En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
ayhandoner
7 değerlendirmeler
Takip Et!
5,0
5 Mart 2007 tarihinde eklendi
Filmi daha yeni izleme fırsatı bulabildim ilk defa. Açıkça söylemek isterim ki başarılı bir yapım olmuş. Kişiler ve psikolojileri üzerine sade ama etkileyici bir yapım. En iyi erkek ödülünü aldı zaten, hakediyo bence. İstanbul ve Boğaz manzaraları da ayrıca çok hoş. Tebrikler Nuri Bilge Ceylan'a. Hala izlemeyenlere tavsiye...
çok da etkileyici bi film değildi hatta sıkıcı da diyebilirim hiç bi renk hiç bi heyecan ve yoğunlaşma bulamadım müzik bile yoktu ayrıca bir ayrıntı dil sürçmeleri de vardı
çok gurur duyduğum kazandığı ödüllerle beni çok sevindiren bir filmdi "uzak".ama izlerken hiç memnun etmedi açıkçası.ama bu filmin alışılagelmiş filmler arasından farklı yapısıyla sıyrılmasından kaynaklanıyor bence.yani bana hitap etmedi açıkçası.yalnız birer fotoğrafı anımsatırcasına yakalanan mükemmel kareleri beğenmemek elde değil.m.emin toprak'ı da saygıyla anıyoruz tekrar...
"uzak" yanımızdaki dünyada yaşıyan ama o dünyadan uzak olan insanların öyküsü..sözlerden çok görüntülerin konuştuğu duyguların anlatıldığı bir dünya..her karesi her saniyesi başka dünyalara alıp götüren uzağı yakına getirmeyen aksine bizide uzaklara götüren bir film..N.B. Ceylan pek çoklarını memnun etmiyecek bir film yapmış yine..yine kendi dünyasını yine kendi öyküsünü perdeye yansıtmış..ne hasılat için bir televole yüzü nede isim yapsın diye filmle ilgili bir yaygara koparmamış..öyleki kendi filmiyle ilgili konuşmaya gelen gazetecilere bile " bana sormayın gidip filmi seyredip istediğinizi yazın" diye bilecek kadar popülist bir insan.. o halkı için film çekmiyor..yada türk sinemasını kurtarmak için..o tamamen kendisi için film çekiyor..çünkü bu işten zevk alıyor..para kazanmak umrunda bile değil..kasaba ve mayıs sıkıntısın dan sonra serinin son filmi uzak'ta yine herşeyi en amatörce bir okadarda profesyenelce bizlere anlatıyor..zeki demirkubuz ve n.b. ceylan kendi filmlerini yapmaya devam edecekler yine..ve yine 3-5 bin seyirciye oynayacaklar..bu kimin umrunda..onlar türk sinemasının şu anki en iyi yönetmenleri..ve türk sinemasının en iyi filmlerine imza atmaya devam edicekler.. "uzak" filminin finalindeki gibi ansızın giden m.emin toprak'ta hafızalarımızda gördüğümüz en iyi amatör oyuncu olarak yer edicek..
Uzak türk sinemasının en iyi filmlerinden biri..eğer hala görmediyseniz çok şey kaçırdığınızı en azından türk sinemasının nerelere geldiğini görmeniz açısından iyi bir deneyim olacağını bilmelisiniz..
başlarda sıkılmıştım.ama sonra nedenini bilmediğim birşey bu filmde aldı götürdü beni.film bittiği anda kendimi başka bir atmosferde buldum.etkilenmiştim açıkcası.
