Hesabım
    Votka Limon
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Votka Limon

    İki Eksi Bir Artı Eder Mi?

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Kaybeden ister bir insan, ister bir ülke olsun derinliklerine bakıldığında ikisinin görüntüsü de karlarla kaplı uçsuz bucaksız bir yere benzer. İçinde yaşam savaşı verilen, yoksulluğun kol gezdiği bir ülkede sevdiğini kaybetmiş işsiz bir adam olmak ise iki eksi belki de bir artı eder düşüncesini beraberinde getirir.

    Irak doğumlu Kürt yönetmen Hiner Saleem'in dördüncü filmi Vodka Lemon (2003). Yokluk içinde varlığı arayan bir topluluğun öyküsü. Ermenistan'ın küçük bir kasabasında yaşayan Hamo ve Nina'nın mutlu aşk hikayesi belki. Ya da Sovyet rejiminin ardından kurulan yeni düzene uyum sağlamaya çalışan insanların dramı. Daha önce 23. İstanbul Film Festivali'nde gösterilen film, şimdi de vizyon salonlarında seyircisiyle buluşuyor.

    Filmde, iki farklı neslin zorlu ekonomik koşullara direnirken verdikleri farklı tepkiler dikkatleri çeken ilk konu. Uzun yıllar boyu sosyalist rejimde yaşamış yaşlılar, bireysel özgürlüklerini kazanmış oldukları için mutlular. Ancak beraberinde gelen işsizlik ve yoksulluk onları yerden yere vuruyor. Eskiden yeterli özgürlüğe sahip olmadıklarından yakınırken, bir yandan da hiç değilse hayatta kalmak için yeterli her şeye sahip olduklarını söylüyorlar. Burada film, seyircisine insan hayatında nelerin öncelikli olduğunu sorgulatmak gibi önemli bir görevi üstleniyor. Bireysel olarak seslerini duyurma özgürlüğüne sahip insanlar eğer yoksul ve muhtaç iseler böyle bir şeyin onlar için belki de hiçbir önem taşımayabileceğini vurguluyor.

    Ülkedeki gençler ise hayatlarına iyi bir yol çizmek için her yolu deniyorlar. Kimisi Hamo'nun oğlu gibi çareyi Fransa gibi başka ülkelere gitmekte buluyor. Kimisi de içki içip kendine acımaktan öteye gidemiyor. Hamo, sıradan bir ebeveyn gibi oğlundan sıcak bir mektup almanın düşünü kurmaktan öte onun mektubunda para gönderip göndermediğiyle ilgileniyor. 10 dolar olan aylık maaşı ona yetmediğinden çareyi evinde ne var ne yok satmakta buluyor. Kasabadaki diğer insanların durumu da Hamo'dan farksız. Onlar da kurtuluşu Hamo'nun oğlunun göndereceği parada arıyorlar.

    Vodka Lemon'da, arka planda görmenin bile insanı oturduğu yerde titretmeye yettiği kış manzaraları eşlik ediyor hikayeye. Her gün uzun buzlu yolları kat ederek karısının mezarına giden Hamo, her ziyaretinde mezarın üzerindeki karları temizliyor. Bu şekilde karısının donuklaşmaya başlayan anısını ısıtıyor. Onunla gündelik olaylardan konuşarak hatıralarını canlı tutmayı amaçlıyor. Kocasını kaybetmiş votka limon satıcısı Nina'nın durumu da ondan farklı değil. Her gün aynı dolmuşta seyahat ederken aralarında başlayan aşk, ikisinin de hayata bakışlarını değiştiren çıkış yolu oluyor.

    Film, ilk bakışta bir dram gibi görünse de, içinde ince bir mizah anlayışı barındırıyor. Yönetmenin konuya yaklaşımı, filmi Kusturica tarzı bir iyimserlikle dolduruyor. Onca yoksulluk ve acıya karşın karakterler ağır bir melankoli içinde boğulmuyorlar. Her şeye rağmen hayata devam etmenin tek gerçek çıkış yolu olduğunu, ancak bu şekilde dondurucu kış mevsiminden kurtulup bahara kucak açabileceklerini her hareketleriyle vurguluyorlar. Hayatlarını düğünlerde eğlenerek ve aşkın yüceliğine inanarak yaşamaları gerektiğine inanıyorlar. Fakat Hiner Saleem, görsel olarak karakterleri için Kustrica gibi müzikle dolu rengarenk bir dünya yaratmayı başaramıyor.

    Hiner Saleem'in kamerası çok az hareket ediyor. Hikayeyi uzun planlarla görselleştiriyor ve film boyunca çok az diyalog kullanarak oyunculara büyük bir sorumluluk yüklüyor. Hamo rolünde izlediğimiz Romen Avinian ise omuzlarındaki bu ağır yükü rahatlıkla taşımayı başarıyor. İlk başrolünde usta isimlere taş çıkaracak bir performans sergiliyor. Yüz mimiklerindeki sıcaklık ve bakışlarındaki anlam bize filmin tamamına hakim olan iyimserlik duygusunu vermeye yetiyor.

    İçildiğinde insanın dilinde ekşimsi bir tat bırakıp mayhoş bir ruh hali yaratan votka limon için ne söylenebilecekse Vodka Lemon'un insanda uyandırdığı duygular da aynı aslında. İçkinin ilk yudumunu aldığınızda nasıl bir an için vücudunuzu bir ürperti kaplıyor, ardından da hoş bir uyuşukluk yaşıyorsanız filmden çıktığınızda da kendinizi benzer bir ruh halinin içerisinde buluyorsunuz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top