları içerse de serinin devam niteliğindeki diğer iki bölümü de oldukça etkileyici intikam hikayelerini anlatıyor.