Parisli ile Korsikalı Komedisi
Yazar: Zafer İlbarsFransız filmleriyle ilgili güçlü önyargısı olan insanlar vardır. Sayıları da az değildir hani. Geçmiş tecrübelerine dayanarak aşk filmlerini sıkıcı ve fazlaca buhranlı bulurlar. Macera filmleri aşırı derecede kötüdür, komedi filmleri ise komik olmaktan çok uzaktır. Belki tarihsel filmleri fena değildir onlara göre.
Bu düşüncelere sahip insanların sayısının hiç de az olmadığını bilerek söyleyelim; Korsikalı'nın hem maceraya hem de komediye bulanmış bir hikayesi var. Ona göre seçiminizi yapın ya da iyimserseniz bir şans daha verin!
Napolyon'un memleketi olarak bildiğimiz, Akdeniz'de Fransa'ya bağlı bir ada olan Korsika'da geçiyor filmimiz. Parisli bir polisin Korsika'daki maceralarını izliyoruz. Dedektif Jack Palmer, Ange Leoni'yi bulup kendisine miras kalan emlak hakkında belgeleri vermekle görevlidir. Görünüşte bu her zaman yaptığı işlerden farklı bir iş değildir. Fakat Leoni'nin Korsika'da polis tarafından tutuklanmış yüksek rütbeli bir özgürlük hareketi üyesi olduğunu öğrenince işin rengi değişir.
Bu süreç içerisinde Parisli bir Fransız ile Korsikalı bir Fransızın arasındaki farkları görürüz. Bu çok mu önemli? Ya da şöyle diyelim; bunun önemini ciddiye almalı mıyız? Bu tür filmlerdeki yaşanan ikilem genelde böyle bir kaygıdan dolayı ortaya çıkıyor zaten.
Önemseyeceğimiz bir öykü mü, yoksa mizah ve macera duygusuyla gıdıklanan bir seyir keyfi mi? Yani macera ve komedi klişelerinin kullanıldığı bir filmde Korsikalı Fransız ve Parisli Fransız arasındaki farkları görmenin bizi çok da doyurmayan bir içerik olduğunu kasılarak ve hafif ukala bir tavırla söyleyebiliriz. Filmin içerik manasında çok fazla bir iddiası da yok zaten. Korsikalılarla dalga geçen bir yanı da var filmin. Korsika'yı ve Korsika insanını da yakından tanıtıyor bizlere. Filmi paçalarından tutup aşağı doğru salladığımızda ceplerinden dökülenler ancak bunlar.
Film adına pozitif yanları sayacak olursak, en başta oyuncu performanslarını koyabiliriz. Belki ikinci bir maddeyi ekleyecek insan sayısını bulmakta zorlanabiliriz ama oyuncuların işlerini gayet iyi yaptıklarını belirtmeliyiz. Jean Reno aklımıza Sevginin Gücü (Leon)filmiyle kazınmış bir oyuncudur, şüphesiz. Elbette yıllar geçti bu filmin üstünden ama kendisi bu rolle epey karizmatik bir intiba uyandırmıştı neznimizde. Amma velakin kendisi her tür filmde oynayayabileceğini zaman içinde oynadığı filmlerle kanıtladı. Zaman zaman kalitesiz komedilerde rol alsa da, bu filmlerde bile bir parça fark yarattı.
Şimdi Korsikalı'da yine filmin kaderini sırtına alan oyuncu pozisyonunda. Diğer taraftan Asterix rolüyle hatırlayacağımız Christian Clavier de Reno'ya uyum sağlıyor. İkisi de yüz akı performanslarla filmin övülecek yanını oluşturuyorlar.
Yönetmen Alain Berberian'ın komedi-macera türü için kullanılacak yerleşik şablonlardan yararlanmayı ihmal etmediğini söyleyebiliriz... Tuzaklar, adam kaçırmalar, saman altından su yürütmeler, takipler, şaşırtıcı karşılaşmalar ve patlamalar... İşte bunlarla kuruyor filmindeki atmosferini; ama baştan sona hiç düşmemeye gayret eden temposu ve özellikle oyuncu performanslarıyla, film izleyicinin taleplerine karşılık vermek konusunda en azından iyi niyetli olduğunu kanıtlıyor.
Türe katkı sağlamaktan uzak, iddiası olmayan ama vaadsizliğini kabullenip beklentilerinizi düşük tutarsanız eğlenceli zaman geçirme konusunda izleyeni tatmin edebilecek bir film.