Uyurgezer
Yazar: Ayşegül Kesirli"Uyurgezer"in Nick Stahl, Charlize Theron, Dennis Hopper ve Woody Harrelson gibi ünlü isimlerden kurulu oyuncu kadrosuna kanmayın. Çünkü bu film, üç farklı hikayeyi tek potada kotarmaya çalışan aceleci tutumuyla, kadrosunda yer alan oyuncuların hem yeteneklerini hem de vakitlerini harcayan bir yapım. Bu yüzden de William Maher'in ilk yönetmenlik denemesi olan "Uyurgezer," başarılı bir çıkış filminden çok başarısız bir deneme olarak anılmak zorunda.
Amerikan sinemasının sık sık konu edindiği türde sorumsuz, niteliksiz ve havai bir anne olan Joleen'le on bir yaşındaki kızı Tara'nın sokakta kalma hikayesiyle açılan film, öncelikle bize bir olgunlaşma süreci anlatacağını hissettiriyor. Ancak ilk on beş dakika içerisinde Joleen'in ortadan kaybolmasıyla bir anda ters yöne sapan "Uyurgezer," Tara ile dayısı James arasında geçen bol gelgitli, bol çatışmalı ve mutlaka mutlu sonla biten bir yakınlaşma öyküsüne dönüştüğünü düşündürtüyor.
Tam kendimizi Tara ve James ile özdeşleşmeye hazırlamışken genç kızın dayısıyla birlikte büyükbabasının evini ziyaret edişi hikayeyi aile içi şiddetin ön plana çıktığı bambaşka bir gidişata sürüklüyor. Bu üç farklı bölüm arasında ne hikayeye devamlılık kazandıracak bir bağ ne de filmin tamamını etkisi altına alan sabit bir ruh hali bulunmak mümkün. Anlayacağınız "Uyurgezer," belirgin bir ritmi ve sürekliliği olan olgun ve bütün bir yapımdan çok, üç farklı kısa filmi andırmakta.
Filmin en vahim yanı, hikayede yer alan her bölümü farklı bir türün ikonografisiyle dile getirmesi. "Uyurgezer," Joleen ve Tara'nın evsiz kalma hikayesinin anlatıldığı ilk bölümde, kendisini "Erkekler Ağlamaz" tadında aykırı bir bağımsız film olarak tanıtmakta. Tara ve James'in öyküsüne odaklanan ikinci aşamada ise "Thelma ve Louise" benzeri bir yol filmine dönüşme arzusuyla tüm ikonografisini değiştirmekte.
Yer yer "Eyvah Kızım Büyüdü" türünde filmlerden ödünç aldığı banal kalıpları kendince 'sofistike' bir dille öyküsünün içine yerleştiren "Uyurgezer," son bölümünde de tamamen farklı bir yöne sapıp, klostrofobik gerilim filmlerinin diliyle konuşmakta. Diğer yandan, bahsettiğimiz türlerin en can alıcı özelliklerini şablonlaştırarak önümüze seren filmin, bu türlerin ideolojik açılımlarını bütünüyle görmezden geldiğini de söyleyebiliriz. Bu yolla, sahiplendiği türlerin içini boşaltan "Uyurgezer"in aynı vurdumduymazlığı karakter yaratımında da ortaya koyması ise oldukça can sıkıcı.
Dört farklı karakter arasında geçen bir aile dramını gözler önüne serme amacıyla yola çıkan filmin, süreçten çok sonuca odaklanan aceleci gidişatı bu vurdumduymazlığın en belirgin kanıtı. İlk dakikalarında karakterlerin birbirleriyle olan ilişkilerini derinlemesine irdelemeye niyetlenen film, tahmin ettiğiniz gibi bu süreci öykünün sonuna kadar devam ettirmeli. Böylelikle izleyenlere, karakterlerin kişiliklerindeki evirilmeyi, yaklaşımlarındaki değişimi tüm samimiyetiyle gözler önüne sermeli.
Çünkü bir aile dramını seyredenler için cazip yapan, karakterlerin içsel yolculuklarında hangi noktadan hangi noktaya ulaştıklarını izlemek aslında. "Uyurgezer"se karakterlerin içsel yolculuklarında kat ettikleri yoldan çok, arabayla kaç kilometre yol yaptıklarıyla ilgilenen bir film. Anlaşılan o ki yönetmen Maher arka planda fotoğrafik imajlar gösterip, uçsuz bucaksız çöl manzaraları yaratma hevesini tatmin etmek adına karakterlerin sürekli mekan değiştirmelerine göz yummuş. Ancak bu arada karakter çatışmalarına olan ilgisini de minimum düzeye indirmiş.
Maher, kendi çapında 'sofistike' manzaralar yaratmaya uğraşırken bizlere de Tara ve James'in hangi arada derede yakınlaştığını, Joleen'in niçin evden kaçtığını, büyükbaba Reedy'nin nasıl bir anda sıradan bir çiftçiden psikopat bir baba figürüne dönüştüğünü anlamaya çalışarak koltuğunuzda sıkılmak düşmüş.
Oysa bana kalırsanız, bu filmden izleyiciyi gidişattan dışlamayan, samimi ve derinlikli üç ayrı film çıkabilirmiş ya da Maher'in anlatmaya niyetlendiği bu hikaye belki de sadece bir apartman dairesinde geçebilirmiş. Charlize Theron'un etkileyici performansı bütçesindeki parayı farklı mekanlarda geçen çekimlerdense oyuncuları daha uzun süre hikayede tutmaya harcayan daha mütevazi ve daha çalkantılı bir filmde değerlendirilebilirmiş.
İnsanın elinde böylesine dolu bir oyuncu kadrosu varken, harcanılan zamanı ve parayı sürükleyicilikten, samimiyetten ve derinlikten uzak bir film için heba etmesini izlemek gerçekten de üzücü. Benim fikrime göre "Uyurgezer," ciddi niyetlerle izlenebilecek bir film değil. Ancak filmi Maher'in yaptığı yanlışları kendi filminde tekrarlamak istemeyen bir sinema öğrencisi disipliniyle izlemek isteyenler için yerinde bir örnek teşkil edebilir.