öncelikle cannes film festivalinden ödül almış 2. film olan "uzakla" ilgili beyazperdenin değerli yazarlarının yorumlarını görmek isterdim. belki de yorumsuz kalmak gereğini duydular . tarkovskinin Türkiye şubesi denilen nuri bilgenin kimilerine göre oscardan bile prestijli olan cannes dan ödülle dönmesi , bu film için yapacağım yergiden kurtaramadı , evet daha öncede diyalogtan çok görüntüye sırtını yaslayan filmler gördük (2001 a space odyssey ,rashomon) her iki filmin yönetmenini ayakta alkışladım ve defalarca izledim tabiki uzak bu filmlerle karşılaştırılamaz ama ödül "altın palmiye" olunca , "uzak" hollywood filmlerine indirilen darbe imiş uzak;tam bir fransız sinemasıymış arkadaşlar biz türk sinemacılardan türk sineması istiyoruz "züğürt ağa" bir fransız sineması değildi bir rus sinemasıda değildi ama başarısı ortada . ceylanın filmine gelince belgesel niteliğinde bir kamera kullanımıyla önümüze sunulmuş film "sözde sanatseverleri koltuğunda rahatlatıyor" tabi şehir de istanbul olunca hiç zorluk çekilmiyor. filmde diyalog kullanmıyorum bari film karekterlerinden biri başka bir sanat dalıyla uğraşsın "sanat içinde sanat" sayın fotoğrafçımız bize bol bol tv izletiyor" fashion tv "belki bu biraz insanarı film bağlar diyemi düşündü sayın yönetmen .yok ya acaba hayat gerçekten ceylanın resmettiği kadar durgun mu? ben inanıyorum ki bu sitede en az elli kişi böyle bir filmi rahatlıkla çeker eğer sanattan kasıt buysa biz cannes da ödül alan çok insan çıkarıırız artık bir 10 dakiklık bir diyalog bulursunuz.
’’Gençliğinin yalnızlığın karanlık zindanlarında geçtiğini’’birçok roportajında ifşa eden Nuri Bilge Ceylan içini kemiren o ürpertici yalnızlığa ’’uzak’’filmiyle ’sessiz’ çareler arasa da senaryodan çok kameraya yaslanan sinema anlayışıyla eksik bir tat bırakıyor nedense...Özünde içe dönük hikayeleri,yalnızlığı temel alan kişiye odaklı mizansen anlayışını fazlasıyla önemserim.Theo Angeleupulos’da,Tarkovsky’de,Bergman’da gördüğümüz bu yaklaşım kişisel alana yoğunlaşarak Mehmet Rauf’un tıpkı’’Eylül’’adlı kitabında olduğu gibi bir türlü akmayan sinir bozucu bir psikolojik kulvara sürüklese de bizleri anlatılanlar kişinin kendisiyle yüzleşmesinde ve dış dünya ile kurduğu kişisel bağı tekrar gözden geçirmede aracı rol oynar... ’’Uzak’’tam da bu bağlamda değerlendirilmesi gereken bir film...Mahmut,insanlar ile sosyal ilişkisini minumuma indirmiş,bir tür suçluluk duygusuyla yakınlarından ’’uzak’’laşmış soğuk bir kişilik.Akrabası Yusuf’un beklenmedik ziyaretiyle huysuzluk emareleri iyice ayyuka çıkıyor,özgürlük alanına yapılan bu müdaheleyi pek kaldıramıyor.O herkese ’uzak’ yaşamı içerisinde örneğin annesinin hastalığına kayıtsız kalabiyor.Kız kardeşiyle ilişkisi de olması gereken düzeyde değil.Eski karısı Nazan da bu ilgisizlikten payını alanlar arasında.Ayrıldıkları sırada hamile olduğu için kürtaj yaptıran ve sonraki evliliğine ’çocuksuz’devam eden eski karısına da meramını açmaktan ’’uzak’’bir görüntü çiziyor Mahmut.Kentli-aydın kimliğine karşın eski ideallerinden ’’uzak’’laşmış bu orta sınıf üyesi küçük burjuva ile, taşralı Yusuf arasındaki çatışma filmin en güçlü gerilim hattını oluşturuyor.Yusuf kent kültürüne adapte olmaya çalışan,hayat karşısında fazlasıyla donanımsız görüntüsü içerisinde ’taşra’lılığın getirdiği çocuksu bir saflığı da üzerinde taşıyor.Mahmut’a nazaran insanlara daha çok yaklaşmaya çalışan,gemilerde kendine sürekli iş arayan,yoksul balıkçı kahvelerini mekan edinen,yoksunluğun ortaya çıkardığı engelleri Mahmut’dan yardım dilenerek göğüslemeye çalışan bir prototip.