Hesabım
    Bridget Jones: Mantığın Sınırı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Bridget Jones: Mantığın Sınırı

    Bridget-Hayat Karşılaşması II

    Yazar: Ali Ercivan

    Popüler bir edebiyat serisinden 2001 tarihinde sinemaya aktarılan Bridget Jones'un Günlüğü (Bridget Jones's Diary), türün üstadı senarist-yönetmen Richard Curtis'in de senaryo grubunda yer aldığı, son dönemin popüler İngiliz kaynaklı romantik-komedilerine iyi bir örnekti. Her şeyden önce, bir romantik-komedi'den daha fazlasıydı çünkü. Kadınlık halleri üzerine bir filmdi daha ziyade ve dolayısıyla tüm dünyada da başarılı oldu.

    Sıklıkla, artık Oscar'lı bir aktris olan Reneé Zellweger'in film için alması gereken kilolar başına yapım şirketinden talep ettiği para ile gündemde yer eden ve 3 yıllık bir aradan sonra karşımıza gelmesine rağmen, olayların, ilk filmde kalınan noktadan sadece dört hafta sonrasında başladığı serinin ikinci filmi Bridget Jones: Mantığın Sınırı (Bridget Jones: The Edge of Reason), bu kez kadınlık hallerinden ziyade, artık yakından tanıdığımız bir kadının yeni maceralarına odaklanıyor. İşte bu yüzden de ilk film kadar ciddiye alınır bir tarafı yok.

    Kayak merkezlerinden tropikal adalara ve hatta Tayland hapishanelerine kadar uzanan bir mekan yelpazesi sunan yapım, daha ziyade turistik amaçlarla çekilmiş bir tanıtım filmine dönüşüyor kimi zaman. Doğru dürüst bir dramatik yapı kurmak yerine, işin kolayına kaçarak, tanıdığımız karakterlerinin yeni maceralarını takip ettiğimiz sıradan bir seyirliğe dönüşüyor.

    Fakat bu eğlenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Çünkü serinin bu ikinci filmi en az ilki kadar eğlenceli. Bridget Jones'un içine düştüğü durumlara gülmemek mümkün değil. Ama onunla özdeşleşmek de (bu tespit, bayan izleyiciler için tabii)...

    Reneé Zellweger, 3 yıl önce kendisine ilk Oscar adaylığını getirmiş olan rolde, bir kez daha son derece başarılı bir performans veriyor. Bir komedyen olarak zamanlaması ve vücut dilini kullanması kadar, İngiliz aksanının kusursuzluğu da övgüye değer.

    Son filmlerinde iyice rahatsız edici olmaya başlayan kısık ses ve gözlerine bu rolde yeniden başvurmamış olması da sevindirici. Belki Soğuk Dağ (Cold Mountain) ile geçen yıl kazandığı ve hak ettiğine pek kimsenin inanmadığı Oscar ödülünün yarattığı antipatiyi de telafi niyetine silebilir zihinlerimizden.

    Filmin başarısında, ilk filmde olduğu gibi, pop klasiklerinin zengin ve keyifli kullanımı ile oyuncu kadrosunun usta İngiliz isimlerden oluşan geri kalanı da önemli pay sahibi. Oyuncular arasında özellikle Colin Firth ve Hugh Grant, romantik-komedi türü içinde kendilerini her zamanki gibi evlerinde hissediyorlar belli ki...

    Tabii kabul etmek gerekir ki bu film kadınların dışında olsa olsa eşcinsellere ve lezbiyenlere (film, zaten ilk filmde de mevcut olan eşcinsel dostu tavrına, bu kez içerisindeki sürpriz -ve kabul etmeli ki dokunaklı- lezbiyenlik temasını da ekliyor) bir şey ifade edecektir. Ama yine de herkes için özel bir anlamı olmasa bile, herkes için yaklaşık iki saatlik kahkaha vaad ettiği kesin.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top