Bu <b>Başparmak</b>’ın Dili Olup Konuşsa...
Yazar: Ertan TunçBaşparmak; başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm gelişmiş toplumlarda gözle görülür bir şekilde artan sorunlara eğilen bir gençlik filmi. Amerikan Pastası tipinde, kimi problemleri görmezden gelen, bazı gerçekleri örtbas etmeye çabalayan ve çeşitli kuralları hiçe sayıp sadece eğlendirmeyi amaçlayan filmlere kıyasla son derece onurlu bir çalışma olduğunu özellikle belirtmek gerekiyor. Başparmak; elle tutulur sonuçlara ulaşan, sinemasal gereklilikleri yerine getiren, başarılı bir gençlik filmi.
Başparmak; anlatımının genel çizgisi itibariyle Mürekkep Balığı ve Balina'yı anımsatıyor. Kimseyi ilgilendirmeyen son derece kişisel bir hikaye gibi başlıyor ama dakikalar geçtikçe, toplumsal sorunların altını çizen, aile, arkadaşlık, cinsellik gibi konularda bazı öneriler getiren, ciddi ikazlarda bulunan bir yapıya bürünüyor. Ve sonuçta; günümüz gençliğinin karşılaştığı temel sorunlara (çekirdek aile yaşantısının olumsuz etkileri, madde bağımlılığı, iletişimsizlik, ilgisizlik) dair önemli çıkarımlar sunan, yer yer eğlenceli, yer yer dramatik bir film olmayı başarıyor.
Başparmak'ın iyi bir filme dönüşmesini sağlayan en önemli etken, senaryosu. Walter Kirn'in romanından uyarlanan senaryonun en belirgin özelliği; karakter gelişiminin, hiç sarkmayan, akılda soru işaretleri yaratmayan bir yöntemle yapılandırılmış olması. Hikayenin altı ana karakteri de tam anlamıyla birer karakter olmayı başarıyor. Asla yapay tipler değiller. Yaşıyor olması muhtemel, davranışları makul çerçevelere oturan ve hikaye geliştikçe, zaman aktıkça, yeni durumlara göre yeni tavırlar takınan capcanlı birer portre çiziyorlar.
Altı ana karakterin en önemlisi; davranışlarındaki değişimin hikayenin özünü meydana getirdiği Justin. Hâlâ parmağını emme alışkanlığına sahip 17 yaşındaki Justin'in yeni deneyimleri ve çevresindeki insanların yaşam biçimleri ışığında Amerikan gençliğinin korkuları, endişeleri, ilgi alanları bir bir ekrana geliyor. Olgunlaşma sürecindeki yıkımı ve yeniden yapılanması anlatılan Justin'i oynayan Lou Taylor Pucci'nin performansı da Başparmak'ın iyi bir film olmasını sağlayan ikinci önemli etken.
Pucci, Justin karakterinin korkularını, çekincelerini, hırsını, sevgisini ve nefretini yansıtmakta son derece başarılı. Tilda Swinton ve Vincent D'Onofrio'nun ilginç bir ikili olduklarına da şüphe yok. Keanu Reeves ise oynadığı karakterle özdeşleştirilmekte en çok zorlanılacak kişi. Sıradışı yöntemlerle tedavi uygulamayı seçen guru rolünün Reeves'e yakışmadığını düşünüyorum.
Justin Cobb'un ve çevresindeki insanların aydınlanma sürecini anlatan ve bu yolla günümüz dünyasına keskin eleştiriler getiren Başparmak'ın bir diğer artısı da esprileri. Cobb'un yaşadıkları marjinal bir istikamette ilerledikçe (özellikle filmin başları) ortaya muazzam 'durum esprileri' çıkıyor. Fakat filmin sonlarına doğru film eğlenceli yanından sıyrılıp, dramatik bir seyir almaya başlıyor. Gelişmeler üzerine düşündükçe, filmin aslında hüzünlü bir hikaye anlattığı ortaya çıkıyor. Yine de oldukça komik sahnelere yer veren bir film Başparmak.
4 milyon dolarlık bütçesine bir yığın ünlü ismi çekmeyi başaran güzel bir senaryoya sahip olan Başparmak, başrol oyuncusu ve ilginç espri anlayışıyla hem eğlendirmeyi hem de düşündürmeyi başaran iyi bir film. Aynı zamanda; haysiyetli bir gençlik filmi ya da ailelere bir şeyler anlatan bir komedi-drama nasıl olmalıdır sorusunun Mürekkep Balığı ve Balina ile beraber de cevabı.