Lenin?e Dokunaklı Bir Elveda
Yazar: Zafer İlbarsSalatalık turşusu sever misiniz? Ben severim şahsen. Ayrı markalardan ayrı tatları ayırt edebilecek kadar düşkünümdür. Günün birinde salatalık turşusunun bir filmde etkileyici bir metafor olarak göreceğim aklıma gelmezdi. Ve ben bir salatalık turşusundan şimdiye kadar hiç bu kadar tat almamıştım...
Politik bir temayı sıkıcı olmayan bir öyküyle anlatan Elveda Lenin, sıcaklığıyla izleyiciyi kavrayan bir film. İdealist bir anne ve romantik bir oğul ekseninde gelişen film, kapitalizmin Almanya'nın batısından doğusuna duvarları yıkarak ilerlemesini mizahla damıtılmış bir hüzünle aktarıyor bizlere. Aktif bir sosyalist olan anne, geçirdiği kalp krizi sonucu sekiz ay boyunca komada kalıyor. Çıktığında ise hiç bir şey eskisi gibi değil. Duvar yıkılmış ve kapitalizm bozuk iştahıyla Doğu Almanya'nın her noktasına nüfuz bayrağını dikmek için hızla ilerliyor. Bitkisel hayatta olan sadece kadın değil, sosyalizm de. Kalbi ve sosyalizm damarı son derece hassas olan annesine bu durumu belli etmemek için genç adam yepyeni bir dünya yaratıyor neredeyse. Bu oyunun içine çevresindeki herkesi katıyor.
Film ilk bakışta sosyalizmi olumsuzluyor gibi gözüküyor. Oysa hayatı ve gerçekleri yansıtırken bir anlamda sosyalizmin sıcak tarafını mizah yoluyla anlatıyor. Ortaya serilen geride kalmış sosyalizm masalsı bile diyebilriz. Genç adamın yarattığı otonom dünya, aslında kapitalizmin demirbaş simgeleri tarafından kuşatılan eski Doğu Almanya'yı masalsı bir kurtarılmış bir bölge olarak yansıtıyor. Kesinlikle ideolojik bir taraf tutma söz konusu değil filmde. Yönetmen fon olarak kullandığı dönemin ayrıntılarını ince eleklerden geçiriyor. Bir ailenin nezninde aslında "ağır" olarak nitelendirilebilecek konuyu son derece zevkli bir hikayeyle aktarıyor.
Filmin en dikkat çekici yanlarından birisi Kubrick'e yapılan göndermeler. Otomatik Portakal'ın başrolündeki Alex'le başroldeki gencin adının aynı olması bunlardan biri. Genç adamın annesine oda hazırlarken kullanılan hızlı çekim, Kubrick'in filmindeki iki kızla kendi yatağında 'hızlandırılmış' çekimle seviştiği sahneyle benzeş. Tüm bu sahnelerde kullanılan müzikler de Kubrick filmlerinin orijinal müzikleri tabi ki.
Yaratılan dünyayı ve genç adamın duyarlılığını görünce akla ister istemez Amelie filmi geliyor. Üstelik filmin müzikleri Yann Tiersen imzası olunca iki film arasındaki akrabalık kurmak çok da yanlış gibi gözükmüyor. Ancak Elveda Lenin, pergelini daha geniş bir alanlara doğru açan, farklı bir film.
Filmden çıkınca canınız salata turşusu isteyecek. Bir çok açıdan sizi tatmin edebilecek bir film olduğu kesin. Üstüne üstlük böyle bir isteğe de motive etmesi filmin öyküsüne de uyan hoş bir parodi. Size bir çok tat veriyor ve bitince üzerinizdeki etkisi sona ermiyor.