Saklanmadan Çıkmaz
Yazar: Ertan TunçSaklambaç; tamamına yakını kimlik bunalımı yaşayan, sorunlu insanlara dair bir hikayeyi ustalıkla anlatmayı başarabilmiş gerilimi yüksek bir drama. "Bazı şeyler terapiyi aşar" sözünü duyduğumuz an çatırdamaya başladığını farkettiğimiz bir ilişki yaşayan Callaway çifti, annesi intihar ettikten sonra ağır bir depresyon yaşayan Emily, kasabada küçük kızlarını kaybettikten sonra büyük bir çöküş yaşayan komşu çift ve zaten başlı başına bir sorun olan Charlie.
Alison Callaway'ın intiharı sonrası tetiklenen bir dizi olayın içinde şizofreniden kaynaklanan ağır şiddeti zamana ustaca yayan Saklambaç, seyirciyi gafil avlamak için zeka dolu hileler kullanan ve şaşırtıcı finali için sadece tek bir ipucu veren iyi bir psikolojik gerilim.
Robert De Niro'nun oynadığı psikolog David Callaway ve Dakota Fanning'in başarıyla canlandırdığı Emily Callaway'ın hayatını yavaş yavaş cehenneme çeviren Charlie, filmi "dehşet sineması" kapsamına sokacak bir ürpertinin yegane kaynağı. Charlie'nin ekranda gözükmediği zaman yarattığı "tekinsizlik", filmi sadece sürükleyici kılmakla kalmıyor aynı zamanda gerilimli ve gizemli de yapmayı başarıyor.
Şiddeti dışarıda arayan David'in koruma içgüdüsüyle eline keskin bir bıçak alıp evinde Charlie'yi beklemeye başlaması; Peckinpah'ın şiddet dürtüsünü, "zorunda kalmak" duygusuyla bağdaştırdığı Straw Dogs'u çağrıştırıyor. Şiddetin nereden geleceğini bilemediğimiz, mecburen (yönetmenin yönlendirmesiyle) mevcut karakterlerle özdeşleşip "öteki"'ni beklemeye başladığımız an ise Argento'nun Suspiria'sındaki "kör adam ve köpeği" sekansını andırıyor. Ve çember daraldıkça, şüpheliler azalmaya başladıkça kabullenmesi bir hayli güç gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. İşte filmin verdiği en büyük tat da bu..
Saklambaç, şüphelenmek, ortaya çıkarmak ve kabullenmek sürecinin her aşamasında izleyiciyi düşünmeye sevkederek avucunun içine almayı başaran ve seyircisini bir şekilde filme yakınlaştıran bir film. Yarattığı atmosfer sayesinde bir hayli zor bir durum içindeki baba-kız ile özdeşleşme sağlayan film, seyircisini baba-kızı bu dertten kurtaracak gizemi çözmeye teşvik ediyor.
"Saklanmak" ve (saklananı) "aramak" üzerine bir film Saklambaç. "Aranan"'ın bir türlü bulunmaması ise filme heyecan katan öge olarak dimdik duruyor. David, başlarda büyük bir yıkıma uğramış küçük kızına inanmıyor, kimseyi aramıyor. Ama maddi kanıtlar ortaya çıkmaya başladıktan sonra Charlie'nin varlığına inanmaya ve onu aramaya başlıyor. Aramaya başladığı zaman ise bulamıyor ki zaten bu da saklambaç oyununun temel mantığıyla çelişiyor. İşte bu noktadan sonra filmi seyretmek adeta büyüleyici. Belki tek bir defalığına ama yine de büyüleyici.