Hesabım
    Çamur
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Çamur

    <b>Çamur</b>’a Saplanmış Adanın Öyküsü

    Yazar: Zafer İlbars

    Son yıllarda tarz yaratma çabasındaki yönetmenlerin ürünlerini daha iştahlı bir merakla bekler olduk. Kendi yarattıkları sinema diliyle istikrarlı ürünler vermeye çalışan yönetmenlerin arasında Derviş Zaim de bulunuyor. Yönetmenin üçüncü filmi olan Çamur’u izleyip daha önce yapmış olduğu iki filmiyle kurduğu ortaklıkları görünce, bu daha iyi anlaşılıyor.

    Derviş Zaim bizi bir karakterin izinden yürütüyor ve farklı ayakizleriyle de buluşturuyor. Konuşma yetisinden yoksun olan Ali, bu özelliğiyle oluşan olumsuz şartlar nedeniyle suskunlaşan Kıbrıs insanının somut bir simgesi. Bir türlü sıkıntısını dile getirememesi bu açıdan bakıldığında oldukça manidar. Tek bir karakterin yazgısı, böylesine çoklandırılmış anlamlarla dolu bir filmin yükünü taşımakta zorlanırdı şüphesiz. Zaim’in diğer filmleriyle kurduğu en büyük ortaklık simgesel anlatımda kendini belli ediyor. Bunun yanı sıra bir yenilik olarak sürrealist motiflerin filme daha fazla katılmaya çalışıldığını görüyoruz. Film bu kadar çok anlam katmanına sahip olunca, doğal olarak bir çok anlatım tarzının denendiği biçimsel bir kolaj haline geliyor. İçerisinde sembolizm, sürrealizm, realizm ve kara mizahın bulunduğu, türler arasında gidip gelen enerjik bir film Çamur.

    Film detaylara ilişkin verdiği öneme bazen kendini fazla kaptırıyor ve asıl anlatmak istediği yönden sapıyor. Bir çok mecraya akan öykü bu anlamda kendi yarattığı yoğunluğu baltalıyor. Kıbrıs meselesi gibi yıllardır durup durup kanayan bir yaraya parmak basmak elbette olumlanacak bir davranış. Üstelik bunu ağırlıklı olarak toplumu çevreleyen ağır koşulları kullanarak değil de, birkaç karakterin yazgısına entegre ederek anlatmak izleyiciyi boğmamak adına verilmiş doğru bir karar. Ancak yine de izleyeni simge bombardımanına tutan filmde buğların oluştuğunu görmemezlikten gelemeyiz. Özellikle bu buğlar filmi dallayıp budaklayan detaylarda kendini daha çok belli ediyor.

    Filmdeki tüm karakterlerin bir sağlık saplantısı var. Bedensel olarak hissedilen sağlıklı olma isteği bile psikolojik travmalardan besleniyor. Geçmişten gelen sosyal bir problemin hassas bir coğrafik bölgede yaşayan insanlar üzerindeki tesirleri bu yüzden hayli anlamlı. Karakterler böylesi sorunlarla uğraşırken, en tehlikeli zaaflardan olan açgözlülük ve para hırsının asıl hazin sonu hazırlaması filmin ilginç noktalarından. Çamur, filmde iyileştirici özelliğine güvenilen bir simge olarak sunuluyor ama olayların getirdiği nokta da tam tersine bir belaya yol açıyor. Bir voodoo kara büyüsünde olduğu gibi; alçıdan yapılmış bacağın kırılması, Ali’nin bacağından vurulmasıyla ilişkilendiriliyor. Bu yaralanma, metafizik bir olaya dönüşerek garip bir şekilde tıbbın çözümleyemediği hastalığına deva oluyor. Ancak yine de çamur bütün bu dramatik yapının sıvası olarak kabul edildiğinde, yapıyı çok da sağlam bir şekilde ayakta tutamıyor.

    Çamura saplanmış Kıbrıs konusunu artık sonu gelmeyen kısır politikalarla tanımlayan bürokratların kabak tadı veren yaklaşımlarına, sinema sanatının penceresinden alternatif bir bakış açısı sunmak takdir edilecek bir tercih. Aldığı tarihsel mirası ve yöresel çok sesliliği malzemesine yerleştirmeye çalışan Çamur filmi, adanın iki tarafında yaşayan insanlar arasında geliştirdiği empatiyle de tarafsızlığını ve barıştan yanalığını kanıtlıyor. Bireyin yazgısından toplumun yazgısına doğru sınırlarını genişleten film bu haliyle politik bilincinden de fire vermiyor.

    Oyunculukların da filmde anahtar bir konumda olduğu göz ardı edilmemeli. Böylesine psikolojik yüklerle donatılmış karakterleri canlandırmak kuşkusuz kolay değil. Mustafa Uğurlu’nun neredeyse dörtte üçü pandomim ve mimiğe dayanan oyunculuğu görülmeye değer. Film, aslında trajik bir havaya sahip ancak yönetmen böylesi ağır bir havaya hakim olmaması için bazı tedbirler almış. Özellikle ana tema müziği yönetmenin bu isteğini bile tek başına işlevsel kılmaya yetiyor. Müzikle yaratılan hava, zaten çeşitlilik arz eden anlatım tarzlarına bir yenisini daha ekliyor. Zaim’in önceki filmlerine göre müzik kullanımını biraz daha kısmasına rağmen böyle bir etkinin oluşmuş olması oldukça dikkat çekici.

    *Yazarın Formula1 yazılarını okumak için

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top