İş noktasında Mahmut’tan torpil dilendiği bir sahnede ’taşralı’’lığı en acımasız şekilde yüzüne vurulan filmin diğer ’’kaybedeni’’. Mahmut cinsel ihtiyaçlarını yer yer evine davet ettiği kız arkadaşı olması muhtemel kişiyle, yer yer de videoya yerleştirdiği ’’porno filmlerle’’kapatmaya çalışırken,Yusuf da karşıt cinse olan ilgisini değişik mekanlarda ortaya koyuyor. (metroda,kitapçılarda hatta apartman dairesinde).Yusuf’u aşağılamayı sürdüren Mahmut, kaybolan bir gümüş saati bahane ederek(kalmakta direnen Yusuf’ta adeta bir suçluluk duygusu uyandırarak) inceden ’’hırsızlıkla’’itham ettiği Yusuftan sonunda kurtulmayı başarabiliyor.Yusuf’un odayı boşalttığını anlayan ,yatağın üzerinde o ’içilmez’ dediği Samsun sigarayı bulan Mahmut eşsiz bir şehir görüntüsü altında Yusuf’dan kalan sigarayı tellendirirken belki de içindeki ’’uzak’’la da yüzleşme yoluna gitmiş oluyor... Nuri Bilge Ceylan Tarkovskyivari uzun planlarla duru bir görsellik yakalasa da bir filmde olmazsa olmaz olarak gördüğüm ’’senaryo’’ayağını çok iyi biçimleyememiş kanımca.Ben bu noktada tiradlar olmalıydı demiyorum ,ama en azından dramatik doku asgari düzeyde de olsa diyaloglarla desteklenmeliydi diyorum.(10dakika konuşulmadı bir sahnede)Sadece kameraya ve görselliğe yaslanan bir minimalist sinema anlayışı bu nedenle bana ’’uzak’’.Ben bir filmde alt metinlerin gümbür gümbür çağlaması gerektiğini düşünüyorum.Uzak bizlere nicedir ’’uzak’’ olduğumuz evrensel ölçekteki bir başarıyı(cannes film festivali)getirmiş olsa da bu haliyle bu filmin ’’eğreti’’bir yanının olduğunu düşünüyorum.Bu ise tamamen kişisel tercihlerle ilgili bir durum;son noktada NBC’nin -nesnel bir yaklaşımla-Fransız orjinli minimalist sinema anlayışının Türkiye’deki en büyük temsilcilerinden biri olduğu yadsınamaz bir gerçek...
inanılmaz derecede sıkıcı bir film dakikaları değil saniyeleri saydım resmen kimse sıkılıp çıkmasın die ara bile vermediler ön sırada oturan 2 çocuk uyudu ne dialog var ne olay ne de bir kurgu bu film nasıl en iyi senaryo ödülünü almış senaryo die bir şey yok bence ve en iyi yardımcı erkek ödülü neye göre verilmiş anlamadım adam ne konuşuyor ne gülüyor ne üzülüyor yüzünde bir tek mimik bile görmedim tek yaptığı yürümek ve sigara içmek bu kadar rolü ben de yaparım bazı yönetmenlerin filmlerin adı var bu ülkede ben bunu anladım bir çok filmde olduğu gibi bu filmde sürü psikolojisi sayesinde yüksek hem de çok yüksek puan almış kaç kişi bu filmden ne anladığını anlatabilir ki bana ?
nuri bilge ceylanın bu başyapıtını dün yani 26 sında izledim nefis bir film görsellik harika kadrajlar enfes sinema budur minimalizm ve melankolik yapı harmanlanır bence tabi film 9/10
çok az filmde bu kadar sıkılmıştım. sinemadan hiç bir şekilde anlamayan bir insan olduğumu düşünmüyorum. beni rahatsız eden diyalogların azlığı ya da filme hakim olan sessizlik de değildi. her ne anlatmaya çalıştıysa -ki ben temanın yabancılaşma olduğunu düşünüyorum,çevrendekilere yabancılaşma,yaşadığın kente yabancılaşma,kendine yabancılaşma- yönetmen maalesef bunu başaramamış. film anlatmak istediğini kendi içinde vermeli ve akıcı olmalıdır. bazı yönetmenlerimiz tarafından maalesef akıcılık önemsiz bir özellik gibi algılanıyor ama seyirciyi boğduktan sonra o filmin bir anlamı yoktur. lars von trier’ın filmlerinden insanların nasıl olup da sıkıldığını anlamayan bir kişi olarak ben bile uzak’ın vasat dahi sayılamayacağını düşünüyorum. iklimler’i de izledikten sonra nuri bilge ceylan üzerine daha derin bir görüş oluşturabileceğimi düşünüyorum ancak şimdilik görüşüm başarısız olmasına rağmen deneysel çalışması açısından takdir edilebileceği.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.